“Ben Polonya’ya siyahi bir birey, beyaz bir birey, Hristiyan bir birey ya da Yahudi bir birey olarak gitmedim. Bir insan olarak gittim. “Bu yaşananlar bir daha yaşanmasın diye oraya gittim” demek işin kolayı. Ben, soykırım sırasında yaşananların hakikatini öğrenmek ve bunlardan ne çıkarabileceğimizi öğrenmek için gittim. Zamanımı doğru şekilde harcamadığımı düşünen insanlar olayın gerçek anlamını kaçırıyorlar. İnsanları bu ya da şu diye etiketlememeliyiz. Bunu yaptığımızda insanlar hakkında önyargılı düşüncelere sahip oluyoruz ve en başında bizi bu tarz korkunç durumlara sokan şey de tam olarak bu. 2017 yılında cehaleti, kapalı görüşlülüğü ve toplumumuzu veba gibi sarmış olan ayrımcılığı kırabilmek için daha fazla çalışmalıyız.” RAY ALLEN - www.owlpress.org
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Isparta’da Coca-Cola fabrikasının açılışını yaptı.
Fakat gelin görün ki...
- Cumhurbaşkanlığı’nın tüm resmi bültenlerinde...
- İktidara yakın medyada...
- İktidara yakın sosyal medya hesaplarında...
Israrla ve inatla...
“Coca-Cola” ifadesine yer verilmedi.
Onun yerine “Meyve Suyu” ifadesi öne çıkarıldı.
Peki ama neden?
Neden olacak?
Çünkü tabanda Coca-Cola markası, pek hoş karşılanmıyor.
Yıllarca “Yahudi sermayesi”, “İsrail dostu” falan diye karalanmış bir markadan söz ediyoruz.
Neden ‘Evet kardeşim, Coca-Cola fabrikası açtım, ne var bunda’ demiyor
İsrail’le en küçük bir krizde Coca-Cola’ların sokaklara dökülmesini hatırlayalım.
Oysa Coca-Cola...
- Yüzde yüz halka açık bir şirket.
- En büyük hissedarının elindeki hisse oranı yüzde 5...
- Türkiye’deki yatırımcıları ülkenin tanınmış işadamları.
- Coca-Cola’nın en tepesindeki isim bir Türk.
Ve asıl önemli bilgi:
“Yahudi sermayesi, İsrail dostu” falan denilen Coca-Cola’nın Müslüman ve mazlum Filistin’de tam dört adet fabrikası var.
Ramallah’taki fabrikanın önünde dev bir Coca-Cola şişesi var.
Bu meselede benim aklımın almadığı husus şu:
Madem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabanını dönüştürüp değiştirme gücü var.
Neden Coca-Cola konusunda bu gücünü kullanmıyor?
Neden “Meyve Suyu” diye konuyu geçiştirmek yerine “Coca-Cola o kadar da kötü bir şey değil” falan demiyor?
Ahmet Hakan
Üç gündür, ABD’nin Virginia Eyaleti'ne bağlı Charlottesville kentinde, beyazların üstünlüğünü savunanların gösterileri dehşete düşerek takip ettim.
Bir yandan insan olmanın özü ile merakımdan, diğer yandan sevgili Hocam Vamık Volkan’ın yaşadığı kent olmasının özeni ile ilgilendiğim haberlerle ilgili şaşkınlık içindeyim.
Trump’ın söylemlerinin bu süreci provoke ettiğinden kuşkum yok. Ancak insandan umudu kesmemişim demek ki. Bu nedenle hala şaşkınlık yaşayabiliyorum.
İkinci dünya savaşının şeytan mimarı, Holokos’tun şeytan simgesi, 20 yy’da bile barbarlığın şeytan mucidi Hitler’in selamlanışı gibi selam kullanacak kadar ruhları hasta insanların Charlottesville sokaklarında yarattıkları dehşet verici eylemler içimi ürpertti.
Kısa süre sonra Türkiye’de yeni bir romanım yayımlanıyor İsmi Kristal Gece. Bununla ilgili daha sonra detaylı şeyler yazacağım ama şu an şunu söyleyebilirim ki, Yahudilerin, Romanların, Hitler karşıtı Almanların neler yaşadığını, içine Kıbrıs’ı da alan gerçek ve farklı bir hikaye ile anlattığım roman Kristal Gece’yi yazarken, bir yandan bu dehşeti iliklerime kadar hissettim, diğer yandan kitabı yazma amaçlarımdan olan kavrama sımsıkı sarıldım. Neydi peki bu kavram?
