• Reşas ya da bizim evdeki genel ismi reşikas daha çok İzmir’de yaşatılan ve halen sıklıkla yenilen unutulmamış bir tat. Evin en güzel olmazsa olmazı. Bazıları biskoçoz da der fakat biskoçoz ile arasında bazı farklılıklar vardır. Lezzetli özellikle de kahveye ya da çaya batırıldıktan sonra afiyetle yenilen kurabiye ama ne kurabiye. Hem hafif hem pratik hem de sohbet sırasında günün stresini atarken insana eşlik eden güzel bir duygu. Birçok kez kahve içme sebebim. Her kahve bitişinde “aaa bu kahve ne kadar çabuk bitti” diye hayıflanmamın nedeni, reşasın tadına doyamamamdır. Hele hele taze fırından çıkmışsa o kokuyu hissetmek nefis bir duygu. (…) Bizler Madam Luiza’nın reşazı ya da biskoçosunu çok severiz. Madam Luiza çok sevdiğim çocukluk arkadaşımın annesi. Gençliğimizde arkadaşımın evine gittiğim zaman pencerenin önünde oturur sohbet eder, gülüşür, müzik dinler ve evdeki reşasları Nescafe’ye batırarak ya da bazen eski kaşar peyniri ile birlikte yerdik. Madam Luiza şu anda gökyüzünde yıldızların arasında yerini alsa da, biz o güzel kurabiyelerini hep gülümseyerek onun bize gösterdiği sevgi, samimi, anaç duygularla hatırlayacağız. EMİ UYGUN – www.tasteglobals.com
Şarope blanco… Çocukluğumun tatlısı... Geçenlerde antika gümüş mağazasının önünden geçiyordum ve gözüm bu güzel, romantik gümüş takıma takıldı tabi önünde hemen durdum... Güzel anılarım canlandı... Aklıma evimizde özellikle bayramlarda yenilen bademli şarope geldi…
Ladinoda söylenilen Şarope blanco biz buna sadece şarope de diyebiliriz… Türkçesi şeker şurubu demek… İspanyolca jarabe diye yazılır şarope diye okunur. Fazla miktarda şeker, suyun içine konulur ve kısık ateşte karıştırılır...
Şekerli sıvı beyaz rengine ve hamur gibi top haline gelinceye kadar karıştırılır... Bu karışım hazır olduktan sonra içine arzuya göre parçalanmış badem ya da ceviz, hindistan cevizi, ya da sırf rendelenmiş limon kabuğu katılabilir. Bizim evde genelde bademli yenilir. Tüm karışım soğuduktan sonra gümüş kâsenin içine konur ve misafire ikram edilir. Aklıma hamursuz bayramında yapılan samimi mutlu bayram yemeklerimiz geldi. Yemeğimizi bitirdikten sonra annem elinde tepsiyle gelir ve şaropeyi ikram eder… Şaropenin tadı bu sunumla daha da bir lezzetli olur… Şıklık katar… Bayram yemeğimizin seremonisi tatlı eşliğinde devam eder... Şaropenin Gümüş takımın içine konulup ikram edilmesi sanki samimi sevgi dolu bayram yemeği sahnemizin duvarda asılı yağlıboya resmi gibidir… Gümüş kâsenin içine tatlı konur ve kaşıklar da etrafında asılıdır... Bir kaşık alındıktan sonra tatlı çok şekerli olduğu için bir bardak su içilir ve hemen sonra kullanılan kaşık su dolu bardağın içine öteki kaşıklarla birlikte konulur… Ve sohbete devam edilir…
Bizim evde tatlımız hiç eksik olmaz... Sağ olsun bizimkiler de çok güzel yapar…
Emi Uygun
Tallitlerini kuşanıp Tanrı’yı iliklerine kadar hissederek, son sürat geçen kalabalık nereye gidiyor böyle? Bayraklarını simgeleyen mavi beyaz renkli şalların dört köşesinden püsküller sarkıyor. Bu püsküllerin her birinin sekiz ipten oluştuğunu ve her püsküldeki düğüm sayısının da Tanrı’nın isminin İbranice’deki yazılışının rakamsal karşılığına denk geldiğini işitmiştim bir yerlerde. Tanrının varlığını sürekli düşünmek, talliti üzerine almak, onu kuşanmakla oluyor. Ardı arkası kesilmiyor kara giysili adamların. Sokak lambalarının yansıdığı taşların üzerinde gölgeleri bir görünüyor, bir kayboluyor.
