Varşova Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Yahudi Tarihi Enstitüsü Direktörü Prof. Pawel Spiewak ile Holokost tarihini ve arşivini konuştuk. Savaş sırasında katliamı kanıtlayan belgelerin Batılı ülkelerin liderlerine ulaştırıldığını belirten Prof. Spiewak, “Özgür dünyanın ‘Holokost’u bilmiyorduk, olanlardan haberimiz yoktu’ deme lüksü yok” yorumunu yaptı.
Profesör Pawel Spiewak 2011’den beri Varşova merkezli Yahudi Tarihi Enstitüsünün direktörlüğünü yürütüyor. Polonya hükümetinin desteğiyle, Yahudi kültürü ve tarihini tanıtacak yeni projeler geliştirmek amacıyla Özel Ulus Musevi Okulunu ziyaret Spiewak, Şalom adına sorularımızı da cevapladı. Holokost ve Polonyalı Yahudilerin yaşam öykülerine dair paylaştığı ayrıntılar sorularımızı adeta gölgede bıraktı.
Dilerseniz, öncelikle Yahudi Tarih Enstitüsünden başlayalım. Okuyucularımız için enstitünün kuruluş amacı ve yürüttüğü projelerden bahseder misiniz?
Yahudi Tarihi Enstitüsü bundan 70 sene öncesine dayanıyor; 1947’de kuruldu. Ancak resmi kuruluşundan önce 1933 yılının ağustos ayında Tarih Komitesi adı altında Holokost’un araştırılması için çalışmalara başlanmıştı. Tarihçiler, savaştan sağ kurtulan insanların ifadelerini topladı. Bugün arşivimizde döneme tanıklık eden yaklaşık sekiz bin farklı ifade yer almakta. Treblenika’ya, Auschwitz’e gitmiş insanların... En az ifadeler kadar önem verdiğimiz diğer belgeler ise sağlam kalmış günlükler. Bunlar önemli; çünkü olaylar yaşanırken yazılmış. Elimizde yüzlerce günlük, Yahudiler tarafından yapılmış çizim, tablolar ve fotoğraflar bulunuyor. Bu fotoğraflar, örneğin, Polonya’daki Yahudi gettolarına ilişkin Almanların yansıttığından çok farklı ayrıntılar içeriyor.
Tabi tüm bu arşivi Emanuel Ringle-blum’a borçlu olduğumuzu söylemeden edemeyeceğim. Emanuel Ringelblum, arkadaşları ile birlikte Oyneg Shabbes - Joy of Shabbat isimli yeraltı hareketini kurarak, bugün elimize ulaşan Varşova Gettosu Yeraltı Arşivinin oluşturulmasına ön ayak oldu. Savaşın başladığı 1939’dan Polonyalı Yahudilerin toplu halde kamplara yollandığı, gettoların yok edildiği 1943’e dek Yahudilerin yaşadıklarına ışık tutan belgeler topladılar. O dönemde böylesi bir hareket, hem Almanların hem de - Almanların daha fazla zulmüne maruz kalmaktan kaçınan Yahudilerin tepkisini çekeceğinden, son derece zor koşullarda yürüttüler çalışmalarını. Polonya’da Yahudilere ait ibadethaneler, evler ve kütüphaneler tahrip edilirken, ellerindeki belgeler yok olmasın diye Varşova’nın çeşitli noktalarına saklandı. 1946’da bu belgeler yeniden keşfedildi, gün ışığına çıkarıldı.
Bu yalnızca Polonyalı Yahudiler için değil, dünya üzerindeki tüm Yahudiler için gerçek bir hazine değerinde. Holokost’tan geriye kalan en önemli koleksiyon diyebiliriz.
Peki, Oyneg Shabbes hareketine daha sonra ne oldu?
Bu çalışmalarda emeği geçen Oyneg Shabbes hareketinin üyelerinin hemen hepsi Holokost’ta hayatını kaybetti. Önemli bir nokta, olaylar gelişirken, Jacob Grojanowski, Chelme Toplama Kampında kaçarak, kamplarda yaşananlara ilişkin Oyneg Shabbes hareketine bilgi verdi. Bu bilgiler gizlice Londra’ya, Başbakan Winston Churchill ve hatta ABD’de Başkan Roosevelt’e iletildi. Bu bilgilerin yetkililere ulaştığı belgelerle sabit. Yani özgür dünyanın Holokost’u bilmiyorduk, olanlardan haberimiz yoktu deme lüksü ortadan kalmış oluyor. Ringleblum ve arkadaşları sayesinde...