“Holokost veya benzeri hiçbir şeyin bir daha yaşanmaması için unutturmamak, hep ahıralarda tutmak.”
Şimdi Hitler selamı veren ruh hastalarını görünce amacıma daha da sarıldım.
Biz Kıbrıslı Türkler de bunun travmasını çok iyi biliriz. Ben doğrudan yaşayan değilim, depolama ile nesiller arası geçişten elde ettiğim bilinçaltım var. Bir çoğumuz gibi.
Dünya literatürü “Soykırım” kavramını, “ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri” şeklinde tarif eder. Holokost bunların başındadır.
Ferhat Atik
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/229/art/31059/PageName/KIBRIS_POSTASI
Geçenlerde Yahudilerin İspanya topraklarından Osmanlı topraklarına sığınmalarının 500’ncü yıldönümüydü. Büyük çoğunluğu Seferad Yahudisi olan bu sığınmacıların torunlarına İspanya 500 yıl sonra vatandaşlık önerdi. Kabul ettiler mi bilmiyorum. O insanların bugünkü kuşağından benim de çok dostum oldu.
Yahudilerin torunları bu davete ne cevap verdi, dönen oldu mu? takip edemedim. 1966 yılında İzmir Saint Joseph ve İzmir Atatürk Lisesi’nde okurken çok Yahudi arkadaşım oldu. Yusef levi ve Yusef Baharliya’yı bir çırpıda sayabilirim. Çok iyi dostluklar kurduk. Efsane basketbol takımı KSK’de, Karantinaspor’da oynarlardı. Altay ve İzmirspor futbol takımlarını tutarlardı, maçlara giderdik. Tırt makinelerinde vakit geçirir, Kordon’da Karina disko’da fink atardık.
O yıllarda İzmir’de sayıları hayli kabarık olan Yahudi dostlar arasında bir de Dario Moreno var ki İzmir’in Mezarlıkbaşı semtinde doğmuş, İzmir’in kültür ve sanat elçisi, Türkiye’yi yurtdışında tanıtmış bir ses, müzik ve sinema sanatçısı idi.. İzmirli dostum Sancar Maruflu, Dario Moreno için her yıl onun doğum ve ölüm yıldönümünde Asansör semtindeki tarihi asansörün bulunduğu sokak olan Dario Moreno Sokağı’nda etkinlikler düzenler, O‘nu yaşatır. Önümüzdeki yıl 50’nci ölüm yıldönümünde anılacak yine seslendirdiği o ölümsüz şarkılarla.
Fahrettin Hepkeskin
http://www.haberantalya.com/yazarlar/fahrettin-hepkeskin/deniz-ve-mehtap-sordular-seni/2988/
Amerika’ya evime döndüğümde sosyal medyada bu seyahatime dair çok moral bozucu mesajlar aldım. Orada yaşanmış olanlar için farkındalık yaratmak amacıyla Polonya’ya gitmiş olmamı ve buna harcadığım zaman ve enerjiyi afro-amerikan topluluğuna destek olmak için harcamamış olmamdan hoşlanmayanlar vardı.
Atalarımın benden utanacağını söyleyenler vardı.
İnternette troller olduğunu ve bunlara aldırış etmemem gerektiğini biliyorum ama bu biraz dokunmuştu. Çünkü bunun nereden geldiğini anlıyordum. Kendi ülkemde bir sürü problem olduğunu biliyorum ama bu gezime yanlış açıdan bakıyorlardı. Ben Polonya’ya siyahi bir birey, beyaz bir birey, Hristiyan bir birey ya da Yahudi bir birey olarak gitmedim. Bir insan olarak gittim.
“Bu yaşananlar bir daha yaşanmasın diye oraya gittim.” demek işin kolayı. Ben, soykırım sırasında yaşananların hakikatini öğrenmek ve bunlardan ne çıkarabileceğimizi öğrenmek için gittim. Zamanımı doğru şekilde harcamadığımı düşünen insanlar olayın gerçek anlamını kaçırıyorlar. İnsanları bu ya da şu diye etiketlememeliyiz. Bunu yaptığımızda insanlar hakkında önyargılı düşüncelere sahip oluyoruz ve en başında bizi bu tarz korkunç durumlara sokan şey de tam olarak bu.
