Büyükada’dan Japonya’ya bir karate serüveni

Küçük yaşta hobi olarak başladığı karateyi artık Japonya’da Japonlara öğreten Avi Alper Mazalto, gençlerin kendine inanması ve güvenmesi gerektiğinin en güzel örneği. Mazalto ile Büyükada’dan İsrail’e, oradan Japonya’ya uzanan maceralı hayatını konuştuk.

Vedat LEVENT Spor
12 Temmuz 2017 Çarşamba

Bu sene İsrail’de 20.si düzenlenen ve iki hafta sürecek olan Maccabiah Oyunlarının ilk haftası, çok çekişmeli karşılaşmaların ardından tamamlandı.

Dikkat çekici notları sayfamızda mümkün olduğunca vermeye çalıştık. Ancak öyle bir hikâye var ki birçoğumuzda şaşkınlık, hatta hayranlık uyandıracak cinsten. Tüm detaylarıyla okunduğunda özellikle hayatının önemli kararlarını alacak gençlerimiz için adeta bir ders niteliğinde…

Hikâyenin benim için de özel bir anlamı var. Sanırım şöyle bir başlangıç yapsam uygun olacaktır:

1990’lı yılların başına gidiyoruz. Büyükada’nın Büyükada olduğu yıllara… İskele Meydanının insanlarla dolup taştığı, oradan yayılan enerjinin tüm ada halkına mutluluk ve huzur verdiği yıllara…

10’lu yaşlarımızdayız. Yine bizim yaşlarımızda sarışın, gözleri cin gibi bakan bir arkadaşımız var. Alper… Biz ona “Karate Alper” diyoruz zira bir süredir karate yaptığını biliyoruz.

Şimdi çocuk yetiştiren bizler için “Aman çocuğum bu hayatta hobiler edinsin” diye 4-5 yaşlarından itibaren aikido kursu, futbol kursu, drama kursuna koşturmak normal şeyler olsa da o günlerde bizim yaşımızda birisinin bir hobisi olma durumu gerçekten pek alışıldık bir durum değil. Zira hepimiz sokaklarda misket, top ya da kavga peşindeyiz o yıllarda… Lafın kısası Karate Alper, Yeni Büfe’de döner, Golf’te bilardo, Maden’de futboldan arta kalan zamanlarda kendine bir misyon edinmişti, hepimize akşamları karate dersi verirdi. Öğrendiğini öğretmeyi seven biriydi. Pozitif adamdı.

Bizler de severdik onu… Sonra yıllar geçti, görmez olduk, tabi arada biz de büyüdük ve izimizi kaybettik. Ta ki 20. Maccabiah Oyunlarında Japonya bayrağının altında kameraya gülerek poz veren o sarışın ‘adamı’ görene kadar…

Şimdi hikâyenin devamını ondan dinliyoruz…

“14 yıldır Japonya’da yaşıyorum… Aslında her şey karate öğrenmem ile başladı. 1978’de İstanbul’da doğdum. Çok yaramaz bir çocuktum. Okulda sürekli birileriyle kavga ederdim. Sonunda annem pes etti ve enerjimi harcayıp daha sakin bir çocuk olup okulda kavga etmeyi keserim umuduyla beni bir karate okuluna yazdırdı. Bu spora başladığımda 13 yaşındaydım; bar-mitzva’mı yeni bitirmiştim.

Annemin pek umudu yoktu devam ettireceğimden ancak karate beni sarmıştı bir kere… Altı yıl boyunca, haftada beş gün hiç aksatmadan derslere katıldım. Hatta 18 yaşımda ilk Maccabiah Oyunlarına Türkiye adına karate dalında katılım gösterdim.

Bu deneyimden sonra 1997 yılında İsrail’e taşındım. O sene de İsrail’de Maccabiah Oyunları vardı ve çöken bir köprü Avustralyalı sporcuların hayatını kaybetmelerine neden olmuştu.

İsrail’de İbranice öğrendim, üç yıl askere gittim. Jandarma Özel Kuvvetler’de görev yaptım. Bundan sonra karate aşkıma geri döndüm ve siyah kuşağımı kazandım. İsrail Karate Milli Takımına kabul edildim. Uluslararası turnuvalara katıldım. Ayrıca İsrail Karate Şampiyonasına katıldım ve İsrail Şampiyonu oldum.

2001’de yine Maccabiah Oyunlarına katıldım. Bu defa İsrail adına yarışıyordum ve karatede gümüş madalyanın sahibi oldum. Bu deneyimden sonra İsrail’de bir karate okulu açtım ve İsrailli çocuklara karate öğretmeye başladım. İsrail’deki hayatım tam yedi sene sürdü.

Fakat hayalimi henüz gerçekleştirmemiştim. Her zaman Japonya’ya gidip orada ustalarla karate çalışmak isterdim. En sonunda ‘isteğimi gerçekleştirmenin zamanıdır’ dedim ve bir ay olarak planladığım Japonya gezim için uçak biletimi aldım. Tabi insan Tanrı’nın planlarını öngöremiyor. O günden bugüne, tam 14 yıldır Japonya’da yaşıyorum.

Japonya’da yedi yıl boyunca karate çalıştım. Daha sonra kendi okulumu açtım. O günden beri Japonya’da, Japon çocuklara karate ve Krav Maga öğretiyorum.

Krav Maga öğretirken doğal olarak ateşli silah tehditlerine karşı savunma öğretmek işinizin ana fikri oluyor. Dolayısıyla ben de bunu daha kolay yapabilmek için okulun yanında ayrıca kendi paintball sahamı açtım. Bugün Japonya’nın en büyük paintball sahasına sahibim.

(Merak edenler için paintball sahamın web sitesi:

www.war-zone.jp/en

Bu da karate okulum

www.combat-sports-center.com

Japonya’da çok küçük bir Yahudi nüfusu var. Çoğu Japon-ya’da iş için bulunan Amerikalı Yahudiler. Biraz da İsrailli mevcut.

Ailem hâlâ Türkiye’de yaşıyor. Kız kardeşim ise Hollanda’da. Türkiye’yi son 20 yılda dört kez ziyaret ettim. En çok Büyükada’yı özlüyorum.

Her ziyaretimde daha çok üzülüyorum. Ülkemin, insanlarımın değiştiğini görüyorum. Sanki o eski güzellikler bugün yok olmaya yüz tutmuş gibi.

Japonya, muhtemelen dünyanın en temiz ülkesi. Her şey çok iyi organize ve çok temizdir. İnsanlar birbirine çok saygılı ve suç neredeyse yok denilecek kadar az.

Cemaat gençlerimize küçük naçizane bir tavsiyem olabilirse eğer o da şudur: Kimsenin size neyi yapamayacağınızı söylemesine izin vermeyin! ‘Bunu yapamazsın’ diyene aldırış etmeyin! Büyük hayaller kurun ve bu hayallerin peşinden gidin! Sınırınız gökyüzüdür! Kim olmak isterseniz o olursunuz, nereye gitmek isterseniz oraya gidersiniz. Yeter ki kendinize güvenin. Ben bunun canlı kanıtıyım! Zira Japonya’da Japonlara karate öğretmek takdir edersiniz ki Kuzey Kutbunda Eskimolara dondurma satmak gibi bir şey… Ama ben bunu yapıyorum. O yüzden her şey her zaman mümkündür. Lütfen kendinize inanmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyin!”