Göztepe Kültür Derneği gençlerinin hazırladığı On’la Yaşamak müzikali büyük ses getirdi.
10 Haziran akşamı Fulya Sanat Merkezinde büyük bir kalabalık vardı. Bu kalabalık GKD gençlerinin her ayrıntısı ile kendilerinin ilgilendiği, yazdığı, danslarını hazırladığı ve aylardır aralıksız çalıştıkları, konusu On Emir’e güncel bir bakış olan ‘On’la Yaşamak’ isimli müzikali izlemek için oradaydı.
Gösteri saati başlamadan kulise geçtiğimizde, birlik, beraberlik, heyecan ve gülen yüzleri hep bir arada gördük. Herkes işinin ciddiyetindeydi. Büyük bir yaş aralığındaki yaklaşık 70 kişinin sahnede olacağı gösteri için sahne arkası görevlileri ve teknik ekip GKD gençleri ile birlikte son kontrollerini yapmaya devam ediyorlardı. Az sonra sahne alacak olan ekibe başarılar dileyerek kalabalığın arasında yerimizi alabilmek için salona geçtik.
Gösteri saati geldiğinde, bizler salondaki yerlerimizi alırken, GKD Yönetim Kurulu üyeleri ve başkanın da en az gençler kadar heyecanlı olduğunu gözlemledik. Yetkililer ile yaptığımız sohbette, gösterinin en ince ayrıntısına kadar gençlerin kontrolünde olduğunu öğrendik. Müzikalin hassas bir konusu olduğundan öncesinde Bet-Din ile görüşüldüğü ve metin konusunda kendilerinden onay alındığını, bu hassas konuyu izleyicilere aktarabilmek ve buradan çıkarlarken sorgulatabilmek için her bir emirin üzerinde en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğünü, bazı sahneler için plastik makyaja ihtiyaç duyulduğunu, özel kostümlerin kiralandığını öğrendik. Ufak bir ayrıntı da bu gösterinin taslağının geçen sene yine GKD gençlerinin büyük bir özveri ile hazırladıkları ‘Hepimizin Hayali’ gösterisinden sadece dört gün sonra oluşmaya başlamasıydı. Bu bilgiler ışığında koltuklarımıza oturduk.
Librettoyu elime aldığımda ilgimi çeken bir paragraf oldu: “O’nu ararken, O’nun 10’unu anlamaya çalışırken, sayısız prova, sınırsız toplantı, buruşturulan kâğıt parçaları, umut olup yeniden yazılan niceleri, sinirlenip çekip gidenler, pişman olup geri dönenler, zaman zaman düşenler, sonra kalkmasını bilenler, el uzatanlar, gülenler, güldükçe çoğalanlar, bazen de dost olanlar, aile olanlar… Defalarca başa sarılan müzikler, tekrar edilen hareketler, biriktirilen en güzel anılar, geçmişi güzel kılanlar, geleceği sağlamlaştıranlar. O’nu ararken kendimizi bulmuşuz. Kendimiz olabilmişiz. Elinizi yüreğinize koyun, O’nu dinleyin, kendinizi dinleyin. Bakalım neler anlatacak size.” Sanırım gösterinin özeti bu paragrafta saklı.
Sahne ışıkları yanmaya, görseller ve oyuncular sahnede yerlerini almaya başlayınca, aklımda son okuduğum paragraf, ben de artık onlarla birlikte On Emir’i anlamaya ve On’la yaşamaya başladım.
Harika dansların, kostümlerin, şarkıların ve teatral sahnelerin ardı ardına geldiği soluksuz bir müzikal izledik. Güldük, hüzünlendik, ağladık ve gecenin sonunu ayakta alkışladık. Her yaştan 70 kadar dansçı, sahne arkası görevlileri ve teknik ekibin görev aldığı müzikalden çıkarken hepimiz kendimizi sorgulama fırsatı bulduk. Kendimizi sorgulamanın yanında bu gençler bunu nasıl başardı, nasıl düşündü, nasıl kaleme aldı bunu da sorguladık. Bu sorularımızın cevabının, GKD Yönetim Kurulunun gençlerine soluksuz güvenmesi ve yaratılan aile ortamında olduğunu düşündük.
Yazıma başlarken müzikali anlatmak istemiştim ama mümkün olmadığını fark ettim. Kesinlikle izlenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir gösteri izledik. Tekrarı olacak mı bilemiyorum ama kapıdan çıkarken 7 yaşlarında çocukların gösteriden ne kadar etkilendiğine ve onların da sahnede yer almak istediğine tanık olduk. Sanırım bu bile gösterinin amacına ne kadar ulaştığının kanıtıdır. Gösteride emeği geçen herkesin ellerine, yüreğine sağlık…