İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 16 Eylül-12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 15. İstanbul Bienali, ‘İyi Bir Komşu’ başlığını taşıyor.
Mahallelerin ve ev içi yaşantıların dünyanın her yerinde geçirdiği köklü değişimler, bir arada var olma şekillerimizin uğradığı değişimleri konuşmayı da zorunlu kılıyor. ‘İyi bir komşu’nun kim olduğu, aynı zamanda kendimizin ‘iyi bir komşu’ olup olmadığı sorusunu soran İstanbul Bienali, sanatçıların özgün yapıtlarıyla yeni anlatım dilleriyle yaşadığımız çağın bu sorunsalına el atıyor.
İKSV’nin 1987’den bu yana düzenlediği İstanbul Bienalinin 15.si, iki çağdaş sanatçı, Elmgreen & Dragset’in küratörlüğünde, ‘İyi Bir Komşu” başlığıyla gerçekleştirilecek.
Kimdir iyi komşu? Yaşadığımız toplumsal yapı, teknolojik gelişmeler, nitelikli zaman, ortak paylaşılan değerler sürdürülebilir bir komşuluğun oluşmasına yeterli kavramlar mıdır? Bizler yaşadığımız ortamlarımızda iyi birer komşu muyuz? Artık yok olmakta olan komşuluklar değerlerini sanal ortamlarda farklılaşan iletişim metotlarıyla sürdürmek gerçek komşuluk değerlerini sağlıyor mu?
Eski İstanbul’da genellikle ‘bitişik’te oturanlara ‘komşu’ denirdi; en fazla birkaç ev ötede oturanlara. Sokaklarında pencerelerinden birbirlerine uzanan çamaşırlarını astıkları, seslenerek kapı eşiğinde kahve içmeye çağırdıkları, ortak sevinçler ve kederlerini paylaştıkları ortamların birlikteliği ile yaşadıkları alan mıydı komşuluk?
Sonraları ‘ev medeniyeti’nden ‘apartman medeniyeti’ne geçince genellikle aynı apartmanda oturanlar komşu oldu. Derken, yavaş yavaş, aynı apartmanda oturanlar dahi, geleneksel anlamda komşu olmaktan çıktı. Kapı komşular bile, değişen yaşam koşulları ve zaman algısındaki farklılıklar ile ne kültürel, ne geleneksel, ne de dayanışacak ortak yaşamları paylaşır oldu. Aynı binada ikinci kattakilerin üçüncü kattakileri tanımadığı durumlar bile mümkün oldu. Böylece yaşam modernleştikçe komşulukta yok olmaktaydı.
Bienalin ana başlığı olan ‘komşuluk’ teması üzerine çeşitli sanatçılar ve sanatçı grupları çalışmalarını sürdürürken, 500. Yıl Vakfı Müzemizin bu konuda ev sahipliği yapma girişiminin Bienal Komisyonu tarafından kabulü sonrası, biz fotoğraf sanatçıları da Bienal kapsamında bir paralel etkinlik ile fotoğraf sanatı kriterlerini ortaya koyan yapıtlar üretmeyi amaçladık. Bunun için çeşitli fotoğraf sanatçıları bir araya gelip bu zorlu konuda çalışmamızı sürdürdük.
Konuyu, tamamen bir arada yaşarken sürdürdüğümüz komşuluğumuzu sadece inançlar, dinler, geleneklerimiz ve göreneklerimizle etnik köken farklılıklarımız kapsamı üzerinden ele almamayı uygun bulduk. Yanı sıra kaybettiğimiz değerleri, yok olan sevgiyi, karşılıksız paylaşım ve içtenliği de belgelemeye çalıştık. Göçler ve göçebelik de konunun sınırlarını doldurdu.
Kentsel dönüşümlerle yıkılan semtler, kaybolup dağılan aileler, yapılan yeni residence’lardaki küçücük hücrelere taşınan ve ortak hiçbir kültürel bağlamda birlikteliği olmayan ailelerin bir araya gelmeleriyle ‘komşuluğu’ sorgulamaya başladık.
Her ne kadar dini ritüellerden kaynaklanan her inanç için fotoğraf arşivimiz dolu olsa da, komşuluğu kültürel ve çevresel faktörleri bölüşeceğimiz bir paylaşım alanı ve etkileşim dengesi olarak ele almanın daha doğru olduğunu düşündüğümüz fotoğraflara yöneldik.
Salt kapı komşumuzu değil, sınır ötesi komşularımızı ve ortak değerlerin de yansıtıldığı karelere yönelmemizin gereğini paylaştık.
Örneğin, farklı inanç ve etnik kültürlerin ortak yaşam alanı olarak belirledikleri ve bu mekânlarda birçok değerlerini paylaştıkları semt ve yerleşimlerde çekilmiş veya çekilebilecek kareler olabileceğini düşünüyoruz.
Elbette bu mekânlarda gelenek ve göreneklerin yanı sıra dini ritüellerin farklılıklarının uyum ve katılım ile paylaşılması komşuluğun anlatımında etken bir alan oldu.
Örneğin Kuzguncuk semti komşuluk değerlerini esnafıyla, bostanıyla, kafesi, lokantası, ibadethanesiyle halen bir arada koruyan bir semt. Burada semt yapılaşması, paylaşılan ortak değerler, sokaklardaki ortak yaşam ve ulaşılabilen boyutlar komşuluğun halen nostaljisini sürmekte. Aynı zamanda paylaşılan bayramlar, törenler ve kutlamalar veya ortak sorunlara karşı dayanışma duygusunu da yaşamak çalışma kapsamımızı doldurdu. Böylece, proje başlığımızı ‘Komşu Kapısı Can Kapısı’ olarak saptadık.
Koç Holding sponsorluğunda düzenlenecek ve iki ay boyunca ücretsiz olarak gezilebilecek 15. İstanbul Bienalinde, birbirine komşu mekânlarda yer alacak ayrıca serginin yanı sıra bir dizi performans ve konuşma da düzenlenecek.