Sporu ve sporcuları düşündüğümüzde, büyük isimler, bir döneme damgasını vuran efsane isimler gözümüzün önünden geçer. Bir de adeta gerçekmiş gibi gerçekmiş gibi canlandırdığımız, herkesin kendisi ile özdeşleştirdiği spor filmleri ve karakterleri vardır.
Spor deyince akla bir sürü alt dalı, meşhur sporcular, takımlar, organizasyonlar gelir öncelikle. Kempes, Platini, Rossi, Maradona, Pele, Metin Oktay, Lefter, Metin – Ali – Feyyaz, Rıdvan, Tanju, Roberto Carlos, Hagi, Alex bir film şeridi gibi futbolda gözümüzün önünden geçen büyük karakterlerdir. Sadece futbol mu? Muhammed Ali Clay, Michael Jordan, Steffi Graf, Katarina Witt, Bruce Lee, Michael Schumacher, Sergei Bubka bir döneme damgasını vuran efsaneler.
Bir de adeta gerçekmiş gibi gözümüzün önünden film şeridi gibi geçen, herkesin kendisi ile özdeşleştirdiği spor filmleri ve karakterleri vardır. Hangisi ile başlamalı gerçekten zor bir karar, o kadar çoklar ki… Eğer seyretmediyseniz, her birinin size ayrı bir keyif vereceği filmleri sizler için özetleyelim.
Boks ve dövüş efsaneleri
İşte Rocky Balboa, efsanenin ta kendisi. ‘Eye of the Tiger’ ile az antrenman yapmamıştır birçok kişi. Ne gaz verir ama şarkı ve film. Tam bir motivasyon filmidir. Clubber Lang (Mr.T), Apollo Creed ve Ivan Drago’yu yenen ‘İtalyan Aygırı’, dayak yemeyi de iyi bilir. Bu anlamda sanal karakterler arasında bir Teksas, Tommiks, Tombraks olmadığından, Mr. No gibi gerçeğe daha yakın olduğu için çok sevilmiştir. “He really loves you Adrian by the way.”
Tabii, boks deyince, Ray Donovan dizisinde boks salonu işleten İrlandalı Donovan’ları da unutmamak lazım. Dövüş sporları deyince akla, sporun atası Olimpiyatlar ve Yunanistan’dan gladyatör Spartacus dizisi gelir. Madem dövüş sporları ile başladık, işte Kan Sporu ve Jean Claude Van Damme. Amerikalı Frank Dux Uzakdoğu’da turnuvada öyle maçlar çıkarır ki, filmin son sahnesi için filmi ondan aşağı seyreden olmamıştır. Peki ya Karate Kid serilerini hatırlamayan var mı? Disiplin, acı, turnuva, antrenman, felsefe, ne ararsan var. Buradan Bruce Lee’ye saygımızı iletmeden bir sonraki paragrafa geçmek olmaz tabii. İradenin ta kendisidir.
Unutulmaz futbolcular
Biraz daha gerilerden ‘Zafere Kaçış’ gelir. Filmde Sylvester Stallone ve Michael Caine ve Onbaşı Luis Fernandez rolünde efsane futbolcu Pele yer alır. 2.Dünya Savaşı sırasında esir düşen müttefik askerlerinin, Alman subaylarının propaganda amaçlı düzenlediği futbol maçında, kaçış planı yapmaları ve devre arasında kaçmak yerine ikinci yarıya çıkıp maçı kazanmaları konu edilir. Ne maçtır ama. Tabii, konu ile alakası pek olmasa da sporda disiplinli çalışmaya atıfta bulunmak açısından buradan ‘Kwai Köprüsü’ filmine de bir selam göndermezsek dönemin filmlerine ayıp etmiş oluruz.
Futbol deyince iki filmi atlamak, iki efsaneye saygısızlık olacağından hemen esas duruşa geçelim ve selam çakalım. İşte Taçsız Kral Metin Oktay ve ‘İnek Şaban’, ‘Gol Kralı’ ile Kemal Sunal. Türk futbolunun en büyük isimlerinden biri olan Metin Oktay’ın hayatını anlatan filmde kendisi dışında Gönül Yazar, Ayten Gökçer, Ajda Pekkan ve Erol Taş yer almıştı. Galatasaray aşkını anlatmak için filme bir göz atmak gerekir. Tabii, aşka dair gerçekleri 2000 yılında tarih iki kez yine yazmıştı.
