Her yıl mayıs ayını hazirana bağlayan iki hafta, tenis tutkunları için Paris´te düzenlenen bir şölenle geçer. Fransa Açık ya da daha bilinen adıyla Roland Garros tenis turnuvası.
1891 yılında Puteaux kasabasında Sen Nehri üstündeki bir adada kurulu tenis kulübünün toprak, daha doğrusu kum kortlarında oynanır. Sadece Fransız kulüplerinin oyuncularına açık turnuvayı ilk sene, Paris'te yaşayan bir İngiliz kazanır! Adının bilinmediği fakat soyadının Briggs olduğu yazılı tarih defterinde. Adeta turnuvanın kaderini belirlemiş bu açılış. Çünkü bu yıl 116. defa kapısını açacak Fransa'nın en önemli spor organizasyonlarından biri, dünyaya açıldığı 1925 yılından beri, erkeklerde sadece dokuz defa Fransız şampiyonu alkışlamış. Son Fransız şampiyon 1983 yılında Yannick Noah da aslında Kamerunlu baba ile Fransız anneden doğmasına rağmen aile Kamerun'a geri döndükten sonra keşfedilmiş, Fransa'ya getirilip vatandaş yapılmıştır. Kadınlarda ise yine 1925 sonrası yedi defa şampiyonluk kürsüsüne bir Fransız çıkmış ve sonuncusu da 2000 yılında Mary Pierce olmuş. Sayıları 1965 Open Era sonrasında okursak durum daha da vahim olur çünkü erkek ve kadınlarda sadece birer defa Fransız vatandaşı görülür. Hatta Fransa'da bunun şakasını da yaparlar: Roland Garros kazanabilmek için ana dilinin İspanyolca olması gerekir! Bunun nedeni de turnuvayı erkeklerde İspanyollar on beş defa kazanmıştır, liderlik de dokuz unvan ile Rafael Nadal'dadır.
ROLAND GARROS KİMDİR?
Dünyada ve tabii ki bizde de çokbilmiş tenis insanları Amerika Açık ve Avustralya Açık derken yanına da Fransa Açık yerleştirir fakat İngiltere Açık demez! Hâlbuki Fransa'da herkes bu turnuvaya Roland Garros der. Peki, neden böyle der? Kimdir bu Roland Garros?
Roland Garros 1888 doğumlu bir Fransız havacıydı. Zamanın şartlarında 5650 m irtifa ile sahibi olduğu bir rekor vardı. Fransa-Tunus arasında Akdeniz'i ilk geçen pilot olarak ün yapmıştı. Fakat asıl tanındığı dönem 1.Dünya Savaşı olacaktır. Roland Garros orduya yazılır ve savaş pilotu olarak görev yapar. 1914 yılında savaşın henüz başlarında Alman cephesinde uçağıyla bir Zeplin'e saldırır, hem tahrip eder hem de pilotlarını öldürür. Bu olay dünyanın ilk hava saldırısı olarak tarihe geçti. Tabii bu hikâye doğru mu bilinmiyor. Biz böyle kabul edelim de yazımız biraz daha ilgi çekici olsun.
Roland Garros'un kafasını savaş uçaklarındaki bir sorun kurcalar. Burundan tek pervaneli uçaklarda makineli tüfekle ateş etmek oldukça zordur, mermiler pervaneye çarpar ve uçaklar için tehlike oluşturur. Garros pervane kanatlarına metal deflektörler monte eder. Bir çeşit zırh kaplamasıdır aslında, hem kurşunları saptırır hem de hasar görmesini engeller. Bu sayede üç Alman uçağı düşürür. 1915 yılında uçağındaki bir yakıt arızası nedeniyle Alman cephesinde iniş yapmak zorunda kalır fakat uçağını imha etmeyi başaramadan yakalanır. Ünlü Hollandalı havacı ve uçak üreticisi Anthony Fokker öncülüğünde bir grup mühendis Roland Garros'un uçağını incelemeye alır. Tarih sayfalarında yazdığına göre Fokker bu deflektörü görür, işin sırrını anlar ve uçaklara bir senkronizasyon dişli sistemi geliştirir. Buna göre makineli tüfeğin ateşleme sırasıyla pervane dönüşü birbirine bağlıdır ve mermiler hasar vermez ama düşman uçaklarının canını yakar. Konu biraz teknik olduğu için burada detaya girmiyorum. Fakat bu icat Almanlara havada büyük bir üstünlük sağlayacaktır. Tabii hikâye herhalde Fransızlar tarafından "Bizden görüp uyguladı, kıskanç Almanlar" şeklinde yazılmış olabilir. Fakat gerçekte Fokker bu sorunun çok daha önce farkındadır ve bu dişli sisteminin çalışmalarına da kazadan altı ay önce başlamıştır. Metal deflektör ile dişli sisteminin farkını bilenler doğruyu bulabilir. Bu da Almanların tarafından anlatılan versiyonu olabilir tabii "Hadi be sizin deflektörünüzü kim ne yapsın, biz mühendislik uyguladık" demişlerdir belki.