Çocuklarımıza bir şekilde Holokost’u öğretmek zorundayız. Sadece Yahudi çocuklarına değil, tüm çocuklara. Başarılı olalım, olmayalım. Vurguladığımız nokta soykırımların zaman zaman yaşanabildiği gerçeği; amacımızsa soykırımların önlenmesi konusunda bilinç yaratmak olmalı.”
Enstitünün kuruluş amacına dönersek...
Başlıca gayemiz Yahudi ulusunun hafızasını, yine Yahudilerin desteğiyle inşa etmek. Bu belgelerden çok şey öğrenebilirler. Muazzam bir kütüphanemiz var. Enstitümüz daha çok bilimsel bir nitelik taşıyor. Diğer kurumlar daha çok müze hizmeti verirken, biz daha sofistike, detaylı gruplandırılmış veri tabanına sahibiz. Web sayfamızı ziyaret ettiğinizde 1 milyon sayfalık çeşitli belgeye ulaşmanız mümkün.
Bugün Polonya’da yaklaşık ne kadar Yahudi yaşıyor?
Kimse bilmiyor. Yahudi kökenli olup bunu bilmeyen çok insan var. Dahası aile geçmişinde Yahudilik bağı olup Yahudi kültürü hakkında hiçbir şey bilmeyenler de oldukça fazla. Türkiye’deki Yahudiler için hiç bir zaman böyle bir durum söz konusu olmadı. Sizler bu topraklarda yaşadığınız müddetçe ibadetinizi, gelenek, göreneklerinizi sürdürebildiniz. Polonya’da bu gelenek koptu. Dolayısıyla Polonyalı Yahudilerin önce soy ağaçlarını araştırması, daha sonra ise Yahudiliğin ne anlama geldiğini öğrenmesi gerekiyor. Evde böyle bir bilinçle yetiştirilmemişler. Ritüelleri öğrenmeleri, geleneklerini yeniden inşa etmeleri gerekli. Polonya’da Yahudi kültürü savaş sonrası silindi. Yahudilerin çoğunluğu zaten öldürüldü. Sağ kurtulanların yüzde 90’ı ise göç etti. Geriye kalanlar da kimliklerini gizlemeyi seçtiler.
Ya sizin aileniz? Siz köklerinizi nasıl keşfettiniz? Ya da biliyor muydunuz?
Benimki tipik bir hikâye. Babam savaş sonrasında ismini değiştirdi. Hatta annesinin adını da değiştirdi, izini süremesinler diye. Savaştan kurtulabildiyse, o da Sovyetlere esir düşüp, Gulag Takımadalarında hapsedildiği içindi. Ama nihayetinde kurtuldu ve Polonya’ya geri döndü. Babam, abim ve benim için çok endişeleniyordu. Bana anne-babasının Yahudi oldukları için öldürüldüklerini söylemişti. Çocukluğumdan beri bunu biliyordum. Ama Yahudi olmak nasıl bir şeydir, hiçbir fikrim yoktu. Gelenekler nedir onu da biliyordum.
Ne zaman araştırmaya başladınız peki?
Birkaç yıl evvel. Yad Vaşem Holokost Müzesine giderek tüm aile soyağacımı kontrol ettim. Bildiğiniz gibi orada Holokost kurbanlarının kayıtları bulunuyor. Bizim enstitümüzde de Geneloji (Geneology) Departmanı bulunuyor. Oradan aile büyüklerimin isimlerine ulaştım. 18. yüzyıla dek soyumun izini sürdüm. Bugün hangi evlerin aileme ait olduğunu bile biliyorum. Mesela bir tanesi Ukrayna’da...
Komünist rejimin bitmesinin kökenlerinizi araştırmanıza bir etkisi oldu mu?
Komünizm geçmişi unutmanızı, geleceğe bakmanızı istiyordu. Komünizmin çöküşüyle birlikte insanlar arasında Yahudi köklerini araştırmaya, kültüre karşı bir ilgi doğduğunu söyleyebiliriz.
Demokrasi ve basın özgürlüğünün gelişmesi de yeni bir sayfa açtı bu anlamda... Hem Polonya hem de Yahudi ulusunun geçmişi açısından...
Polonya’ya ilk rabbiler Amerika’dan geldi ve Yahudilik nedir öğrettiler. Ancak Amerika’daki Yahudilikle Polonya’daki birbirinden farklıydı. Bu da ilk zamanlarda sorun yarattı.
