Özellikle siyasetçilerin en önem verdiği ekonomik göstergelerden biridir büyüme. Dünyanın her yerinde iktidarlar büyüme oranlarını yüksek tutmaya çalışırken halka onların döneminde daha refah içinde yaşadıklarına inandırmaya çalışırlar. Peki, neden bu kadar önemli bu büyüme? Türkiye´nin son 37 yılına baktığımızda nasıl büyüdük?
Büyüme tanım olarak bir ekonomideki mal ya da hizmet üretiminde artış olması anlamına gelir. Rakamlardan bağımsız olarak bir ülkenin ekonomik büyüklüğünü o ülkedeki mal ve hizmet çeşitliliğinden anlayabiliriz. Örneğin gelişmemiş bir Afrika ülkesinde iç mimar bulmak oldukça zorken Batı Avrupa'da bu mesleği icra edenler yapının belli bölümleri üzerine (yatak odası, salon vb) yoğunlaşır. Ekonomik büyüklüğün getirdiği talep insanları meslekte uzmanlaşmaya ve yalınlaşmaya götürür. Siyasilerin büyümeye oldukça önem vermesinin asıl nedeni ise budur. Ülke büyüdükçe yeni iş alanları açılmakta ve sosyal düzen ve güvenlik için en önemli problem olan işsizlik önlenmektedir. Bununla ilgili binlerce örnek verilebilir ancak en bilineni Margaret Thatcher’ın ekonomi politikaları sonrası işsizliğin artması ile doğan 'İngiliz Holiganizmi'dir.
Türkiye'ye döndüğümüzde 1980 yılında çeşitli ülkeleri Türkiye ile kıyaslarsak tablo şu şekilde ortaya çıkıyor. (Milyar Dolar)
2017 yılsonu tahminleri ise şu şekilde sıralanmakta:
Rakamları incelediğimizde en çok büyüyen iki ülkenin İsrail ve Brezilya olduğunu görüyoruz. Bu iki ülke geçen 37 sene içerisinde 14 kat büyüyerek önemli bir başarı yakaladılar.
Son 37 yılda Avrupa'nın büyümekte zorluk çektiği görülüyor. Fransa 3,4 kat, Avusturya ise 4,7 kat büyüdü. 1980 yılında Türkiye hemen hemen Avusturya ile aynı büyüklükte bir ülke iken günümüzde Avusturya'dan iki kat büyük bir ülke haline geldiğini görüyoruz. İsrail 14,2 kat büyürken Brezilya da yaklaşık 14 kat büyüyerek ikinciliğimizi alıyor. Güney Afrika'nın ise gelişmekte olan bir ülke olmasına karşın yalnızca 3,1 kat büyüyebildiğini görüyoruz. Burada nüfusu azalma eğiliminde olan Avrupa ülkelerinin hem demografik nedenlerle hem de azalan verimler kanunu nedeniyle daha yavaş büyüyebildiğini söylememiz gerekiyor. Yani gelişmiş bir ülke olan Fransa'nın Brezilya kadar büyümesini beklemek iktisadi anlamda doğru olmayacaktır. ABD ise artan nüfusu ve cazibe merkezi olması gibi nedenlerle gelişmiş ülkelere göre önemli bir büyüme yakaladı.
Tabloları oluştururken oldukça fazla örneklem ülke olmasına karşın önemli ülkeler bütünü için örnek teşkil edecek ülkeleri seçmeye çalıştım. Örneğin Avusturya; Belçika, İsveç tipi orta büyüklükteki gelişmiş ülkelere yakın büyüme oranını temsil ederken, Fransa ise İngiltere, İtalya gibi daha büyük ekonomilere benzerliği ile tabloda yer alıyor.
Sonuç olarak Türkiye'nin büyüme performansına baktığımızda gelişmiş ülkelere göre matematiksel ve demografik avantajını da kullanarak daha iyi bir performans sergilediğini açık bir şekilde görebiliyoruz. Ancak kendine benzer ülkeler arasında son 37 yılda ortalama bir performans izlediğini, bazı gelişmekte olan ülkelerden daha hızlı büyürken bazılarının gerisinde kaldığını görüyoruz.