Web´den Seçmeler

• 2005 yılında Yeldeğirmeni kitabım için araştırmalar yaparken terzi Salomon ile görüşmeler yapmıştım. Onun sayesinde sinagog ve Yahudi okulunda fotoğraflar çekebilmiş, kendisinden Yahudilerle ilgili bilgiler almıştım. Sık sık görüşür olmuştuk. Terziydi ya. Bir gün kendisine bel kısmı dar gelen pantolonumdan bahsettim. ‘Getir bakayım’ demişti. Boş vermiştim. Her görüşmemizde bu konuyu anımsatınca pantolonu götürmek zorunda kaldım. Ölçtü, biçti ‘Cumartesi alırsın’ dedi. Yahudilerle ilgili bilgim oluşmuştu. Otomatik olarak ‘Cumartesi çalışıyor musun? Yahudiler cumartesi çalışmaz da’ demiştim. Yeldeğirmeni´ndeki Yahudi kadınlar, Cuma geceleri tevilla denilen dini gelenekleri için Aziziye Hamamını kapatırlarmış. O gece kutsal cumartesi günü için yıkanıp temizlenirlermiş. Bilgime şaşırdı ama hoşlandı. Yüzüme baktı, muzipçe güldü ‘Artık modern olduk’ deyiverdi. ARİF ATILGAN – http://atilganblog.blogspot.com.tr/

İzak BARON Diğer
23 Ağustos 2017 Çarşamba
  • CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA VATANDAŞLIK BİLİNCİ YARATMAK İÇİN YAPILAN UYGULAMALARIN (KİMİLERİNE GÖRE) TEKTİPLEŞTİRİCİLİĞİ YAHUDİ MAHALLESİ’NİN KAYBOLMASINA NEDEN OLDU

Şehrin genişlemesiyle Yahudiler de faklı yaşam alanlarına gitmeye başladılar. İkinci Dünya Savaşı sonrası İsrail Devleti’nin kurulmasıyla oraya göç başlıyor. Gayrimüslimlerden alınan Varlık Vergisi ekonomik olarak zora girmelerine neden oluyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında vatandaşlık bilinci yaratmak için yapılan uygulamaların (kimilerine göre) tektipleştiriciliği Yahudi Mahallesi’nin kaybolmasına neden oldu. Bugün mahallede Yahudiler yaşamıyor. Hatta mahallenin bu şekilde anıldığı bile bilinmiyor.

Kızılay’dan yarım saatlik bir yürüyüş sonrası Yahudi Mahallesi’ndeyiz. Akıllı haritaya yazdığımız anahtar kelime “Sinagog” – çünkü mahalle bu şekilde tanımlı değil. Sinagogun teknik açıdan kapalı olduğunu biliyorduk, ancak fiziksel olarak da kapalı olduğunu görmek şaşırttı. Orijinal duvarların üzerine, en az onlar kadar uzun beyaz duvar örülmüş, onun üzerine demir parmaklıklar, en tepedeyse dikenli teller. Yakından görüntü alınamayacağı belli olunca, yüksek bir yer aramaya başlıyoruz. Sinagogun arkasında bir iş hanı görünüyor. Üçüncü kattan pek de sağlam olmayan bir yangın merdivenine çıkıp, birinci katın terasına ulaşıyoruz. Sinagogun bahçesi çok az da olsa görülebiliyor buradan. Kapının ardında ahşap bir geçiş bölgesi var, genişçe bir avluyla kapıyı bağlıyor. Sinagogun duvarında bir de polis noktası var, orası da terk edilmiş. Bu yükseklikten ilk fark edilen, mahallenin ne kadar harap bir halde olduğu. Kimi yapılar kendiliğinden yıkılmaya başlamış. Ciddi güvenlik riski oluşturuyor. Üstelik bu yıkık dökük evlerin içinde oturanlar var. Sinagogun arkasında ahşap minareli küçük bir camii görünüyor. Tarihi Şengül Hamamı ise tam çaprazında. Hamamın restore edilmiş çatısı, mahallenin geri kalanıyla tuhaf bir tezat içinde. Sanki “Nasıl olabilirdi?” sorusunu yanıtlar gibi…

Aynı tehlikeli – ve pek de yasal olmadığını düşündüğüm – yolu takip ederek tekrar sinagogun yanına geliyoruz. Tam karşıda muazzam iki ev var. Her ikisi de üç katlı, cumbalı evler. Birinin balkonunda bir anne ve kızı, ipe biber diziyor. Diğerininse hali içler acısı. Kapıdaki demir parmaklık, zincirlerle kapatılmış. Parmaklıkların arasından içeri girmek mümkün, ancak yan evin camından meraklı gözlerle bizi izleyen anne-kızı rahatsız etmemek için sadece seyretmekle yetiniyoruz. Kırık camların arasından evin antresinin şık tavanı görünüyor.