2017 yılında cehaleti, kapalı görüşlülüğü ve toplumumuzu veba gibi sarmış olan ayrımcılığı kırabilmek için daha fazla çalışmalıyız.
İlkokuldayken hepimizin dünyanın her bir yanından mektup arkadaşlarımız olduğunu hatırlıyorum. Farklı ülkelerden insanların ne söyleyeceklerini öğrenmek için çok heyecanlıydım. Nasıl yaşadıklarını öğrenmek istiyordum. Hayatları hakkında çok meraklıydım. Bunu biraz kaybetmişiz gibi hissediyorum. Şu anda sadece kendimizi görüyor gibiyiz. Sadece kendimizi kollamak istiyoruz. Kendimiz ne anlama geliyorsa artık.
Tadeusz ailesini düşünüyorum. Onlar kendileri olarak kimi tanımlıyorlardı?
Onlar kendilerini, nasıl göründüğüne ya da neye inandığına aldırış etmeden insan olarak görüyorlardı. Herkesin korumaya değer olduğunu düşünüyorlardı. Ve bu uğurda ölmeyi göze almışlardı.
Bu, her zaman hatırlamaya değer bir şey.
http://www.owlpress.org/neden-auschwitze-gittim/
Netten okumalar
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40874068
http://www.onbironsekiz.com/Pencere/zoraki-kimlik-213.html?r=8_hc#carousel-media-generic
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-18-11097yy.htm
http://www.kafkassam.com/israil-devletinin-kurulusu-turkiyeni-projesi-olabilir-mi.html
http://www.libidodergisi.com/irkcilik-uzerine-gecmisin-golgesinde/
http://www.fikriyat.com/yazarlar/mustafa-ozcan/2017/08/14/israili-sagindan-kurtarmak
http://odatv.com/istanbul-nasil-kellerin-cenneti-haline-geldi....-1408171200.html
Takılan tweetler
ishak ibrahimzadeh @ishak5723 9 Ağu
Daha fazla
... nefret nasıl ortak bir etik koduna dönüşür...
Haymi Behar @HaymiBehar 12 Ağu
Daha fazla
Nefret böyle yayılır.
https://twitter.com/filiz175/status/896381414211543040
20)Türkiye’deki organ mafyasının ardında Yahudiler’in olduğuna ve bu organların İsrail’li hastalara nakledildiğine dikkat eder misiniz!!!?
Daha fazla
@HaymiBehar @tyahuditoplumu adlı kullanıcılara yanıt olarak
"Yahudi"diye sihirli bir kelime var. Her kötülüğün altına yazıyorsun, muhteşem sonuçlar alıyorsun. Büyücülük budur işte.
Y. Emre Kocabasoglu @Kocabasoglu 9 Ağu
Daha fazla
FETÖ yazısı yazarken araya iflah olmaz bir Yahudi düşmanlığı sıkıştırmak şart sanırım.
Y. Emre Kocabasoglu @Kocabasoglu 9 Ağu
Daha fazla
Hadi tarihi sürekli yeniden yazıyorsunuz da, 10 Emir'i de size uyacak şekilde yeniden kaleme almak biraz şey olmuyor mu arkadaşlar?
(((rivokkk))) @Rivokhay 9 Ağu
Daha fazla
İlginç ki Türkiye Bilimler Akademisi pek beğenmiş ki hevesle hesabından paylaşmış şu antisemit yazıyı
Murad Çobanoğlu @muradcobanoglu 13 Ağu
Daha fazla
Antisemit söylemin %95'ı yalan, %5'i de Israel (Siyonizm) nefreti üstüne kuruludur. Bir ara da "Yahudiler hiç kanser olmuyor" efsanesi vardı
Karel ValansiOnaylanmış hesap @karelvalansi 12 Ağu
Daha fazla
İsrail'in Ankara büyükelçisinden: Türk turistleri İsrail'de ve başkentimiz Kudüs'te içtenlikle ağırlamaktan her zaman memnunluk duyarız.