Yaz geldi… Hoş geldi. Çoğunuz pek yakında Adalara veya Ege’nin mavi sularına kavuşacaksınız. Bu arada, değişik planları olanlarınız, örneğin birkaç gününü İstanbul’a deniz otobüsü ile iki buçuk saat mesafede şirin Marmara Adası’nda geçirmeyi öngörenleriniz de bulunması olası. İşte o zaman, bu yazıyı anımsayın ve geleceği düşleyin.
Bir zamanlar Marmara Adasında, varlığının Bizans dönemine kadar uzadığı tahmin edilen bir Yahudi toplumu yaşardı. Bir kısmı Birinci Cihan Savaşı öncesinin buhranlı döneminde New York ve Seattle’a göç etti. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan işgalciye karşı Türk toplumu ile beraber hareket ettikleri için büyük bir ekonomik baskı gören halkın bir kısmı Şarköy, Tekirdağ ve İstanbul’a yöneldi. 1950’li yıllarda da İstanbul’a ve İsrail’e göç edenlerle adada Yahudi varlığı da sona erdi.
1935 depreminde büyük hasar gören ve ancak kısmen onarılabilen sinagogdan yirmi yıl öncesine kadar kalan tek iz, üzerinde İbrani harflerle Şanat 5668 [1908] yazılı bir eşik taşı idi. Halen duruyor mu bilmiyorum. 1950’li yıllara kadar gömü yapılan mezarlığın yerinde ise Et-Balık Kurumu’nun soğuk hava deposu yer almakta idi.
Balat’ta Yanbol Sinagogunda Ehal’in hemen solunda görülen çerçevelenmiş bir ‘On Emir Tablosu’nun üst kısmında 5664 tarihi (1904) ve alt bölümünde de Kal Kadoş Marmara Şel Aaron Eskenazi yazısı okunmaktadır. Aron Eskenazi [muhtemelen Aron Kaptan] Adadan ayrılırken yanına aldığı tabloyu daha sonra, yerinden kaldırılmamasını vasiyet ederek, taşındığı Balat semtinde sinagoga emanet etmiştir.
Günümüzden yaklaşık 30 yıl kadar önce, Marmara Adası ile İstanbul arasında mavnacılık yaparak geçimini sağlayan ve adayı terk eden son Yahudilerden olan mavnacı Kemal Kaptan [soyadını tespit edemedik] Balat’ta yerleşmeye karar verince Köprübaşı Caddesinde satın aldığı evin kapısına, üzerinde “Marmara Furtuna 1933” yazılı ve bir yelkenli mavna ile geri planda Marmara evlerini sembolize eden evler gözüken, nostaljik bir mermer levha kondurur.
Hani dedim ya, ola ki Marmara Adası’na uğrayanınız olur ve de adada gezinecek vakti bulursa anımsasın diye…
Bu vesileyle, Balat’ın koruyucu meleği Sayın Korin Soryano’ya teşekkürlerim ve sevgilerimle.