Venezuela dünyanın en zengin petrol kaynaklarına sahip olmasına karşın insanlar yiyecek ekmek bile bulamıyorlar. Sadece ülkede yaşayan Yahudiler değil, halk da çözümü diğer bir Güney Amerika ülkesine, Panama veya Miami’ye sığınmakta buluyor. Trump, Venezuela’ya karşı askeri seçeneğin masada yer aldığı uyarısında bulundu.
Askeri seçenek masada
ABD Başkanı Donald Trump’ın, “Dünyanın bize uzak bölgelerinde askerlerimiz bulunuyor, fakat Venezuela bize uzak değil, çok yakınımızda. İnsanlar orada acı çekiyor ve ölüyor. Askeri seçenek dâhil birçok seçeneğimiz var” ifadesini kullanmasından sonra Venezuela dünya gündemine oturdu. Trump’ın bu sözlerine anında tepki geldi, Savunma Bakanı Vladimir Padrino, Trump’ın olası bir askeri müdahaleden söz etmesinin ‘çılgınlık’ olduğunu ifade etti.
Dünyanın pek çok ülkesinde insanlar acı çeker ve ölürken, diktatörlükle yönetilen rejimlerde sayısız tutuklu hapishanelerde çürürken, ABD başkanının Kuzey Kore’den sonra Venezuela’da da askeri seçeneğin masada yer aldığından söz etmesinin ve ‘mazlumlardan yana’ dünya polisliğine soyunmasının altında yatan neden ne olsa gerek?
Venezuela’nın Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olması mı? Peki, bunca zengin petrol rezervine karşın bu ülkede niye insanlar aç ve işsiz? Neden enflasyon yüzde sekiz yüzlere ulaşmış durumda? Niye her gün iktidara karşı protestolar düzenleniyor ve pek çok insan yaşamını yitiriyor?
Halk Maduro’ya karşı ayaklanıyor
ABD’ye meydan okuyan ve sivri dili ile tarihe geçen Venezuala Sosyalist Partisi Lideri Hugo Chavez’in 14 yıllık yönetiminden sonra, 2013 yılında kanserden ölmesi üzerine, iktidara Nicolas Maduro gelmişti. Devlet Başkanı Maduro referanduma gitmeden oluşturduğu kurucu meclis ile anayasayı değiştirmek istedi. Bunun üzerine demokratik düzenin yok edildiği ve parlamentonun etkisizleştirildiği görüşüyle işçi, öğrenci ve geniş halk kitlelerinin katılımı ile protesto eylemleri başlatıldı.
Maduro, ayaklanmanın ABD destekli olduğunu savunarak sert tedbirler aldı. Bu ayaklanmalarda nisan ayından bu yana 150’den fazla kişi yaşamını yitirdi. Muhalefetin bir kesimi de Maduro’nun Chavez’in bıraktığı siyasi mirasa ihanet ettiğini ileri sürdü. Bu kesim arasında başı çekenlerden birisi olan Adalet Bakanı Luisa Ortega’nın evi askerler tarafından kuşatılarak kendisi görevden alındı.
Maduro iktidarında Venezuela’da ekonomik kriz Chavez dönemine oranla çok daha korkunç boyutlara ulaştı. Marketlerin rafları boşaldı, halk yiyecek bulamaz oldu. Her gün binlerce işçi işinden kovuluyor. Politik ve ekonomik kriz nedeniyle Venezuela’da yaşam tamamen felce uğramış durumda. Her yerde kaos hüküm sürüyor…
Yahudiler ülkeyi terk ediyor
El Al Havayolları Venezuela’dan İsrail’e adeta bir hava koridoru kurmuş vaziyette. Ülkede yaşayan Yahudilerin bir bölümü komşu Güney Amerika ülkelerine, ABD veya Panama’ya sığınırken bir bölümü de çareyi İsrail’e göç etmekte buluyor. Bir gün içinde iki uçak seferinde 70 aile İsrail’e taşındı.
35 yaşında olan ve üç çocuğu ile İsrail’e göç eden Michal Levy, vardığı Ben-Gurion Havaalanından Jerusalem Post Gazetesine şu bilgileri aktardı:
“Ekmek, un gibi en temel ihtiyaç maddelerini bulamıyorduk. Evimizin dışına çıkmaktan da korkar olduk. Çünkü kargaşada bir kurşuna hedef olabilir veya ailemizin bir ferdi fidye amacı ile kaçırılabilirdi. Üç ay önce artık bu koşullarda yaşayamayacağımızı anladık. Bir haftadan kısa bir süre içinde evimizi terk ettik. Kolay olmadı.”
