6 milyon için 6 mum

İnsanlık tarihinin en büyük katliamı olan Holokost’ta hayatını kaybeden altı milyon Yahudi, Aşkenaz Sinagogunda yapılan törenle anıldı.

Nazlı DOENYAS Toplum 0 yorum
26 Nisan 2017 Çarşamba

 

Yom Aşoa, insanlık tarihinde yaşanan en büyük suçu anıyor: Yahudi halkına karşı Holokost’un, Nazi Almanya’sı ve onun sayısız işbirlikçileri tarafından devlet politikası olarak tasarlanması, planlanması ve uygulanması.

Holokost için Nazilerin kullandığı terim - Nihai Çözüm’den 72 yıl geçtikten sonra, bu kurbanların anısını korumak yıllar geçtikçe daha da zorlaşıyor, çünkü 1945’te yaşayan neredeyse hiçbir yetişkin bugün bizimle değil. Bugün yaşayan Holokost kurbanlarının büyük çoğunluğu 1945’te henüz birer çocuktu.

Bu büyük katliamda hayatlarını kaybeden 1,5 milyonu çocuk, 6 milyon Yahudi, Yom Aşoa’da anılıyor.

Tam ismi Yom Hazikaron la Shoah ve LaGevura -Şoa ve Kahramanlık Anma Günü olan Yom Aşoa, Yahudi takviminde Nisan ayının 27’sine, İsrail’in Bağımsızlık Günü’nden bir hafta öncesine denk geliyor. Şoa, kelime anlamı ile felaket, yıkım, facia anlamına geliyor ve II. Dünya Savaşı sırasında katledilen Yahudilere karşı yapılan vahşeti anlatmak için kullanılıyor.

27 Nisan’ın cuma veya pazar gününe rastladığı yıllarda Anma Günü, aynı sıraya göre bir gün önceye veya bir gün sonraya alınıyor. Bu yıl 27 Nisan Pazar gününe geldiği için Anma Günü de bir gün sonrasında, 24 Nisan (Yahudi takvimine göre 28 Nisan) günü yapıldı.

Hahambaşı Rav İsak Haleva, İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh, Aşkenaz Cemaati Başkanı Av. Benyamin Poluman, Bet Din üyeleri, çeşitli dernek ve kurumların temsilcileri ile cemaat mensuplarının  hazır bulunduğu anma töreni, Eli Chitrik’in okuduğu Minha duası ile başladı. Dua sonrasında söz alan İlker Avimelek, konuşmasını hazırlarken kahramanlık kavramını sorguladığını, kahramanlığın tanımının sınırlarının daha geniş olduğunu, yaşama tutunmayı başaranların, karanlıkta yaşamaya devam etmelerini sağlayacak zayıf da olsa bir umut ışığı bulabilenlerin de birer kahraman olduklarına inandığını dile getirdi. 

 

 

YÜKSELEN İLAHİLER

Aşkenaz Sinagogunun mistik atmosferi ve özgün akustiği içinde Kantor Simon Cohen’in derin sesiyle insanın içine işleyen yorumu, Elor Velner’in piyanosu, Chaim Chitrik ve Begüm Çalımlı’nın kemanları ve Gözde Yaşar’ın çellosu, törene katılanların kalbine dokunarak duygusal anlar yaşattı. İlahiler sinagogun içinde yankılanıp yukarı doğru yükselirken orada bulunanlar çok özel anları birlikte paylaşmanın, birlik olmanın duygu yoğunluğunu deneyimlediler. Kimse konuşmuyor, sözlerini anlamasa bile her ilahide kalbinde bir şeylerin kıpırdadığını, bir bütünün parçası olduğunu hissediyor ve yitirilen parçalar için acıyordu.

Simon Cohen, Vehi Sheamda şarkısının sözlerinde, daha iki hafta önce Yahudilerin Pesah sederinde Agada’da okudukları kısmı tekrar dile getirdi: “Ve, hem atalarımız, hem de bizim için etkinliğini hep sürdürmüş olan budur. Zira bizi ortadan kaldırmak için karşımıza sadece bir ulus/kişi dikilmiş değildir. Aslında her nesilde, bizi yok etmek amacıyla karşımıza çıkanlar olur. Fakat Kutsal-ve- Mübarek Tanrı, bizi onların ellerinden daima kurtarır.”

Daha sonra, II. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından insanlık dışı şekilde hayatlarını kaybeden altı milyon Yahudi’nin anısına altı mum, Hahambaşı Rav Haleva, İsrail Başkonsolosu Cohen, Türk Yahudi Toplumu Başkanı İbrahimzadeh, Aşkenaz Cemaati Başkanı Poluman, Neve Şalom Vakfı Başkanı Daryo Katalan ve Yasef Tovya tarafından, her birinin yanında onlara eşlik eden çocuklarla yakıldı. Bu şekilde bir milletin geleceğinin çocuklar üzerine kurulu olduğu, Şoa’nın nasıl başlayıp nerelere kadar geldiğinin ve ruhlarımızı acıtan sonuçlarının unutulmaması, her zaman hatırlanması, yaşanılan vahşetin bir daha asla yaşanmaması için bütün bunları tekrar tekrar çocuklarımıza aktarmamız gerektiği sembolik olarak vurgulandı.

