II. Dünya Savaşı, milyonlarca hayata ve unutulmaz acılara mal olurken, tarihe unutulmayacak kahramanlar da bıraktı. İşte onlardan ikisi, Janusz Korczak ve Albert Routier, ölümlerinden yıllar sonra bile anılmaya ve hatırlanmaya devam ediyor.
Türkleri kurtaran fahri konsolos
1937 yılında Türkiye’nin Lyon Fahri Konsolosu olan Albert Routier, II. Dünya Savaşı yıllarında birçok Türk kökenli Yahudi’nin hayatını kurtardı. Routier, çoğu zaman yetki sınırlarını açarak, kamplara gönderilmek üzere olanlara sakat veya çalışamaz belgesi, serbest dolaşım için gerekli belgeler, Türkiye’ye geri dönebilmek için gerekli belgeler ve yoldaki diğer ülkelerden geçebilmek için transit vizeler sağladı.
Routier, Kasım 2016’da, Kudüs’teki Yad Vaşem Soykırım Müzesi tarafından ‘Uluslararası Dürüst’ ilan edildi.
200 çocukla birlikte ölüme yürüyen kahraman
Varşova Yahudi yetimhanesinin müdürü olan Polonyalı doktor, yazar ve eğitmen Janusz Korczak, savaşın hiçbir evresinde, kendi hayatını kurtarmak adına, himayesi altındaki çocukları yalnız bırakmadı. 6 Ağustos 1942’de Naziler yetimhaneyi boşalttığında da, çocukların yanından ayrılmadı ve onlarla birlikte Treblinka’da gaz odalarında can verdi. Döneminin çocuk hakları savunucusu Korczak, katledilmesinin 75. yılında anıldı.
200 çocukla birlikte ölüme yürüyen kahraman
Janusz Korczak, Polonyalı doktor, yazar ve eğitmen Henryk Goldszmit’in takma adıydı. Varşova’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğan Korczak, tüm yaşamını çocuklara, özellikle yetim çocuklara adamıştı. Çocuklara her zaman önem verilmesi ve saygı gösterilmesi gerektiği inancını taşır, yaşamını da bu inancı doğrultusunda sürdürür, kitaplarında bu tezi savunurdu. Bu savunduklarını da yazdığı kitaplarda, yaptığı radyo programlarında dile getirirdi.
1912 yılında Korczak, Varşova’daki Yahudi yetimhanesinin müdürü oldu. Yetimhane için özel eğitim programları geliştirdi. İlk çocuk gazetesinin doğmasını sağladı, öğretmenlere ‘ahlaki eğitim’ konusunda bilgilendirdi, gençlik mahkemelerinde çocuk haklarını savundu. Kaleme aldığı kitaplar hem ebeveynler, hem de eğitimciler açısından, çocuk psikolojisine yeni bakış açıları sağladı. Yazdığı çok kitapları ise, birkaç neslin büyüdüğü kitaplar oldu.
1939’da II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Korczak Alman işgaline karşı çıkanlar arasında yer aldı. Kent Yahudileri gettoya kapatılmaya devam ederken o çocuklarını yetimhanede tutmak için direndi. Polonyalı dostlarının onu güvenli bir yerde gizleme tekliflerine rağmen Janusz Korczak çocukları terk etmeyi reddetti.
SON YÜRÜYÜŞ
1942 yılının 6 Ağustos’unda, yetimhanedeki çocuklar ve öğretmenler yeni bir güne başlarken, kahvaltı saatinde aniden gelen Naziler, herkesin dışarı çıkmasını emretti. Ani baskın karşısında Korczak ve asistanı Stefania Wilczynska, hemen ayağa kalkarak çocukları sakinleştirmeye çalıştı. Gettonun Yahudi güvenlik görevlilerinden çocukların toplanması için süre isteyen Korczak, sadece 15 dakika alabildi.
Korczak’ın hiçbir çocuğu saklama gibi bir niyeti olmadı. Çünkü daha önceki günlerde, dolaplarda ya da gizli duvarların ardından saklananların yakalanınca getto sokaklarında vurulduğunu görmüştü. Çocukları sakince, dörtlü olarak sıraya girmesini sağladı. Bilinmezliğe doğru yapılan yolculukta, çocukların yanında olarak onlarla en sevdikleri kitaplar ya da oyuncaklar hakkında konuşmaya devam etti. Grup, tüm gettoyu yürüyerek geçerken, kaldırımlarda seyredenlerin tek bir düşüncesi vardı: En azından daha önce götürülenler gibi dövülüp şiddet görmüyorlardı.