Hasidikler en koyu dindarlar. Sürekli Tevrat okuyup, kapalı bir cemaat halinde yaşıyorlar. Cemaatleri bizdeki Fatih Çarşamba Cemaatine tekabül ediyor muhtemelen. Önümde açık duran kitabı kapayıp çantama atıyorum, hesabı isteyip Hasidiklerin ardından yola koyuluyorum. Kutsal kentin labirent sokaklarında hızlı hızlı yürüyoruz. Arada bir duruyor, kentin taştan kemerlerinin fotoğrafını çekiyor gibi yapıyorum. Amacım kemer filan değil elbette, kadraja kentin siyah sakinlerini almak. Öfkeleniyor kimileri, o zaman duruyorum. Bugün şabat, elektrikli eşya kullanmak hele hele fotoğraf çekmek külliyen yasak. Meyve suyu satan Filistinli bir çocuğun yanına sotalanıyorum. Tezgâhın arkası göze çarpmamak için doğru yer. Bir müddet sonra peşlerine takılıyorum yeniden.
Güvenlikten geçiyoruz hep birlikte. Yürüyen banta bıraktım, aldım çantamı. Kapıdan çıktığımda Batı Duvarı karşımda duruyor. Nam-ı diğer Kotel ya da Ağlama Duvarı. Bir müddet merdivenlerin tepesinde kalakalıyorum. Çok etkileyici bir görüntü var karşımda, duvara kapanmış, dualar okuyan yüzlerce insan. Burayı ilk kez bu kadar kalabalık ve neşeli görüyorum.
Ayşe Topbaş
https://oggito.com/kuduste-bir-aksam-04201727982
LÜBNANLI Arapların niteliği çok değişik. Mesela bugün Lübnan’da Yahudi nüfus yok gibi bir şey. Bununla birlikte Beyrut’un güzel, merkezi sinagogu, boş dursa da restore edilmiş. Cemaatsiz sinagogun restoratörlerinin Hristiyanlıktan dönmüş eski Museviler olduğunun fısıltı gazetesiyle dolaştığı görülüyor. Padişahın kendisi buraya uğramasa da merkezde bir IV. Murad Camii var. İlk Müslüman camii ise Suriyeli Türkmen ağalarından birinin yaptırdığı 1526 tarihli bir eser.
İlber Ortaylı
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/lubnan-gunlugu-40421599
Gidenin unutamadığı, gelenin tam da yerleşemediği ama sevip de kopamadığı bir toprak. İspanyol Yahudileri de çok uzun yıllar önce orası burası derken gelmiş Anadolu’ya, Edirne’ye. İspanyolca’nın bir lehçesini, Castillo’yu konuşurlarmış kendi aralarında. Sonra buna Ermenice, Rumca, Türkçe, Farsça kelimeler de karışıp bir tür salataya dönmüş ve yeni kuşaklar sevmez olmuş anne babalarının konuştuğu bu farklı dili. Onlar aristokrasinin dili olan Fransızca’yı öğrensin diye de okullar açılmış o sırada.
Çocuklar Türkçe’yi sokakta, Fransızca’yı okulda öğrenip Ladino konuşan ana babalarından utanır olmuş ve yazılmayan, kullanılmayan her dil gibi bu dil de ölmeye yüz tutmuş. Patlıcan ağırlıklı yemek ve tarih yazarı Aylin Tan’ın pek güzel birleştirdiği gibi dil ve damak tadı, aynı yerden gelip ağzın içine hapsolmuş.