Venezuela Yahudilerinin tarihi
16. yüzyılda bir grup Marranos’un Maracas ve Maracaibo’da yaşadıkları ileri sürülmekte. Her hâlükârda Yahudiler 19. yüzyılın ortalarında Venezuela’ya yerleşti. 1999 yılında Chavez’in iktidarı ele geçirdiği tarihe kadar ülkeye çok sayıda Yahudi göçmen geldi. 1832 tarihli Coro Mezarlığı en eski Yahudi mezarlığıdır. 1917 yılında Yahudilerin sayısı sadece 475 idi.1939’da Nazi Almanya’sından denize açılan ‘Koenigestein’ ve ‘Carabia’ gemileri Venezuela’ya ulaştılar. 6 bine ulaşan Yahudi nüfusu 1967 yılında, Altı Gün Savaşından sonra 45 bine kadar yükseldi.
Caracas’da Holokost’un anısına bir anıtın da yer aldığı ülkede 15 sinagog, kültürel merkezler ve Yahudi çocukların İbranice eğitim gördükleri pek çok okul bulunuyor.
Ancak ekonomik kriz ve ilkin Chavez, ardından da Maduro’nun İran, Suriye ve Hamas’ın yanında yer alarak siyasi açıdan antisemit bir retorik ve söylem benimsemesi ile Yahudilerin ülkeden kaçışları başladı. Chavez yanlısı gösterilerde; ‘Kudüs bizim’ ve ‘İsrail dışarı, Filistin amacı için birlik’ yazılı pankartlar taşındı, sloganlar atıldı. 2004 yılında Caracas’taki Yahudi okuluna silahlı baskınlar düzenlendi. Bu saldırı Venezuela Yahudi Cemaati tarihindeki en ciddi olaydı.
Duvarlarda “Judios Go Home!” türünden grafittiler Yahudileri fazlası ile tedirgin etti. Şabat’a denk gelen, 31 Ocak 2009 gecesi, İsrail’in Gazze’ye girişinin ardından, kimliği belirsiz 15 kişilik silahlı bir çete, Venezuela’nın başkenti Caracas’taki en eski sinagog olan Tiferet Israel’i birkaç saat boyunca işgal etti. O dönem Venezuela’nın dışişleri bakanı olan Nicolas Maduro bu saldırıyı kınayıp ‘Vandalizm’ olarak nitelendirdi.
Ancak devlet düzeyindeki cılız kınamalara rağmen Venezuela’daki antisemitizm tekil, marjinal, belli bir kesimin düzenlediği hareketlerin bir sonucu olmayıp, yönetimden destek gördüğü ortadaydı. Özellikle eski Devlet Başkanı Chavez konuşmalarında antisemitizmi kışkırtmaktan ve körüklemekten geri kalmadı. 2004’teki başkanlığı sırasında referandumdan başarıyla çıktığında muhalefeti, “göçebe Yahudiler tarafından zehirlenmek ve onların istedikleri yöne çekilmekle” suçladı.
Chavez halka yaptığı bir konuşmada da, “Dünya hepimizindir, ama durum o ki, İsa’yı çarmıha geren bir azınlığın torunları tüm dünya varlıklarını eline geçirdi” demek sureti ile Hıristiyan dünyasında yüzyıllar boyunca tekrarlanan iftiraları yeniden dile getirdi.
Latin American Jewish Congrese’e göre, Chavez’in yönetimi ele geçirdiği 1999 tarihinde Venezuela’da 22 bin Yahudi yaşamaktaydı. Ancak yükselen ekonomik kriz ve antisemitizm sonucu 15-16 bin Yahudi ülkeyi terk ederek ABD, özellikle Miami’ye, bir bölümü de Panama, Colombia, Costa Rica, Guatemala ve İsrail’e göç etti. Bazı kaynaklar şu anda Venezuela’da dört veya beş bin Yahudi’nin kaldığını, cemaat yetkilileri ise bu sayının 500’ü çocuk olmak üzere 1400’ü geçmediğini belirtmekte.
500 yıl önce İspanya ve Portekiz’den kaçarak Güney Amerika kıtasında, Venezuela’ya sığınan Marranos ve Yahudiler için bir defa daha bunca yıl yaşadıkları ülkelerini terk etme zamanı gelmişti.