Korczak’ın yolda çocuklara nereye gittikleri hakkında ne söylediği bilinmiyor. Çünkü o gün yola çıkan 192 çocuk ve on öğretmenden hiç kimse kurtulamadı. Başlarında Korczak’ın olduğu grup, Treblinka’da bir gece bile geçirmeden, gaz odalarında hayatını kaybetti.
Savaşın ardından, Polonya, İsrail, Almanya ve diğer birçok ülkede Janusz Korczak’ın adını yaşatmak ve öğretilerini yaymak için kurumlar kuruldu. Korczak, UNESCO tarafından ‘yılın insanı’ seçildi. Korczak’ın eserleri birçok dile çevrilirken, hayatını anlatan yeni kitap, film ve oyunlar edebiyat dünyasında yer almaya başladı.
Albert Routier adını duydunuz mu?
Metin Delevi yazdı...
Kasım 2016’da Paris’te konuşmacı olarak katıldığım bir toplantıya kadar Albert Routier adını bilmiyordum. Veya duymuştum da aklımda yer etmemişti. Toplantı, ‘Muestros Dezaparesidos / Kaybettiklerimiz’ çalışma grubunun organizasyonunda, II. Dünya Savaşı esnasında Fransa’da katledilen Sefaradları ve hayatları pahasına Sefaradları kurtaran veya kurtarmaya çalışan insanları anmak için tertiplenmişti.
Albert Routier’nin adı ise, ikinci grupta, yani kurtarıcılar grubunda geçmişti. Özelliği ise, Türkiye Yahudileri için çok önemli olmasıydı. O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Lyon Fahri Konsolosu olduğu; çok sayıda Türkiye kökenli ve diğer Yahudileri kurtardığı söylenmekteydi.
FRANSA ARŞİVLERİNDE ALBERT ROUTİER
Toplantı dönüşünde bu konuyu araştırmaya başladım, ancak yukarıda yazdıklarımdan daha fazlasını bulamadım. Bir iki ay sonra tesadüfen Lyon’da Şoa ile ilgili bir merkezin bulunduğunu öğrendim: CHRD – Centre d’Histoire de la Résistance et de la Déportation- Direniş ve Kamplara Gönderilme Tarihi Merkezi.
Albert Routier, Şoa döneminde Lyon’da faaliyet gösteriyordu. Bu merkezde konu ile ilgili bir şeyler bulunması ihtimali olduğunu düşünerek merkezi aradım. Evet, arşivlerinde bu isimle ilgili birtakım belgeler vardı. Ama bu belgelere uzaktan nasıl ulaşacaktım? Bu sefer arşiv bölümünün direktörünü arayarak talebimi ilettim. Merkeze gelindiği takdirde bu belgelerin ancak ufak bir bölümünün kopyasını almak mümkündü. Araya resmi aracılar koydum. Merkez, bu dostlara belgeleri göstermiş ama merkezin yoğunluğu nedeniyle kopyalama işini ertelemişlerdi. Bu arada bana belgelerin envanterini gönderdiler. Çok sayıda mektup, karşılıklı resmi yazışmalar, hatıra defteri, detaylı randevu notları vs. Kısacası, araştırma için tam bir hazine...
Hem bu belgeleri görmek, hem de uzun yıllar geçirdiğim bu kenti uzun bir aradan sonra tekrar görmek için Lyon’u ziyaret etmeyi aklıma koydum.
Nihayet bir fırsat doğdu. Haziran ayı sonunda Cenevre’de bir toplantıya katılacaktım. Cenevre, Lyon’a iki saat mesafedeydi. Tekrar CHRD ile temasa geçip merkeze Routier’yi onurlandırmak için Türk Yahudi Toplumu görevlisi olarak geleceğimi ilettim. 30 Haziran sabahı merkeze vardığımda iki bayan kapıda bekliyordu. Gelmeyeceğimi veya kaybolduğumu zannetmişlerdi. Halbuki Lyon’a yarım saat önce varmış; bulunduğum yıllarda kenti karış karış tanımakla böbürlenen ben, tren garından merkeze olan kısa mesafeyi nostaljik bir yürüyüşle yapmak istemiştim. Ama, 40 yıl içinde, kentte bazı güzergâh değişiklikleri olabileceğini hiç hesaba katmamış ve randevuya 15 dakika geç gelmiştim.