İnek Şaban’da ise manavda çalışan Kemal Sunal’ı ünlü bir kaleci ile karıştırarak kaleye geçirirler. ‘Atla Gel Şaban’ filminde minibüste Altılı Ganyanı sürekli tutturan Şaban deyince, okulu kırıp Fenerbahçe maçlarına, derbiye kaçan diğer bir efsane ‘Hababam Sınıfı’nı atlamak olmaz. Aslında kitaplarda sadece Galatasaray’ın adı geçer ama nedense filmlerde sınıf hep Fenerbahçelidir. Geçenlerde kaybettiğimiz Güdük Necmi ile beraber Damat Ferit’e, Himmet Ağa’ya ve Tosun Paşa’ya sonsuz sevgilerimizle. Tabii, çekirgelerine sporu sevdiren Şener Şen’e de saygılar.
Futbolda bir diğer efsane “You will never walk alone” Liverpool’un İstanbul’daki unutulmaz dönüşünü konu alan ‘One night in Istanbul’ filmini de es geçmemek lazım. Milan’a karşı 3-0’dan 4-3’e dönen Liverpool akla Hasan’la Sami Yen’de müthiş dönüş yapan Fenerbahçe’yi getirir. İlk yarıda gol kralı Tanju Çolak’ın hat-trick’ine ikinci yarıda Aykut Kocaman ve hat-trick ile Hasan Vezir cevap vermişti. ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ filmi de futbol üzerine sinemamızdaki önemli eserlerden biridir.
‘Top Gun’ efsanesini Jerry Maguire karakteri ile es geçmek olmaz. İşinden atılmış Jerry (Tom Cruise) her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalan başarılı bir Amerikan futbolu menajeridir ve ona aşık olup inanan Renée Zellweger ile basamakları teker teker çıkarlar. Bir başka usta Martin Scorsese’nin ‘The Color of Money’ filminde Paul Newman ile beraber bilardo topuna hayat verir kahramanımız. Tom’un başarıları bunlarla sınırlı değildir. Aynı Tom, eski eşi Nicole Kidman ile araba yarışçısıdır ‘Days of Thunder’ filminde. Ayrton Senna ile Alain Prost rekabeti üzerine kurulu ‘Senna’ belgeseli de Formula 1 dünyası üzerinden otomobil yarışlarına güzel bir örnektir. Tabii araba yarışı deyince 1963 model Volkswagen ‘Herbie, The Love Bug’ asla gözden kaçamaz.
Basketbol ünlüleri
Basketbol efsanesi Jordan ‘Space Jam’ ile gerçekten sanal karakter olan çizgi film kahramanları ile yer alır sinema dünyasında. Basketbol deyince bir döneme basketbolu sevdiren ‘Beyaz Gölge’ dizisini atlarsak teknik faul alacak kadar hata yapmış oluruz. Tarık Akan’ın 2000’li yıllardaki TV dizisi ‘Koçum Benim’ yine ‘The White Shadow’ dizisinden ilham alan bir eserdir. Basketbol zaten aksiyon filmi gibi bir spordur, saniyelerle değişir. Bu aralar ‘Adı Efsane’ gayet başarılı ve hızlı tempoyu sürdürüyor.
Türkiye’de pek tanınmayan bir spor dalı olan Curling üzerine, yazarlığını Saint Joseph Lisesinden kardeşim Selim Çiprut’un yaptığı ‘Süpürrr’ filmini de atlamamak lazım. Türkiye’ye takım oyunlarında ilk dünya şampiyonluğunu (voleybol) ve Fenerbahçe, Beşiktaş, Efes Pilsen gibi markaları kazandıran Saint Joseph gibi bir spor okulundan, yine bir ilke dair spor filmi çıkması biz (aziz) kardeşleri için pek şaşırtıcı değil. Burada bir es vererek, elim bir hata sonucu hayatını kaybeden Saint Joseph Lisesi 11. sınıf öğrencisi kardeşimiz milli kayakçı Aslı Nemutlu’yu özlemle anıyoruz.
Ve beysbolda bir başka mucize Kevin Costner ile ‘Düşler Tarlası’nda gerçekleşir. Ray Kinsela’ya gaipten gelen ses der ki, “İnşa edersen, (O) gelir(ler)”. O da tarlasına bir beysbol sahası (Field of Dreams) inşa eder ve gelirler. Bu anlamda, çiftliğindeki mısır tarlasına gelen uzaylılar ile Mel Gibson’un ‘İşaretler’ filmine benzer.
Böylesine efsane bir yazıyı, iki efsane ile bitirmek lazım. İşte Oliver Stone ve yönetmenliğinde büyük usta, karakter oyuncusu Al Pacino. ‘Scent of a Woman’daki efsane Tango dansçısı bu sefer karşımızda Amerikan futbolu koçu. Ne konuşmadır ama o son maçtaki devre arasında yaptığı. İnsan o odadan her seferinde kendi fırlamaktadır adeta. “The inches we need are everywhere.”
Kaynak: abcspor.com