• Seçim kampanyası sırasında ABD´nin İsrail elçiliğini Tel Aviv´den Kudüs´e taşıyacağını belirten Trump, selefinin büyük gerilim yaşadığı İsrail Başbakanı Netanyahu´yu göreve geldikten çok kısa bir süre sonra Beyaz Saray´da ağırladı. İran konusunda aynı çizgide olduğu İsrail başbakanıyla basın toplantısında meseleye çok derinine hakim olmadığını gizlemeyerek "iki devletli ya da tek devletli ya da devletsiz çözüme", taraflar anlaştığı sürece eşit mesafede olduğunu söyledi. Bir başka deyişle Trump, İsrail´in yanında olduğunu açıkça ortaya koydu, Filistin meselesine hangi perspektiften bakacağını ilan etti. Trump´ın Filistin meselesinde danışmanlığına getirdiği damadı Jared Corey Kushner´in profili de bunu destekliyor. BORA BAYRAKTAR – ANADOLU AJANSI
Kendi çocukları olmayan ama çocuğa tapan aile gibi İsrailliler. 150 ülkeden Museviler bir araya gelmiş ve hepsi farklı mutfak geleneklerini taşımış. Alıştıkları, büyüklerinden gördükleri yemekleri pişirmeye çalışmışlar. Sonra Darwin’in doğal seleksiyon mekanizması gastronomi alanında da kendini göstermiş. Bazı yemekler bu farklı ekolojide tutmuş, diğerleri unutulmuş. Özellikle Orta ve Doğu Avrupa kökenli Eşkenaz Musevilerin, ağır ve kaz yağı vs. ile pişmesi gereken yemeklerinin çoğu tutmamış. Buna karşılık İspanya ve Ortadoğu kökenli Sefarad Musevilerinin, bizim damağımıza da çok uygun yemekleri ön plana çıkmış. Bu yemeklerin arasında börekler de var, maklube de, karnıyarık da, kebap da. Bazen de iki farklı gelenek birleşip ilginç sonuçlar çıkmış. Lakerdayı patates köpüğü ve bir nevi krema olan ‘crème fraiche’ ile yemek gibi. 1980 sonrası İsrail’in zenginleşmesi, vatandaşların sık sık Avrupa’ya gidip iyi lokantalarda yemek yeme şansı bulmaları ve birçok şefin yurtdışında staj yapması da mutfağı zenginleştirmiş.
Filmde hoşuma giden bir nokta, Müslüman-Arap şeflerin de öne çıkarılması ve günümüz İsrail’inin zengin mutfağının, büyük ölçüde onlara borçlu olduğunun anlatılması. Bu şeflerden biri olan Babür, “Mutfak insanları birleştirir, benim yemeklerimi seven Museviler onları kopya ederse gurur duyarım” diyor. Müslüman ve Fas asıllı sevimli bir şefle evli olan bir Musevi hanım şef, “Ailem karşı çıktı ama biz hem lokantamızda hem yaşamımızda iyi bir sentez yarattık” tipi hoş şeyler söylüyor.
Vedat Milor
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/vedat-milor/israil-mutfaginin-kimlik-arayisi-40442106
Her ne kadar Donald J. Trump Amerikan başkanlık koltuğundaki ilk üç ayını seçim kampanyasında ortaya koyduğu görüşlerini törpülemekle geçirse de gerek o günlerdeki ifadeleri gerekse kurduğu kabinenin kompozisyonu Filistinliler açısından barış adına çok şey vaad etmiyor.
Seçim kampanyası sırasında ABD'nin İsrail elçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacağını belirten Trump, selefinin büyük gerilim yaşadığı İsrail Başbakanı Netanyahu'yu göreve geldikten çok kısa bir süre sonra Beyaz Saray'da ağırladı. İran konusunda aynı çizgide olduğu İsrail başbakanıyla basın toplantısında meseleye çok derinine hakim olmadığını gizlemeyerek "iki devletli ya da tek devletli ya da devletsiz çözüme", taraflar anlaştığı sürece eşit mesafede olduğunu söyledi. Bir başka deyişle Trump, İsrail'in yanında olduğunu açıkça ortaya koydu, Filistin meselesine hangi perspektiften bakacağını ilan etti. Trump'ın Filistin meselesinde danışmanlığına getirdiği damadı Jared Corey Kushner'in profili de bunu destekliyor.
