‘A Tale of Two Utopias / İki Ütopyanın Hikâyesi’ adlı kitabın “yeni bir toplum düşü” dediği bölüme bakalım: “...dünyanın çeşitli yerlerinde, uzun zamanların tutucu içgüdüleri geçmişe gömülüyor, insan kişiliğinin can alıcı bir kusuru, kendini gözlerimizin önünde düzeltiyor gibiydi.”
Paul Berman’ın bu yaşadıklarını, yalnızca Özgürlük Kulübü’nün tek üyesi Unabomber’in ümitsiz dünyasının karşısında değil, ayrıca 90’larda, ‘bulanık duyarlılıklar’ içinde ama ‘biz’siz ama şikâyetçi ama ‘hareket’siz ama siyasal olanı (insan kişiliğinin can alıcı kusurlarını) her gün biraz daha içselleştirmiş ama zaplayabilen ve bu yüzden de ne etkili ne de bir devinimin parçası olabilen, olsa olsa sonuna kadar yapıçözümleyici bir konumun karşısında görmemek zor.
Ama 68’i yaşamayanlar bile, bugüne 68’den geçmeden gelmediler ki. Üstelik 68, uzun süre koşulsuz sevildi. Savaşa, devlete, sömürüye, eşitsizliğe, kapitalizme, ırkçılığa, inançlara saldırılmasına, kurumlara ve hatta can sıkıntısına getirdiği eleştiriler bir yana bırakılmadı; gündelik olanı yeniden şekillendirmekle ‘gösteri toplumu’na sadece görgü tanıklığı yapmak arasındaki fark da unutulmuş değil.
Yine de, ince bir durum analizine gerek kalmadan, çürümeye devam etmekte olan dünyaya ve bize rağmen, başka bir Mayısın 68 Mayısını andırmayacağını az çok biliyoruz.
*
Bu sözler Cogito’nun editörü Serra Ciliv’e ait.
1998 yılının baharında yayınlanan derginin 14. sayısına yazdığı ön sözün kısacık bir kısmı. Dergi 14. sayısında “Mayıs ‘68”i konu almıştı. O romantik eylemler dizisini, o temizleyen akımı, o değiştiren devinimi...
Serra Ciliv’in dediği gibi, can sıkıntısına bile isyan eden sokakları ve sokaklarda olup biteni yaşamasak da bildiğimiz Mayıs ‘68, dünyada çok şeyin telaffuzunu yapmıştı.
Sokağa eylemle birlikte sanat, sanatın estetiğinde hareket, hareketin yol açıcılığında aydınlık inmişti. 68’i iyi anlamak lazım. Belki de bir daha tekrarı olmayacak bir aydınlanmanın bu denli net mesaja bürünmesi çok şey değiştirdi.
Devam eden yıllar elbette sistemlerin gardını almalarına da neden oldu ama ’68 yaşandı.
Tek gerçek bu. Ruhunun romantikçe kol gezdiği ’68, şimdilerde unutulmasın diye hatırlatıyoruz yazdıkça, araştırdıkça.
Bugün sokak eskisinden ‘kirli’. Özellikle batıda. Terör acı veriyor. Terörün her türü, insan olana ters geliyor. Ancak 15 Temmuz gibi bir terör ise sadece acı vermiyor, kendi insanına bunları yapanı düşündükçe öfke ve insanlık dışı oluşunun vefasızlığına da kızıyor insan.