Patlıcan ve hamur işi ağırlıklı Sefarad mutfağı da yıllar içinde zahmetli ve ağır olduğu için terkedilmiş. Oysa zamanında Cuma akşamları ekşi erikli kaya balıkları pişer, evden patlıcanlı, pırasalı börekler eksik olmaz, patlıcanın da onlarca çeşit yemeği yapılırmış.
Zaten İspanya’da patlıcanı bir Yahudiler bir de Müslümanlar yermiş. İşte tüm bu anıları ve geçmişte kaybolup gidecek güzellikleri, tanıklıklar, fotoğraflar, müzik ve tatlar eşliğinde anlatmış Deniz Alphan. İlber Ortaylı’dan Soli Özel’e, Aylin Tan’a, annesinin anılarıyla Gila Benmayor’a ve Mario Levi’ye pek çok tanıdık çehre var.
Yazgülü Aldoğan
Netten okumalar
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/229/art/30403/PageName/KIBRIS_POSTASI
https://www.aydinlik.com.tr/gezi/2017-nisan/olum-kokan-toplama-kampi
http://www.tasteglobals.com/single-post/2017/04/07/Re%25C5%259Fas-lezzeti
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/18153/paskalya-pesah-passover
http://www.kocaeligazetesi.com.tr/gercekten-gorundugu-gibi-mi-614037yy.htm
Eskilerden
Pesah sofrasında en küçük çocuk bendim. Hamursuz pesah ekmeği ‘matsa’yı bir beze sarmış, bohçalamış, dua boyunca taşımam için sırtıma vermişlerdi. Çölde Musa’nın peşinde yürüdüğümü hayal ederdim bohçamla… Masadaki büyük tepsinin üzerinde, hamursuz matsa ekmeği, atalarımızın çektiği acıların anısına acı otlar, gözyaşlarını temsilen tuzlu su veya sirke, Hz. Allah’ın Mısır üzerine yağdırdığı belaların bize zarar vermeden üzerimizden atlaması için kesip kanıyla kapılarımızı işaretlediğimiz kurbanı temsilen bir parça kurban eti ve köleliğimizde yapı işlerinde kullandığımız harç ve tuğlaları temsilen de ‘haroset’ denilen bulamaç vardı. Hep birlikte küçük parmaklarımızla bir ucundan tutup tepsiyi havaya kaldırdık ve rahmetli büyükbabam yüksek sesle şöyle dedi: “İşte Mısır ülkesinde atalarımızın yediği sefalet ekmeği. Her aç olan gelip yiyebilir! Fakirler gelsinler bizimle beraber Pesah’ı kutlasınlar! Mübareksin sen Tanrım, dünyanın kralı Rabbim! Yeni ilahilerle kurtuluşumuzu, ruhumuzun hürriyetini seslendirerek seni methedelim! Mübareksin sen Tanrım, İsraeloğulları’nı kurtardın! Amin…”
Musa Dede
http://www.hurriyet.com.tr/pesah-hamursuz-bayrami-nin-evrensel-mesaji-22884144
Takılan tweetler
CanakkaleDemokrat @ilhanbalkankaya 9 Nis
@daliamaya1 çanakkale ki son Yahudi esnaflardan simitçi Salomon
Temiz Abi 🗑 @TemizBesiktas 10 Nis
Kuruçeşme Musevi mezarlığında temizlik ve çevre düzenleme çalışması yaptık.
Murad Çobanoğlu @muradcobanoglu 10 Nis
1913'te İstanbul'da doğan ve 1963'te İsrael'e göç edip orada vefat eden Nisim Behar'ın Ladino dilinde yazılmış Pesah dua kitabı
Diyarbakirlisaripişo @saripiso1 11 Nis
Diyarbekirde 1948 de Yahudiler yaşadi Yitshak,Şalom Yemin ve Babaları Mordehay 1950de İsrail devleti kurulunca gettiler