TORUNUNUN OLUŞTURDUĞU ARŞİV
Kapıda bekleyenlerden biri merkezin direktörü diğeri ise Albert Routier’nin torunu İsabelle idi. Kısa bir tanışma faslından sonra arşiv merkezinde bana bir masa verildi ve önüme büyükçe bir karton kutu koyuldu. İçinde, Albert Routier’nin ilgili dönemine ait toplanabilmiş arşivi bulunmaktaydı.
Torun İsabelle, büyük bir heyecanla belgelerin her birini izah etmeye başladı. Bunları büyükbabasının vefatından sonra kendi elleriyle toplamış, derlemiş ve kendisi için bir kopya aldıktan sonra orijinalleri bu merkeze teslim etmişti. Ancak bana her bakışında, “Bizleri aramak, Albert Routier’yi bulmak, hayatta iken kendisini onurlandırmak için niye 70 yıl beklediniz?” ifadesi görülüyordu.
Nihayet belgeleri gözlerimle görmek imkânım olmuştu. Elimdeki tüm imkânlarla - fotoğraf makinesi, cep telefonu, tabletle - daha sonra daha detaylı bakabilmek için teker teker her belgeyi, her sayfayı kaydettim. Bu arada aramıza, o dönemle ilgili akademik araştırma yapan bir bayan da katıldı. Kendi çalışmalarını da aktaracağını vaat etti. Merkezde kaldığım 6-7 saat içinde yaklaşık 500 belge kopyalayabildim ve kendilerine bu konuda çalışacağıma, daha doğrusu bu bilgileri toplumumuzla paylaşıp Albert Routier’yi gerektiği şekilde onurlandıracağımıza dair söz verdikten sonra ayrıldım. Ayrılmadan önce torununa “Bunları niye yaptı?” sorusunu yöneltmek ihtiyacını hissettim. Ne dindaşları, ne vatandaşları idi yardım ettiği kişiler. Üstüne hayatını da tehlikeye atmıştı. Bu soruyu sormamın nedeni ise, bazı dürüst insanlar için yaymaya çalışılan “maddiyat karşılığında yardım” söylentilerine bir cevap almak içindi. Neyi kastettiğimi anlayan İsabelle’in cevabı çok net oldu: “Sırf insanlık için, sırf insan sevgisi ve mazluma yardım refleksiyle yaptı. Savaştan sonra çok mütevazı bir hayat yaşadı. Teşekkür ve minnetten başka karşılığı olmadı.”
ROUTİER'NİN HAYATINA KISA BİR BAKIŞ
Şimdi de verdiğim söze atfen, ilk adım olarak, Albert Routier’yi kısaca tanıtmaya çalışacağım.
Her şeyden önce Albert Routier’nin Katolik bir Fransa vatandaşı olduğunu belirtmem gerekir. Kendisi 1937 yılından itibaren Türkiye’nin Lyon Fahri Konsolosu görevini yürütmekteydi. Büyükbabası da vefat tarihi olan 1928 yılına kadar aynı görevde bulunmuştu. Türkiye Konsolosluğu Lyon’un 3. Bölgesinde, Rue Boileau no. 242’de bulunmaktaydı. Bu adres aynı zamanda, Albert Routier’nin müdürlüğünü yaptığı Jangot, Bonneton et Cie şirketinin de adresiydi. Türkiye Konsolosluğu çalışmalarını büyükelçiliğin kapanma emri verdiği 1944 Mayıs’ına kadar bu adreste devam ettirdi.
Fransa’da ‘serbest’ olarak adlandırılan bölgedeki genelde Yahudilerin ve özellikle Türkiye kökenlilerin gelecekleri hakkında endişeleri gün geçtikçe artmaktaydı. Konsolos Albert Routier ise elinden geldiğince kendisine yöneltilen çok sayıda yardım talebine cevap vermeye ve sorunlara çözümler yaratmaya gayret ediyordu. Kendisine, bu konularda, çok güvendiği sekreteri de yardımcı olmaktaydı. Ayrıca, Türk kökenli toplumun yaşadığı bölgelerde de ‘güvenilir’ kişilerden de destek alıyordu. Bu tanıdıklar kendisine artık düşmanca davranmaya başlayan resmi dairelerde, onun adına aracı oluyordu.
Başarılı bir arabulucu ve iş bitirici olan Albert Routier, gerektiğinde, Grenoble, Marsilya veya Vichy’deki Türk konsolosluklarını da devreye sokuyordu. Gerektiğinde de Yahudilerden sorumlu işbirlikçi Fransız makamlarının kapılarını aşındırmaktan çekinmiyordu.