Gözlerimi alamadığım sahipsiz evin ismi Hayim Albukrek Konutu. Meraklı anne ve kızın eviyse Araf Konutu olarak geçiyor. Mahallede yürümeye başlıyoruz. Kilit taşı sokaklar dar, araç girmesi çok zor. Ancak kırmızı bir kamyonet biz oradayken iki kere önümüzden geçiyor. Kapılar hala açık, aralıklardan avluların aydınlığı dışarıya vuruyor. Bir üst sokaktaki lisenin etkisi olsa gerek, duvar yazıları hayli yaratıcı. Mahallenin en hareketli yeriyse, turiste alışkın Şengün Hamamı.

Mahallenin bende bıraktığı his üzüntü oldu. Güzelim evlerin bakımsızlıktan yana yattığını görmek; sinagogun bırakın içerisine girmek, bahçesine bile göz atamamak… Şehrin ortasında, ama sanki yokmuş gibi, kendi haline terk edilmiş bir alan. Sanırım biraz da endişe var içinde. Bu tarih her gün bir tuğlayla yere düşüp parçalanıyor.

Jeyan İdil Aslan

http://lavarla.com/ankarada-kayip-tarih-yahudi-mahallesi/

 

  • YELDEĞİRMENİ'NDEKİ YAHUDİ KADINLAR, CUMA GECELERİ TEVİLLA DENİLEN DİNİ GELENEKLERİ İÇİN AZİZİYE HAMAMINI KAPATIRLARMIŞ. O GECE KUTSAL CUMARTESİ GÜNÜ İÇİN YIKANIP TEMİZLENİRLERMİŞ

2005 yılında Yeldeğirmeni kitabım için araştırmalar yaparken terzi Salomon ile görüşmeler yapmıştım. Onun sayesinde Sinagog ve Yahudi okulunda fotoğraflar çekebilmiş, kendisinden Yahudilerle ilgili bilgiler almıştım. Sık sık görüşür olmuştuk.

Terziydi ya. Bir gün kendisine bel kısmı dar gelen pantolonumdan bahsettim. ‘Getir bakayım’ demişti. Boş vermiştim. Her görüşmemizde bu konuyu anımsatınca pantolonu götürmek zorunda kaldım. Ölçtü, biçti ‘Cumartesi alırsın’ dedi. Yahudilerle ilgili bilgim oluşmuştu. Otomatik olarak ‘Cumartesi çalışıyor musun? Yahudiler cumartesi çalışmaz da’ demiştim.

Yeldeğirmeni'ndeki Yahudi kadınlar, Cuma geceleri tevilla denilen dini gelenekleri için Aziziye Hamamını kapatırlarmış. O gece kutsal cumartesi günü için yıkanıp temizlenirlermiş.

Bilgime şaşırdı ama hoşlandı. Yüzüme baktı, muzipçe güldü ‘Artık modern olduk’ deyiverdi.

Dediği gün gittim. Pantolonu giydim. Büyük bir ustalıkla belini rahatlatma işlemini gerçekleştirmiş. Teşekkür ettim. Utanarak ücretini sordum. ‘Senin paran burada geçmez’ dedi. Israr ettim. ‘Pantolonu giydikçe beni hatırla’ dedi. Para almadı.

O pantolonu 26 yaşımda almıştım. Kumaştır. Daha çok spor giyindiğim için özel durumlarda giyerdim. Dolapta dururdu hep. Ne kadar kendime dikkat etsem de yaşımdan dolayı belim biraz kalınlaşmıştı. Bahane edip atacaktım.

Salomon Seviş’i 2008 yılında kaybettik.

Gri, kumaş pantolonum dolaptaki yerini koruyor. Eskisi gibi gerektiğinde giymeye devam ediyorum.

Salomon Seviş’i rahmetle anımsıyorum.