1980’lerde Pesah Seder’lerine katıldığımı anımsarım. Bu yemeklere katılanların çoğunluğu Yahudi’ydi. Eğitimsiz ve son derece yoksuldular. Kendi aralarında Yidiş konuşurlardı. Ben ise Yidiş bilmediğimden anlamazdım.
Kültürel etkileşimden konu açılmışken, bir sosyolog olarak küreselleşmenin Yahudi kültürü üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Küreselleşme sizce bir tehdit mi yoksa dünya üzerindeki Yahudilerin iletişim kurması açısından olanaklar sağlıyor mu?
Ben yapıcı olarak değerlendiriyorum. İnsanlığın bir parçası olmak istiyorsanız, insanlık kavramı kökleriniz kimliğiniz olmadan içi boş kalıyor. Dünyanın bir ucundaki Yahudilerle bağ kurmak, bir ulusun üyesi olarak köklerimi bulmamı sağlıyor. Küreselleşmenin bu anlamda bizleri kimliğimizin daha çok bilincinde olmaya teşvik ettiğini düşünüyorum.
Holokost eğitimi üzerine söylediklerinizden yola çıkarak sormak istiyorum, bu son derece hassas konuyu çocuklarımıza yeni travmalar ve kültürel önyargılara yol açmadan nasıl anlatmalıyız?
Çocuklarımıza bir şekilde Holokost’u öğretmek zorundayız. Sadece Yahudi çocuklarına değil, tüm çocuklara. Başarılı olalım, olmayalım. Vurguladığımız nokta soykırımların zaman zaman yaşanabildiği gerçeği; amacımızsa soykırımların önlenmesi konusunda bilinç yaratmak olmalı. Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde insanlar ölüyor. Örneğin Suriye’de… Bu insanlar yalnız başlarına ölüyor, seslerini duyuramıyorlar, tıpkı 2. Dünya Savaşındaki Yahudiler gibi.
Son olarak March of the Living / Yaşam Yürüyüşü hakkında görüşlerinizi almak istiyorum. Bu geziler Holokost eğitiminin önemli bir parçası çünkü ziyaretçiler ilk elden gözlem yapma fırsatı buluyorlar. Deneyimlerinize dayanarak, kampları ziyaret edenlerin bakış açısında nasıl bir değişim yarattığını söyleyebilir misiniz?
Tarihin yükü omuzlarımızda, bir lanet gibi. İnsanlar “asla unutmayacağız” diyorlar. Oysa unutmayacak olmaları böyle bir şeyin yeniden gerçekleşmeyeceğini anlamına gelmiyor. Polonya’ya gelen insanlar anlıyorlar ki bir daha başlarına böyle şeyler gelmemesi için daima güçlü olmalılar.
Biraz da siyasete değinsek... Avrupa'da yükselişte olan aşırı sağ siyasetten endişe duyuyor musunuz?
Yahudi perspektifinden durumu eğitim başarısızlığı olarak görüyorum. Özellikle Holokost eğitimi konusunda. Bizler yabancı düşmanlığı, II. Dünya Savaşında yaşananlar, Nazizm gibi birçok konuda eğitim vermeye çalışıyoruz. Sonuç?...
Milliyetçilik hâlâ güçlü, antisemitizm de öyle. Holokost’u aktif şekilde reddedenler var. Bunun üzerine düşünmeliyiz. Eğitimci olarak başarısız olursak, bu II. Dünya Savaşı zamanında yaşananların tekrar edebileceği anlamına gelir. Görünen o ki, bu kez hedef Yahudiler değil, Müslümanlar olabilir.
Polonya’ya baktığımda İslam karşıtlığının çok kuvvetli olduğunu görüyorum. İnsanlar İslam’ın ne olduğunu bilmeden Müslümanlardan nefret ediyorlar.
Okuyucularımıza iletmek istediğiniz dilekleriniz var mı acaba?
Umarım, bundan yıllar sonra yine İstanbul’a geldiğimde okulunuz bugünden daha güçlü, cemaatiniz daha kalabalık ve gazeteniz de daha çok kaynaklara sahip olur. Dileklerim bu yönde.
Biz de sohbetiniz ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederiz.
7. Uluslararası Tarih Çalışmaları Kongresindeki Yahudi delegasyonu. Ringleblum, soldan üçüncü (Ağustos 1933)