Bazen seçimler yapmak zorunda kalırız, hayatımızla ilgili, hayatımızı etkileyen. Kestiremeyiz sonucunda olacakları çoğu zaman fakat sürekli tahmin etmeye çalışarak düşünür, olacakları kontrol etmek için çabalarız.
Seçimlerimiz isteyerek bile olsa sonuçlarını yaşamak zorunda kaldığımızda hoşumuza gitmediği noktalarda sıkışmaya başlar insan. Peki, sonuçlar hoşumuza gitmediğinde ‘bana hizmet etmiyor bunlar’ deyip vazgeçmek midir yapılması gereken yoksa ne olursa olsun bedeli yaşamak ve içinden geçmek midir zorlukların doğrular ele alındığında! Hayatımıza yön veren adımlar, seçimler, kararlar bize bir şeyler öğretmek için mi çıkar karşımıza yoksa vazgeçmek, geri dönmek aslında kaybetmek değil midir?
Aslına bakarsanız bugün sizinle çocuklarımıza verdikleri kararların, yaptıkları seçimlerin veya davranışların arkasında durabilmelerinin ne kadar önemli olduğunu ve davranışlarının sonuçları olduğunu görmelerinin gerekliliğini paylaşmak istedim bu yazımda. Bunun yanında da kararlı birer ebeveyn olmanın faydalarından da bahsetmek istedim. Çünkü çocuk büyütürken çok net görülmüştür ki anne baba olarak bizler ne kadar kararlarımızın arkasında duruyorsak ve yeri geldiğinde davranış ve seçimlerimizin sonuçlarını yaşarsak işte çocuklarımız da bu konuda başarılı olacaklardır. Anne baba kararlı davranış ve tutum sergilediğinde çocuk da bunu kendine model alarak harmanlanmaya devam eder. Peki, sonuçlarından hoşlanmadığımız zaman seçimlerimizden geri dönmeli miyiz veya kararlarımızı değiştirebilir miyiz? Bebek doğduğu andan itibaren sebep-sonuç ilişkisini öğrenmeye başlar. ‘Ağladığımda biri yanıma geliyor’, ‘daha çok bağırır ağlarsam kucağa alınıyorum’ gibi. Bir yaş civarındaki çocuk her şeyi keşfetmek ister, adeta yürümenin başlamasıyla çevreyi gözlemleme, karıştırma, merak ile birlikte bir keşif başlar. Bu keşif ve merak duygusuna ket vurulmamalı ve güvenli ortamlar yaratarak desteklenmelidir. Bu evreden çıkarken çocuk 1-2 yaş arasında aslında kendi de bazı şeyleri yapabildiğini deneyimler ve gerçek anlamda bireyselleşme başlamış olur. Çocuk hem her şeyi kendi yapmak ve özgür olmak isterken bir yandan da annesine yapışmak ve hiç kopmamak ister. Bu ikilemde gidip gelen çocuk bu evrede artık sebep-sonuç ilişkisini test etmeye başlar. Davranışlarıyla anne ve babayı test eden çocuğun hedefi sınırlarını öğrenmek ve beğenmediklerini zorlamaktır. Aynı zaman da sürekli bir ‘ben’ dünyasında yaşar. Günlük hayattan bir örnek verecek olursam, bahçede oynamak isteyen Emir ve soğuk olduğu için yeleğini giydirmeye çalışan anne savaşı bu yaşlarda muhtemelen Emir’in ağlama krizi geçirmesiyle devam edecek ve sonunda yerlerde tepinmeye başlayan Emir savaşı kazanacaktır. Emir’in bu deneyimde öğrendiği ders: eğer yeterince ağlarsam ve kendimi yerlere atıp tepinirsem yani krize girersem annemi hep yönetebilirim. Çünkü bu yaptıklarım annemin zayıf noktası ve ben onu kontrol edebiliyorum. Evet, çok korkutucu ama Emir bunu öğreniyor; her krizden sonra istediği yapıldığında ve anne pes ettiğinde. Bu yüzdendir ki çocuklarla inatlaşmamalı ama her istediklerini yapmamalıyız! Peki, bunu nasıl yapacağız. Sakin ve güzelce ‘yeleğini giymen gerekiyor’ dedikten sonra direnç gösteren Emir’e iki seçim hakkı vermek en sağlıklısı olacaktır. "Emir’ciğim dışarıda oynamak istiyorsan yeleğini giymelisin, istersen yeleğini giyme ve içerde oynamaya devam edebilirsin. Seçim senin, sen kararını ver. Yelek ve dışarısı mı yoksa yeleksiz ve evin içinde mi oynamak?" Biz burada aslında Emir’e seçim hakkı vererek yapılması gerekeni yaptırıyoruz. Bu şekilde seçimle yaklaştığınız da 1-3 yaş arası çocuklar pek direnç göstermeyeceklerdir. Denemenizi tavsiye ederim. Emir burada kendi kendine şöyle söyler: dışarıda durmak istediğim için yeleğimi giymeyi seçtim. Bu benim kararım. Emir kararını verdikten sonra mutlaka ona olumlu bir cümle ile destek olunmalı. Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri de çocuklara sürekli soru sormak. Aslında bu sormamak olmalıydı. İki yaşında bir çocuğa ‘Hadi yıkanalım mı?’ diye soran anne yüzde doksan hayır cevabını alacaktır. ‘Hadi markete gidelim mi?’, ‘Hadi parka gidelim mi?’, ‘Uyumak ister misin?’ gibi sorular annenin karar vermesi gereken sorulardır. Bu soruları çocuğa sormak, ona yıkmak, omuzlarına hazır olmadığı psikolojik bir güç ve sorumluluk yüklemektir. Özetle çocuğunuza kaldırabileceği yükte ve yaşına uygun sorumluluk, yeteri kadar seçim hakkı verin ve her zaman sınırlar çerçevesinde kararlı davranın. Bu eğlenemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Yeğenlerime sorarsanız sizlere benim en eğlenceli teyze olduğumu ve aynı zamanda ailede en çok kuralın benim koyduğumu söyleyeceklerdir. Eğlence ve keyif dolu bir hafta olsun…