 

 

Arif Atılgan

https://atilganblog.blogspot.com.tr/2017/08/kent-oykuleri-terzi-salomonla-bir-ani.html?m=1

 

  • AŞKENAZ, SEFARAD, MİZRAHİ VEYA ETYOPYALI, FARKLI TEN RENKLERİNDEN VEYA KÜLTÜREL FARKLILIĞA SAHİP TÜM YAHUDİLER DE SİYAH KARŞITLIĞINA KARŞI DURMALI, ÇÜNKÜ IRKÇILIK MUSEVİLİK DEĞERLERİNE AYKIRIDIR

“… Ama bu Yahudiler için iyi bir şey mi?”

 

Pratikte benim jenersayonum için can alıcı nokta olmasına rağmen biz büyürken bile yemek masamızın en önemli sorusuydu. (Burada “biz” pogromlardan, gettolardan veya Nazi Almanyasından sağ çıkmış Amerikan Aşkenazlarıdır, onlardan geriye kalanlardır, onların bakiyelerdir) Biz veya anne babamız ne kadar gülsek de, gülüşümüz ardında belki az da olsa ciddiyet vardı.

Belki politik ve kültürel olarak kendini burada Yahudi ve dışlanmış hisseden anne babalarımızın anne babaları gibi kötü durumda değildik ama yine de bir güvensizlik hissimiz vardı. “Bu bizim ırkımız için nasıl sona erecek?” Bu siyasi mesele? Bu aday? Bu politika? Bizim güvenliğimizi nasıl etkileyecek? Hayatta kalabilmemiz? “Şehir genelinde yeni geri dönüşüm programı. Bu Yahudiler için iyi mi?” diye dalgasını geçebiliyoruz ama soruyu asla unutmuyorduk.

(…) Charlottesville’de bir takım semboller kullanan ve siyahlar, Yahudiler ve eşcinsellere saldıran sloganlar atan beyaz gücün farkı nedir? Ve yapısal olarak daha az güce sahip olduğu halde kendilerinin bu saydıkları grupların kurbanı olarak göstermelerinin sebebi nedir?

Politik araştırmacı ve kıdemli organizatör Scot Nakagawa, kendini mazlumun kurbanı olarak gösteren ırkçılığın bu türü Avrupa anti-semitizmini şablon olarak aldığını belirtiyor. Avrupa anti-semitizmi işte böyle işlev görüyor; Yahudileri zenginliğin kamu yüzü yaparak, Yahudileri kalabalıkların, amirlerin arasına koyarak ve sonra Yahudileri “hepimize” tehdit olarak göstererek. 

Bugünün Amerikasının retoriği, tıpkı Charlotsville’de beyaz ırkçıların kullandığı retorik gibi “biz”, göçmenlerin tehdit ettiği “Biz Amerikalılar”. “Biz Beyazlar” nesli tükenmekte olan bir ırkız.

Açık olarak, her inançtan, her ırktan, kültürel geçmişten insan siyah karşıtlığından tiksindirici olduğu için nefret etmelidir. Ve Aşkenaz, Sefarad, Mizrahi veya Etiyopyalı, farklı ten renklerinden veya kültürel farklılığa sahip tüm Yahudilerde siyah karşıtlığına karşı durmalı, çünkü ırkçılık Musevilik değerlerine aykırıdır. Özellikle beyaz Yahudilerin siyah karşıtlığından nefret etmek için artı sebepleri var. Bu bize tuzak kurmakta ve bizi tehlikeye atmaktadır.

Charlottesville’den, Washinghton’a veya benim yaşadığım veya sizin yaşadığınız şehre kadar, içinde yaşadığımız politik kültür, güçlü olanın risk altında olduğunun propagandasını yapmaktadır. Toprağı biraz daha derin kazarsak, tüm suçlunun Yahudiler olduğu mırıldanmasını bile duyabilirsiniz.

Kendimizi veya birbirimizi korumak için perdeyi güç ve paranın çoğuna sahip kadın ve erkeklere (Betsy DeVos, Erik Prince, Donald Trump, Mike Pence vs.) doğru sarmamalıyız. Kimsenin bizi ve farklılığımızı fark etmemesini umup, kulüpten kovulmamayı beklememeliyiz. Kendimiz ve birbirimizi korumanın yolu o perdeyi sıyırmaktır, adaletsizliğin arkasında durmayı ve güçlünün bizi canlı kalkan olarak kullanmasını reddetmek ve beyazların kötü pazarlığını reddetmektir.

