“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde...” Homeros
Sisyphus, kurnazlığı ve düzenbazlığıyla ünlüdür... “Aiolos’un oğlu, Korint Kralı Sisyphus tanrı-ırmak Asopos’a, kızı Aigina’nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus’u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar. Bu hainlik Zeus’un öfkesine neden olur. Zeus ona ölüm meleği Thanatos’u gönderir. Sisyphos, Thanatos’u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için Zeus müdahale etmek zorunda kalır. İnsanların ölmemelerinin bir kaosa sebep olacağını düşünen Zeus, Hades’e Sisyphus’u yakalayacağına dair söz verir. Zeus’un emri ile Hades’e yardım eden Ares Sisyphus’u yakalar ve yeraltı dünyasına hapseder. Ölüler Ülkesine götürülen Sisyphus kaderine katlanmak istemez. Kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. Törensizliği hoş karşılamayan Hades, karısını cezalandırması için Sisyphus’un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder. Ama yeryüzüne dönen Sisyphus tekrar yeraltına inmeyi reddeder. Sisyphus yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır. Duruma çok kızan Hades, haberci tanrı Hermes’i Sisyphus’u yakalamakla görevlendirir. Kurnaz Sisyphus yıllar sonra Hermes tarafından yakalanarak, Hades’e teslim edilir ve Hades tarafından, kocaman bir kayayı elleri ile iterek, yüksek bir dağa çıkarmaya mahkûm edilir. Cezanın en kötü yanı, kayanın dağın tepesine dek geldikten sonra tam zirveye oturacakken aşağıya yuvarlanmasıdır, kaya asla dağın tepesinde durmayacaktır ve bu ceza sonsuza dek devam edecektir. Sisyphus, bir canlıya verilebilecek en büyük cezayla cezalandırılmış insandır.”
“Sisyphus o taşın birkaç saniyede bu aşağı dünyaya inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu. Böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! O kayasından daha güçlüdür.” diyor Albert Camus ve şöyle devam ediyor: “Sisyphus, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisyphus, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür. Kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. Yeryüzünün görüntüleri usa fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir.” Sisyphus kesinlikle bilinçlidir. “Karşı çıkmalıyım!” mantığı ile hareket eder. Bu deneyim yaşanacaksa bilinçli olarak, o mücadele ile yaşanmalıdır. Bir cezaya çarptırılıp umutsuzca sonsuza dek bir yükü taşıma mantığı ile değil. Bazı görüşlere göre; eğer Sisyphus yenilir ve acı çekmeye devam ederse bu tanrıların zaferi olur ancak o direniş gösterir ve zafer onun olur. Uygulaması her bireyin kendi hayatındadır.
“Albert Camus, insanın yaşamın anlamsızlığına ve tüm baskılarına rağmen direnmek zorunda olduğuna dikkat çeker ve Sisyphus’u anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen insan kahraman olarak niteler.” Gölgesiz güneş yoktur karanlıksız aydınlık olmadığı gibi. Bu bilinçte olduğundan, geceyi, karanlığı, zorlukları tanır ve deneyimleyerek yaşar. “Sisyphus, taşın düştüğü anlarda Camus’a göre içinde bulunduğu durumun saçmalığını kavrar, uyanır ve kaderiyle yüz yüze gelir. Bu an, Sisyphus’un bilince kavuştuğu andır. Ne zaman olacağı belirsiz bir kurtuluş umuduna bel bağlamak yerine, bu işkencenin sonsuza kadar süreceği gerçeğiyle yüzleşen ve bu kaderini kabul edip aşağı inerek taşı tekrar yukarı çıkartmaya başlayan Sisyphus, bir kahramandır artık. Bu boyun eğme değil, başkaldırıdır. Çünkü tanrılar, sonsuz bir işkence cezasıyla elinden tüm ümidini alarak ona kötülük yapmak istemişler, ümidini kaybeden Sisyphus ise, bu kaderiyle yüzleşerek ve uyanarak kendi kurtuluşunu yaratmıştır.” Sisyphus kurtuluş için birini beklemez, kendi kendisini kurtarmak için çabalar.
“Gerçek insan” zorlu ve kendine özgü yolculuğuna her daim “Evet” der, çabası da hiçbir zaman bitmez. Genel kitle için hayatın anlamsızlığı ve monotonluğu üzerine kullanılan bir tema tasviri iken. Anlatılan hikâyenin iç yüzünü araştıranlar için Sisyphus farklı bir duruş sergiler. Kendine özgü ve özel farkında olarak bir karşı koyuş. Kimi görüşlere göre ise Yunan usulü reenkarnasyon anlatımıdır. Varlık ve yokluk arasında arayan birey kendince bir kahramandır.
Albert Camus, Sisyphus efsanesini şöyle yorumlar: “İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır.” Sisyphus, tanrılar tarafından lanetlenip cezaya çarptırılmış ilk insanoğludur mitolojide. Kahraman bilinçlidir. Her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir. “Alnına ne yazıldı ise o” öğrenilmiş çaresizliği kahramanın yolculuğu için geçerli değildir. Sisyphus’un sessiz sevinci buradadır: Kaderinin ana hatları çizilmiş olsa bile iradenin gücü seçim özgürlüğü yani yolu kendisinindir. Kayası ise kendi nesnesidir. Kaya yuvarlanır durur. Kişi yükünü eninde sonunda bulur. Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür “Neden Ben?” Kahraman ise kimseye taşıyamayacağı yükün verilmediği gayet iyi bilir. “Sisyphus gibi tepelere doğru, güçlüklere tek başına, onuru ile didinmek de bir insan yüreğini doldurmaya yeter.” Denildiği gibi: “Yükünü her zaman bulur insan.” Aldous Huxley ise şöyle ekler: “Belki de bu dünya başka bir dünyanın cehennemidir.”
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insan, yenilmezdir...