‘Uçan Hollandalı’ lakaplı Anthony Fokker savaştan sonra Amerika'ya yerleşecek, uçak fabrikası kuracak ve sonra da General Motors firmasına satacaktır. Yani bizim Uçan Hollandalı her iki savaşta da iki ülkenin hava gücüne büyük katkılar sağlamıştır.
Roland Garros esir kampında üç yıl geçirecektir. 1918 yılında esir kampından kaçıp bin bir güçlükle ülkesine dönecek, yeniden orduya katılacak ve iki Alman uçağını daha düşürecektir. Savaşın bitmesine bir ay kala bir hava çatışmasında uçağı düşürülen Roland Garros 30. doğum gününden bir gün önce hayatını kaybeder.
Sene 1927...
Fransız Dört Silahşörler Rene Lacoste, Jean Borotra, Henri Cochet ve Jacques Brugnon kalkıp Filadelfiya'da Amerikan Davis Cup takımını perişan ederler. Hatta kendileri bu yüzden Filadelfiya Dörtlüsü olarak da bilinir.
Fransızlar düşünür taşınır ve derler ki 1928 yılındaki karşılaşmayı kendi evimizde muhteşem bir tesiste oynayalım. Böylece bugünkü tesis yapılır ve adı da savaş kahramanı bu Fransız havacıya ithaf edilir.
1928 Davis Cup finalinde Fransa, Amerika'yı 4-1 mağlup edecek ve ikinci defa dünya şampiyonu olacaktır.
Hani hep diyoruz ya bugünden yarına tenis şampiyonları yetiştirmek için farklı bir eğitim ve kültür ile tarihsel derinlik gerekir diye. İşte 1928 yılındaki Davis Cup turnuvasında yarışan takımlara bakınca Avrupa yanında Japonya, Hindistan hatta Filipinler ile nasıl oluyor dediğimiz Yunanistan'ı görüyoruz. Türkiye ise yeni kurulan Cumhuriyet ile yaralarını sarıyor, devrimler yapıyor. Kimsenin tenis düşünecek hali yok.
ROLAND GARROS RAKAMLARI
Roland Garros organizasyonunu basitçe bir tenis turnuvası olarak düşünmek büyük hatadır. Sporculara dağıtılan para ödülü 36 milyon Euro ile Avustralya Açık'ın ardından ikinci sıradadır.
Turnuvayı ortalama 450 bin kişi canlı izler. Merkez kort Philippe-Chatrier 15 bin ve Suzanne-Lenglen Kortu 10 bin kişiliktir.
Top toplayan çocuklar (Ball Kids) sayısı 250’dir ve 2500 çocuk arasından seçilirler. Düzenli antrenman yaparlar ve turnuvadan bir hafta önce kortta davranış eğitimi görürler. Diğerlerini bilmiyorum fakat Roland Garros ve Wimbledon turnuvalarında top toplayıcı olmak kişinin biyografisine yazılacak kadar önemlidir.
Gönüllüler de dahil olmak üzere tam 8700 kişi kusursuz bir iş çıkarmak için ter döker.
Ortalama 6000 muz tüketildiği, maçların 65 bin top ile oynandığı, Havana şapkalarının simge olduğu bilinir.
Roland Garros seyretmeye gelenler hediyelik eşya mağazasında ortalama 60 Euro’luk alışveriş yapar. Hesaplayınca cironun güzel olduğu anlaşılır.
Yiyecek-içecek, konaklamalar ve turizm düşünüldüğünde iki haftada tenis endüstrisinin Fransa'ya neler kattığı görülür.
Roland Garros dünyadaki dört Grand Slam turnuvası içinde özel bir yerdedir. Toprak kortta oynanan tek turnuvadır. Gerçi Wimbledon da çim kortta oynanan tek turnuvadır ve tenis tarihi bu yüzden de iki ülke arasındaki geçişlerle başlamıştır.
Bütün uluslararası turnuvalarda hakemlerin skor bildirimleri önce ülkenin ana dilinde sonra da İngilizce olarak yapılır. Bunun istisnası Roland Garros'tur. Maçlarda hakemler sadece Fransızca olarak skor anonsu yapar, İngilizce seslenmez! Sebebini de şöyle açıklar bilenler: Fransızlar sadece Fransızca konuşur başka dil bilmez; bu yüzden hakemler onların anlayacağı dilden seslenme yapar!
Dedik ya Roland Garros türünün tek örneğidir, özeldir ve biraz da Fransızlara özeldir.
Yani...
Roland Garros sadece bir tenis turnuvası değil iki haftalık müthiş bir festivaldir ve ekonomik boyutları da hiç küçümsenecek gibi değildir.
22 Mayıs - 11 Haziran tarihlerinde bu şöleni kaçırmayın...