Sözdeki ve eylemdeki taahhüt şudur; yanlış güvenlik hassasiyeti olan geçici güçler lehine olmak için, kültürümüzü ve tecrübeleri kalplerimizde yankılanan ve anlamak için mücadele etmemiz gereken yol arkadaşlarımızı satmayacağız. Atalarımız ve dostlarımızla aynı hizada olmalıyız.

Siyahların, eşcinsellerin, dışlananların, Müslümanların, Sihlerin, göçmenlerin, engellilerin, kronik rahatsızlıkları olanların ve yoksulların tarafında olmalıyız.

Her sabah Rabbi Hillel’in şu sözleri dudaklarımızdayken kalkıyor ve evden çıkıyoruz; “Eğer kendim için değilsem, kim benim için olur? Eğer sadece kendim içinsem, o zaman ben kimim? Ve eğer şimdi değilse, ne zaman?”

Jen Margulies - Nehir Nil, 19.08.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çevirmen Yazar, Çeviri, Çevirilerdeki Sesler

http://www.sonsuzark.com/2017/08/sa4752ky23-nn26-beyaz-ustunlugu.html

 

  • YAHU KOCA KOCA ADAMLARIZ, İSRAİL’İN ARKASINDA NAL TOPLUYORUZ, DİYORLAR MIDIR?

İsrail’in ilk 500’e giren üniversite sayısı 6.

Tekrar baktım. Üç tanesi ilk 200’ün içinde.

İşte, şimdi ‘2,5 milyonluk İsrail’ demenin sırası!

Demek ki, bizim ‘bilimsel toplam’ımız İsrail’in altıda biri.

Böyle veriler, bizim akademik yönetimimizin hatta doğrudan doğruya hocalarımızın canını sıkıyor mudur acaba?

Yahu koca koca adamlarız, İsrail’in arkasında nal topluyoruz, diyorlar mıdır?

(Ulemayı bilmem, ben utanıyorum.)

Neyse, Kurtlar Vadisi’yle eksiklerimizi telafi ediyoruz!

(Demek ki filmcilerimizin canını sıkıyor.)

Eksiklerimizi böyle kurgusal, sanal, hamasi, sansasyonel, demagojik sözüm ona icat ve üretimlerle telafi etmekteki kararlığımız, dünya sıralamasındaki yerimizin teminatıdır.

Yusuf Ziya Cömert

http://www.karar.com/yazarlar/yusuf-ziya-comert/kurtlar-vadisi-olmasa-ne-yapardik-4722#

 

  • İSRAİL, KÜRDİSTAN’I SİYONİST PROJE OLARAK GÖRENLERE KOZ VERMEMEK İÇİN YAKIN ZAMANA KADAR ‘MUĞLAKLIK’ SİYASETİNE SADIK KALDI

Onlarca yıldır Kürtlerin bağımsızlığı meselesi “Irak, Türkiye, İran ve Suriye parçalanacak, 1948’de Kutsal Topraklar’da olduğu gibi ikinci bir İsrail kurulacak” senaryosu üzerinden tartışıldı. Özellikle Barzani ailesinin İsraillilerle ilişkileri yıllarca bu senaryonun en temel harcı oldu. Arap milliyetçiliğinin doludizgin gittiği dönemlerde Kürtlerin örgütlenmeleri “Siyonist proje” olarak görüldü. 1966’da Irak Savunma Bakanı Abdülaziz el Ukayli Iraklı Kürtleri ikinci bir İsrail’i kurmaya çalışmakla suçluyordu.