New York'un önde gelen Yahudi ailelerinden birine mensup olan Kushner için İsrail ilk kez karşılaştığı bir dosya değil. Tam tersine İsrail onun için gençliğinden itibaren sık sık tatillere gittiği, yaptığı bağışlarla varlığına katkıda bulunduğu, yetiştiği okul ve sosyal çevre itibarıyla ideallerini ve kimliğini paylaştığı bir dava. Babası Charles Kushner Netanyahu'nun seçim kampanyalarına katkıda bulunan, İsrail başbakanını New Jersey'deki evinde ağırlayan bir iş adamı. Hatta bu ziyaretlerinden birinde Netanyahu'nun Jared Kushner'in odasında yattığı da bilinen bir gerçek. Kushner'in büyükbabası ve büyükannesi İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi toplama kamplarından kurtulmuş Polonya Yahudileri.
Ailenin İsrail ile kişisel ve kültürel bağları çok güçlü. Kushner'in Araplarla ilişkileri ise sınırlı görünüyor. Trump'ın uluslararası müzakereler özel danışmanlığına getirdiği Jason Greenblatt da tanınmış bir Yahudi hukukçu. Özetle Trump'ın Filistin dosyasına bakacak ekibin bir Amerikan heyetinden çok ikinci bir İsrail heyeti gibi oluşması daha şimdiden adil barış ümitlerinin ölmesi anlamına geliyor. Oslo barış görüşmelerinin yürütüldüğü Clinton döneminin Dennis Ross'lu Amerikan heyetinin de benzer bir kompozisyonda olduğu ve dönemin Filistin lideri Yaser Arafat'ın Camp David'de adeta iki İsrail heyeti ile müzakere ettiği hissine kapılması önemli bir tecrübeydi. Trump'ın ekibinin görüntüsü bu açıdan sorunlu. Kushner'in önceliğinin İsrail'in güvenliği olacağı açık. Zaten Trump'ın en önemli Yahudi kuruluşu AIPAC'taki konuşmasının metin yazarının da Kushner olduğu, burada verilen mesajların bu yönde olduğu kayıtlarda mevcut.
Ancak bu tabloya rağmen şu da bir gerçek: ABD Başkanı olduktan sonra Trump dış politika konularında Amerikan müesses nizamın çizgisine çekilme eğiliminde. Özellikle de Kudüs'ün statüsü konusunda. Mahmud Abbas'ın danışmanlarından Mahmud el-Habbaş 7 Ocak 2017'de Trump'ın Amerikan elçiliğini Kudüs'e taşıma girişiminin "İslam dünyasına karşı savaş ilanı" olduğunu belirtti. Kudüs müftüsü İkrime Sabri ve pek çok önde gelen Filistinli de benzer açıklamalar yaptılar. Arap ülkeleri, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İslam dünyasından pek çok lider de Trump yönetimini bu konuda uyardı. Washington'un bu anlamda daha dikkatli olacağını öngörmek zor değil. Başkan Trump ve ekibi şu an Ortadoğu politikalarını netleştirmek için keşif aşamasında. Suriye, İran, Irak politikalarında pek çok açık var. Jason Greenblatt ve Jared Kushner bölgede temaslarda bulundular. Genel eğilimleri belli olmakla birlikte İsrail-Filistin meselesiyle ilgili politikaları kristalleşmiş değil.
Bora Bayraktar
http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/trump-doneminde-israil-filistin-sorunu/804655
Normalleşmeden önceki dönemle bir kıyaslama yapacak olursanız şu anda ikili ilişkileri nasıl tarif edersiniz?