1942 Kasım’ında Albert Routier’nin “Türk vatandaşı veya eski Türk vatandaşı veya Türk olmayan tüm Yahudiler için yetki sınırlarını aştığını” ihbar eden imzasız bir mektup Türkiye’nin Marsilya Konsolosluğuna ulaştı. Ancak Albert Routier destek faaliyetlerine aynı şekilde devam etti.
Albert Routier’den talep edilen yardımlar çok değişik ve geniş kapsamlıydı: zorunlu çalışma kamplarına gönderilmemek için sakat veya çalışmaya yaramaz belgesi, serbest dolaşım için gerekli belgeler, gözaltına alınmamak için belgeler, tutuklanan yakınlar için girişim, mal varlıklarına el konulmasına engel olma, Türk vatandaşlığı belgeleri, Türkiye’ye geri dönmek daha doğrusu kaçabilmek için gerekli dosyaların oluşturulması, Türk pasaportu çıkartılması, bu belgeler tamamlandıktan sonra geri dönüş esnasında geçilecek İtalya, Hırvatistan, Yunanistan gibi ülkelerden transit geçiş için vize ve akla gelebilecek her türlü yardım talebi.
ULUSLARARASI DÜRÜST
Savaş sonrasında Albert Routier’ye gönderilen teşekkür ve şükran mesajlarının çokluğu, gerçekleştirdiği yardımların ve kurtardığı hayatların en güzel göstergeleri oldu. Karşılık beklemeden, sadece insanlık adına ve hatta zaman zaman hayatını tehlikeye atarak yaptığı yardımların, bu mesajlarla yansıtıldığını görmekteyiz. Hazırladığı belgeler arasında dikkatimi en çok çekenler arasında, Cezayir doğumlu, Haham Benjamin Assouline ve eşi için ‘Ahmet Elma’ adına çıkarttığı sahte pasaport ve 1902 İstanbul Ortaköy doğumlu Vitali Behar için çıkarttığı sahte ‘Ortodoks Rum Türk vatandaşı’ belgesi oldu.
Albert Routier savaştan sonra çok mütevazi bir yaşamdan sonra 16 Mayıs 1977 tarihinde vefat etti.
2014-2015 yıllarında kurtardığı kişiler arasından Benjamin Assouline, Sarah Assouline, Alexander Mersel, Mendel Mersel, Perle Mersel, Albert Zemmelmann ve Bat Sheva Zemmelmann’ın tanıklıklarına dayanılarak Yad Vaşem Uluslararası Dürüst başvurusu yapıldı. M.31.2/13304 numaralı dosya ile Albert Routier 1 Kasım 2016 tarihinde Uluslararası Dürüst olarak kabul edildi. Yakın bir tarihte, ilk önce Paris’te peşinden Kudüs Yad Vaşem’de yapılacak törenlerle Albert Routier için düzenlenen Uluslararası Dürüst Onur Belgesi ailesine teslim edilecek.
CHRD bülteninde yayınlanan Albert Routier ve arşivi ile ilgili yazının başlığı ise bu kişiliği çok iyi özetliyor:
“2012 yılında bize teslim edilen arşiv, Fransa’da yaşayan Yahudi Türklerin yorulmaz koruyucusunun çok az bilinen yönlerini aydınlatıyor. Bu toplum işgal döneminde, Vichy Hükümetinin katı ayrımcı politikaları nedeniyle, tarafsız bir ülkenin, Türkiye’nin vatandaşları olmalarına rağmen ‘Yabancı Yahudiler’ sınıfında görülmüşler ve bu sınıflandırmanın getirdiği kısıtlamalar ve uygulamalara tabi olma durumunda kalmışlardı. Bu arşiv sayesinde Albert Routier’nin bazen hayatını tehlikeye atarak bu uygulamalara karşı sahte belgeler üreterek veya gerektiğinde yetkililere kafa tutarak bu toplumdan çok sayıda insanın hayatını kurtardığını görmekteyiz.”
Çoğu el yazısı, 450-500 belgeyi deşifre ettikten sonra sizlere daha detaylı bilgiler aktarmaya çalışacağım. Belki de müzemizde, savaş esnasında dindaşlarımızı kurtarmaya çalışan diplomatlarımızın onurlandırıldığı bölümde, Albert Routier için de bir yer ayırıp bazı belgeleri sergileme imkânı da yaratmaya çalışacağız.
‘İnsan gibi insan’lardan biri olan Albert Routier’yi hepinizin önünde saygıyla anıyorum.