Bu tür suçlamaların dayanağı da İsrail’in 1950’lerde Kürtlerle temasa geçmesi; 1961’den itibaren isyan eden Kürtlere askeri eğitim, silah ve istihbarat desteği vermesi; petrol tesislerine düzenlenen en az 10 sabotajı planlamasıydı. İranlılar operasyonların detaylarına sahipti çünkü Mossad’ın yardımları Savak aracığıyla Kürtlere ulaşıyordu. İran’ın amacı Şatt’ül Arap anlaşmazlığı yüzünden Irak’ı istikrarsızlaştırmaktı. İsrail’in bölgede Arap olmayan bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirmesi ilk Başbakan David Ben-Gurion’un temelini attığı bir stratejiydi. İran şahıyla geliştirilen ilişki de, Irak’ta Kürt isyanının desteklenmesi de yine bu stratejinin uzantısıydı. İsrail için 1963’ten itibaren Kürtlere çalışan İran kanalı, 1975’te İran ile Irak arasında Cezayir Anlaşması imzalanınca çöktü. İsrail için ikinci fırsat 1990’daki Körfez Savaşı’nı takiben 36’ncı paralelin kuzeyinin uçuşa yasak bölge ilan edilmesiyle doğdu. Kürdistan artık Amerikan korumasında fiilen özerkti. Peşmerge’nin eğitilmesinde İsrail ciddi programlar yürüttü. Bu arada İsrail’in önceliği 1979’daki İslam Devrimi’yle eksenini değiştirmiş olan İran’dı. Kürdistan bu kez İran’a karşı casusluk faaliyetlerinde bulunmaz bir yere dönüştü. Barzani bu tür ilişkileri daha da derinleştirerek İran’ın nükleer faaliyetlerini izlemek isteyen İsrail’e Ağustos 2011’de insansız casus uçakları yerleştirme izin verdi. Daha önce Konya’daki uçuş eğitimlerini İran sınırlarında havadan casusluk için kullanan İsrail, Kürdistan üzerinden de İran’a sızıyordu. Bu sayede İran’da nükleer bilim adamlarına suikastlar düzenlendi.

Casusluk üssüne karşılık İsrail, Peşmerge’ye eğitim desteğini artırıp daha fazla Kürt öğrenciyi okullarına kabul etti. Kürt yönetiminin Türkiye üzerinden sevk ettiği petrolün yüzde 77 oranında alıcısı da İsrail idi.

İşte bu ilişkiler bağımsız Kürdistan denilince kaçınılmaz olarak gündeme geliyor.

İsrail, Kürdistan’ı Siyonist proje olarak görenlere koz vermemek için yakın zamana kadar ‘muğlaklık’ siyasetine sadık kaldı. 2011 sonrası Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı bir süreçte İran’ın nüfuz alanı genişleyip Türkiye’nin bölgesel hevesleri köpürünce İsrail de yavaşça açık oynamaya başladı. İsrail’in gizliliği terk etmesinde Haziran 2014’te Musul’un IŞİD’in eline düşmesi bir dönüm noktası sayılabilir.

Fehim Taştekin

http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/08/19/kurdistandaki-israil-parantezi-kardan-cok-zarar/

 

Netten okumalar

 

  • İSRAİL TARIMINDA START-UP YAKLAŞIMI – İRFAN DONAT

http://www.bloomberght.com/yorum/irfan-donat/2040237-israil-tariminda-start-up-yaklasimi

 

  • 60 YIL SONRA, 3 DOKTORUN NAZİLERİ NASIL KANDIRDIKLARI ORTAYA ÇIKTI! - EKİN ERDAL   

http://www.webtekno.com/60-yil-sonra-3-doktorun-nazileri-nasil-kandirdiklari-ortaya-cikti-h32520.html

 

  • DÜNYAYI GEZEN BİR LADİNO RAKI ŞARKISI: LA VİDA POR EL RAKİ

http://kesfetmek.com/dunyayi-gezen-bir-ladino-raki-sarkisi/

 

  • WİLLKOMMEN İN BERLİN – SACHSENHAUSEN TOPLAMA KAMPI

http://www.dw.com/tr/willkommen-in-berlin-sachsenhausen-toplama-kamp%C4%B1/av-40140204

 

  • YAHUDİ MUHACİRLER-19 – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-19-11126yy.htm

 

  • NAZİ ALMANYASI’NDAN KAÇAN ALMAN BİLİM İNSANLARININ TÜRKİYE’YE SIĞINDIĞI İDDİASI - ALİ HALİT DİKER

https://teyit.org/nazi-almanyasindan-kacan-alman-bilim-insanlarinin-turkiyeye-sigindigi-iddiasi/

 

  • ORTA AVRUPA DOLAŞISI -1 ZAFER DİPER

http://www.birgun.net/haber-detay/orta-avrupa-dolasisi-1-175547.html

 

  • YAHUDİ COCA COLA EFSANESİ – MUSTAFA MORGİL

http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-morgil/yahudi-coca-cola-efsanesi-4750

Takılan tweetler

 

ishak ibrahimzadeh‏ @ishak5723  16 Ağu

Daha fazla

70 yıllık gazetemizi @TurkishAirlines gazete stantlarında görebilmeyi yıllardır bekliyoruz & halen ümitliyiz @BilalEksiTHY @ahmetarslan36