Ben bunu, yüzme havuzunun önünde durup üç metrelik yükseklikten soğuk suya atlayıp atlamamaya karar vermeye çalışan bir kişinin durumuna benzetiyorum. Biz Türkiye’yle beraber soğuk suya atlamaya karar verdik ve yüzmeye başladık. Bu noktaya ulaşmak tabii ki zaman aldı. Ama eninde sonunda olması gerekiyordu çünkü etrafımızda olup biten gelişmelere bakacak olursak, bugün her iki ülkenin de karşı karşıya kaldığı bölgesel problemlerle kıyaslandığında geçmişteki ikili anlaşmazlıklar gözümüze çok daha küçük görünüyor. Bunları bir kenara bırakmak zorunda olduğumuzu anlamanın zamanı gelmişti. İsrail ve Türkiye gibi iki ülkenin işbirliğine geri dönmesi tamamen doğaldır.
İsrail ve Türkiye’nin ortak bölgesel çıkarları ve onları bekleyen ortak tehditler neler?
Türkiye ve İsrail’in bölgedeki çıkarları ve iki ülke için bölgesel tehditler aynı. Öncelikle başını DEAŞ’in çektiği cihatçı terör örgütleri. Sadece DEAŞ değil, aynı zamanda Suriye’deki El Nusra da bunun bir örneği. Bu terör örgütleri sadece Türkiye ve İsrail’i değil, bütün bölgenin güvenliğini tehdit ediyor. Türkiye’nin güneyden, İsrail’in kuzeyden Suriye’ye sınırı var, bu nedenle bu terörizmi engellemek her iki ülkenin de ortak çıkarı. Bir diğer ortak tehdit de Suriye’deki Hizbullah güçlerinin varlığı. Hizbullah hem Lübnan’da hem de Suriye’de İsrail için bir tehdittir, Türkiye de bölgesel istikrar açısından bu durumu tehlikeli görüyor. Ayrıca her ikimiz de Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz.
Shai Cohen (İpek Yezdani)
http://www.hurriyet.com.tr/turkiye-ve-israilin-bolgedeki-cikarlari-ayni-40443294
Netten okumalar
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/18364/72-yil-sonra-ortaya-cikan-fotograftaki-kiz
http://www.omedyam.com/kose-yazisi/350/biz-bos-islerle-ugrasirken-adamlar-havadan-su-uretti.html
https://multeciyimhemserim.org/2017/04/27/hannah-arendtin-we-refugees-baslikli-yazisinin-cevirisi/
http://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2017/04/27/walter-benjaminin-evrenine-yolculuk/
Netten seyredin
https://www.youtube.com/watch?v=X6jKuoKMoF0
Bursa’ya gelen Yahudilerin çoğunluğu Granada bölgesinden göçen, o döneminİspanyolcasını konuşan Sefaradlardı. Yani bugün Bursa Cemaati Sefarad kimliğine sahiptir. Bursa’yı tercih ediş sebepleri ise, konumu ve su kaynakları bakımından Granada’ya çok benziyor olmasıdır.
15. yüzyıl kayıtlarına göre 1200 kişi olan Bursa’daki Yahudi cemaatin nüfusu, 19. yüzyıla doğru 3500-4000 kişiye ulaşmış. Bursa Yahudilerinin en kalabalık dönemidir o yıllar.
19. asrın ikinci yarısında açılan Alliance Okulu Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar faaliyetine devam etmiş. Bu mektep kapandıktan sonra cemaatin kendi ilkokulu, öğrenimini 1945 yılına kadar sürdürdükten sonra Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş. Daha sonra Bursa'daki Yahudi ailelerinin çocukların çoğu İstanbul’da eğitim almaya başlamışlar ve okul bittikten sonra Bursa’ya dönmeyerek İstanbul’da ve İzmir’de yaşamayı tercih etmişler.