Daha sonra seslendirilen Ani Maamin şarkısının tarihçesi, Aşkenaz Sinagogu Hahamı Rav Mendy Chitrik tarafından şöyle anlatıldı: “Polonya’da her gün on binlerce Yahudi’nin ölüme doğru yola çıkarıldığı Treblinka’ya doğru yola alan kalabalık arabaların birinden bir şarkı sesi yükselir: ‘Maşiah’ın geleceğine tam ve kalpten bir inançla inanıyorum. Geç kalsa da, yine de her gün onun geleceği günü imanla bekleyeceğim.’ Yahudi İnancının on üç prensibinin on ikincisini dile getiren bu ses, R. Azriel David Fastag’a aittir. Şarkı arabadan arabaya yayılır. R. Azriel David Fastag’ın Ani Ma’amin şarkısına hâlâ nefes alabilen her ağız katılır. Sanki bir rüyadan uyanmış gibi, R. Azriel David gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olarak, ‘Şarkımı Modzitzer Rebbe’ye kim götürebilecekse, ona Gelecek Dünya’daki hakkımın yarısını vereceğim’ diye haykırır. Şarkıyı her ne pahasına olursa olsun Rebbe’ye getirmeye söz veren iki genç çıkar. Trendeki kardeşlerine veda ederler, ikisi birbiri ardına atlamak için ilerler. Biri düşmeden hemen öldürülür. Diğeri ise, şarkının hatırasını da yanına alarak hayatta kalır. Sonunda İsrail topraklarına doğru yol alır ve notalar New York’taki Rebbe Shaul Yedidya Elazar’a postayla gönderilir.

R. Azriel David’in Ani Maamin’ini dinleyen Modzitzer Rebbe şunları söyler: ‘Ani Maamin’i ölüm treninde seslendirdiklerinde dünyanın direkleri titriyordu. Yüce Tanrı da Yahudiler her Ani Maamin’i söylediklerinde, altı milyon kurbanı hatırlayacağım ve geri kalan halkıma merhamet göstereceğim der.”

 

EMEKLİ ALMANYA BAŞKONSOLOSU MÖCKELMANN’IN ANLAMLI SÖZLERİ

Ani Maamin’den sonra söylenen Teillim’in ardından Dr. Robert Schild’in kısa tanıtımı ve ardından Emekli Almanya Başkonsolosu Reiner Möckelmann’ın konuşması yer aldı. Möckelmann konuşmasının başında bu konuşmayı yapmanın, onun için ne kadar anlamlı olduğunu ifade etti: “Bu akşam, Vaşova Gettosundakilerin 1943 Nisan’ında gerçekleştirdikleri cesur ayaklanmayı yad etme ve insanlık tarihinin en korkunç suçunu birlikte hatırlama fırsatını bana, faillerin soyundan gelen birine bahşettiğiniz için sizlere sonsuz bir saygı duyuyorum. Nazi Almanya’sının Yahudilere çektirmiş olduğu korkunç eziyetten 72 sene sonra, gösterdiğiniz bu yüce gönüllü davranışa minnettarım.” Möckelmann 1933’ten başlayarak adım adım Yahudilere yapılan ayrımcılıkları, haklarının birer birer ellerinden alınmasını, yaptırımları, zulmü, toplama kamplarını anlattı. 1939-1944 yılları arasında Almanya’nın Ankara Büyükelçisi görevini sürdüren Franz Von Papen’in bu konulardan haberdar olduğunu, Hitler’e elçilik yaptığını, bunun öncesinde de Almanya’da Yahudilerin haklarını kısıtlama konusunda hâkim yardımcısı olarak görev yaptığını açıkladı. Bunlara rağmen, beş yıl sonra Nürnberg’deki Uluslararası Askeri Mahkeme’de, Von Papen’in, ölüm kamplarından ancak savaş bittikten sonra haberi olduğunu iddia ettiğini de sözlerine ekledi. Möckelmann, bundan iki ay önce Almanya’da yaklaşık 100 bin üyeden oluşan, 105 Yahudi toplumunu temsil eden Almanya Yahudileri Merkez Konseyinin Başkanı Dr. Yosef Schuster’in Hannover Eyalet Parlamentosunda yaptığı konuşmaya değindi. Möckelmann, Dr. Shuster’in, Yahudilerin savaş bittikten sonraki yıllarda sürekli olarak bavullarını toplamış, her an orayı terk etmeye hazır halde yaşadıklarını, bugün ise artık bavullarını boşalttıklarını, Almanya vatandaşı olarak güvenli bir ortamda, hoşgörü ve barış içinde hep birlikte yaşamak istediklerini ve bunun için uğraş vermeye devam edeceklerini söylediğini belirtti.

Daha sonra Holokost sırasında hayatları ellerinden alınan altı milyonun ruhu için söylenen; Şefkatle Dolu, Merhametli Tanrı anlamına gelen- Kel Male Rahamim duası, korkunç insanlık suçunun gerçekleştiği toplama kamplarının isimleri de belirtilerek seslendirildi.

Arvit, Ehal’in açılması ve duaların ardından, tören herkesin bir ağızdan Avinu Şebaşamayim şarkısı ile barış ve sevgi dualarını dile getirmesiyle son buldu.

 

2 Yorum