Gül Korkmaz
Ve kimse seslenmiyor bize ilerlememiz için
Ve kimse kapatmaya zorlamıyor gözlerimizi
Ve kimse konuşmuyor ve kimse çabalamıyor
Ve kimse uçmuyor güneşin etrafında
***
Ve kimse göstermedi bize karayı
Ve kimse bilmiyordu nerede ya da neden olduğunu
Fakat bir şey kıpır kıpırdı ve bir şey çabalıyor
Ve başlıyordu ışığa doğru tırmanmaya
(Pink Floyd-Echoes)
Uyandım ve yatağımda uzanır halde gözlerimi ovuştururken bir an dünyadayım sandım. Uydu Pan’a geldiğimizden bu yana bugün ilk defa cam kubbemizden göğü, güneşi, bulutları açık seçik gördüm. Güneş ilkin göz pınarlarıma doldu ve bedenim şehvetle emdi onu. Bu enerjon aynı anda hem keyiflendirdi hem de duygulandırdı. Güneş, mühendislik harikası cam kubbemizin her diliminde ayrı renkte ışıyor, renk cümbüşü vitray oluşturuyordu. Serde Zerdüştlük olsa, güneşin bu alacasına, sonsuz lütfuna karşın kalkıp ibadet etmeye durur, vecd haliyle yasna’lar okur, Pan Komününü bu ilahilerle uyandırırdım.
Evrende ve Satürn’deki minik uyduların içinde en şirin, en eğlenceli, en yaşanılır olan Ülke Pan’dır; buna az önce yürekten inandım. Koridordan odalarımıza ve benliğimize sızan Pink Floyd-Echoes beni Pan çıkış kapısına götürdü. Çırılçıplak ve koşar adımlarla merdiveni tırmanarak tepemizdeki teleskoba ulaştım. Pan da benim gibi çırılçıplaktı, az ötedeki koyaklardan su buharı bulutları yükseliyordu. Dağlık ve çorak bir alan vardı hemen berisinde, eteklerine çam ağaçları ne de yakışırdı. Beton yoktu, gökdelenler, minicik bir çatı bile. Fabrika bacaları, baraj bentleri ve hiçbir dini mabet yok. Mescid-i Aksa, Kudüs yok. Dün dünya haberlerinde görmüştüm Kudüs’te Musevi ve Müslümanlar yine çatışmışlardı. Tarih boyunca onlarca Tanrı’nın elendiği, tek Tanrı’da karar kılındığı halde bile kullarının onun yurdunu doğrulukla taksim edemediğini, matematikten zerre anlamadıklarını yine gördüm. Üzerinde doğmak nedenli o ülkenin toprakları bize ait değildir. Yeryüzü, yani dünya ve hatta tüm kozmos insanlığın ortak malıdır. Sonbaharda kurumuş ve dökülmüş bir yaprak misali insan, keyfi ya da zaruri o topraktan o toprağa göç edebilir, yeni mevkisini yurt edinebilir kendine. Filistin Filistinlilerin, Almanya Almanların değildir! Musevilerin şu dünya üzerinde gitmedikleri ve hor görülmedikleri ve kovulmadıkları yer yoktur, Filistin en son çare görülen yerdir. Sulh içinde, onurluca yaşanacak para karşılığı bir yurt, toprak parçası alınmaya bile girişilmiş vaktiyle. Ne ki kabul görmemiş. Canım Theodor Herzl bugün yaşasa, bunca tantanayı görse, eminim Filistin’e dönüp bakmaz ve Satürn/Titan’da bir yaşam inşa etmek isterdi. Zaten Tanrı’nın kitaplarına, Tevrat da dahil, peygamberlerine gönülden inanmayan her dindar kimse dinden çıkar, aforoz edilir ve tanrının lanetine uğrar. Filistin halkı Musevileri bağrına basmayı bir düşünse, mabet, toprak üzerine kavga etmese o yurt ne güzel bir yurt olur kim bilir? Ah neyse ki bunlar dünyevi dertler ve ben ondan çok uzaktayım. Burası insanların yalnızca hayal güçlerinde ulaşabildikleri fantastik bir âlem ve Pan Ülke’de en mistik anlar uykuya dalmadan önceki birkaç dakika ve seks düşlerimizdir. Uydu Pan’ı tanıdıktan ve tam olarak algıladıktan sonra komünümüz evrensel bilinçle bir tek Pan Tanrı inancına saygı duyabilir bu diyarlarda. ‘Pan’ evrensel bütünlüğü sembolize eden bir tanrıdır. Uyduların, çorak gezegenlerin, pürüzlü Ay’ın, dağlık ve tenha arazilerin pastoral müziğin tanrısıdır. Pan Evrensel bilinç farkındalığıyla ancak tüm kozmos barış içinde yaşayabilir. Önceleri çok tanrılıydık ve tanrıları azalttık ve bu sayıyı bire indirdik. Şimdi de tanrı olmadan var olan bir evrenle yüzleşme çağına geldik. Pan bir kır tanrısı olduğu için mabetlerde buluşmaya da gerek kalınmayacak. Doğada açık havada, Onsen’de yıkanırken ve göğü izlerken sanki ibadet etmiş gibi olacağız. Kenevirden devşirme ilk tohumu Pan toprağına dikerken ve yetişmesini izlerken huzurla dolacağız. Ve her öğlen Tanrı Pan gibi kısa bir süreliğine uykuya dalacağız, bedenlerimizi dinlendireceğiz. Ancak Tanrı Pan flütüyle Pink Floyd’dan bir ezgiyle uyandırabilecek bizi ve öyle uyanacağız.