Bursa Yahudi Cemaati Vakfı buraya geldikten sonra iki tane sinagog inşa etmişler. Geruş ve Mayor Sinagogları. Yine aynı dönemde din eğitimi veren iki de Yeşiva açılmış. Geruş, İbranice’den geliyor; ‘kovulmuş, sürülmüş’ demek. Anlaşılacağı üzere, İspanya’dan kovulan Yahudiler tarafından yapılmış. 16. yüzyılın başlarında Sultan II. Selim’in izni ile yaptırılmıştır. Yaklaşık 500 yaşında.
Bursa’ Mayor Sinagogu da İspanya’dan gelenler tarafından yapılmış, o da 500 yıllık. Bu sinagogun restorasyonu 2001 yılında tamamlanmış. Adını da İspanya’nın Mayorka Adası’ndan almış.
Bursa’da artık çok az cemaat nüfusu kaldığından ve Bursa’da ikamet eden bir Hazan (Yahudi din adamı) olmadığından, sinagoglar sadece cumartesi sabahı ve bayramlarda açılıyormuş. Duaları da her hafta İstanbul’dan gelen Hazan yaptırıyormuş. Kışları, daha küçük ve ısınması da daha kolay olduğu için Mayor Sinagogu, yazın da Geruş Sinagogu açılmaktaymış.
Günümüz itibariyle Bursa’da yaşamlarını sürdüren çok az sayıda Yahudi vatandaşlarımız bulunmaktaymış. Bir şekilde onlarla iletişim kurarak Sinagogların içlerini de ziyaret edip, müsaadeleri olursa fotoğraflar çekmek, bilgiler almak arzusundayım.
Yukarıda da belirttiğim gibi çok uzun zaman geçmeden bu arzum gerçekleşti. Araştırmalarıma göre Cumartesi günü burada ibadet yapıldığını öğrendiğimden bir Cumartesi sabahı Geruş Sinegoguna gittim. İbadetlerini tamamlayıp Sinagogtan çıkan Bursa Yahudileri Vakfı Başkanı Sayın Leon ELNEKAVE'yle tanıştım. Bir süre sohbet ettikten sonra Geruş Sinagogunu ziyaret etmeme müsaade ettiler. Ancak fotoğraf çekmemek şartıyla! Bu kutsal mabedi ziyaret edip burada dua ettim! Sinegogun kitaplığında çok eski baskı tarihli İbranice kitaplar bulunmaktaydı.
Hayatımda ilk kez Yahudi Dinine mensup birileriyle tanışıp, sohbet etmiş ve ilk defa Yahudilerin ibadet yaptıkları bir Mabedi ziyaret etmiştim...
Takılan tweetler
TürkMusevileriMüzesi @muze500 27 Nis
İzmir Yahudi ailelerine özgü dulseriya (şekerlik) özellikle kız isteme merasiminde kullanılır ve kızların çeyizine konulur.
TrakyaBalkan @TrakyaBalkan 1 May
Daha fazla Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun. Selanik'te 1909 yılında kutlanan ilk 1 Mayıs'ta Türk, Rum, Musevi, Bulgar emekçiler bir arada.
Karel Valansi @karelvalansi 1 May
Hamas'ın açıkladığı belgede barışı sağlayacak ciddi bir adım yok. İsrail'i ve Filistin Yönetimi - İsrail arasındaki anlaşmaları tanımıyor
Önemli fark 67 sınırlarını kabul etmesi ve ilk defa Siyonist- Yahudi ayırımı yapması. Müslüman Kardeşler'den de kendini uzaklaştırıyor.
Hamas'ın amacının uluslararası kamuoyu nezdinde radikal etiketinden uzaklaşıp imajını iyileştirmek olarak görüyorum
Hamas'ın bu açıklamayı yapmak için İsrail'in 69. Bağımsızlık gününü seçmesi de kayda değer.
Körfez ülkeleri +İsrail'i içine alacak askeri ittifak önerisi... İran’a karşı Ortadoğu NATO’su
http://www.ydh.com.tr/HD15202_irana-karsi-ortadogu-natosu.html