Alice Herz-Sommer,1903 yılında, Prag’da dünyaya geldi ve tam 110 yıl 89 gün sonra, 2014 yılında, Londra’da yaşama veda etti. Alice piyanist, müzik öğretmeni ve Holokost’tan kurtulmayı başarabilmiş, gerçek bir iyimserdi.
Alice Herz-Sommer, Terezin Kampından kurtulduktan sonra, göç ettiği İsrail’de 40 yıl yaşadı, sonra Londra’ya taşındı ve sonuna kadar orada hayatına devam etti. Öldüğü zaman, hayatta kalan en yaşlı Holokost kurtulanı rekoru ona aitti.
İsrail’de her yıl verilen ‘Kristal Ödülü’nün ilki, ölmeden iki ay evvel ona verilmişti (2014).
Alice Herz, Bohemya-Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna ait olan Prag’da 1909 yılında doğdu. Friedrich ve Sophie (Gigi) Herz çiftinin kızıydı. Aile Almanca konuşan, oldukça asimile Yahudi bir aileydi. Ayrıca Çek dilini de konuşurlardı. Babası tüccardı, annesi ise çok tahsilli ve kültürlü bir kadındı. Çevresinde çok okunan bir yazardı. Alice’in ikiz kız kardeşi Mariana, ablası İrma ve iki erkek kardeşi vardı.
Herz ailesinin evi entelektüel kişilere ve önemli sanatçılara açık bir evdi. Alice henüz küçük bir kızken, ünlü yazar Franz Kafka ve Frank Werfel, ünlü müzisyenler ve özellikle Gustav Mahler, filozof ve psikanalist Sigmund Freud gibi entelektüel kişilikler, evlerinin sürekli konukları arasındaydılar. Alice o günleri şöyle anlatmaktaydı:
“Franz Kafka evimize çok sık gelirdi. Oldukça tuhaf bir insandı. Bize geldiğinde annemle salonda otururlar ve uzun uzun sohbet ederlerdi. Aslında çok konuşkan bir adam değildi. Doğaya âşıktı. Onunla birlikte sık sık kısa yolculuklar yapardık. Prag’ın dışına çıkar, doğa yürüyüşleri yaparken o, beni ve ikizimi bir banka oturtur, uzun uzun hikâyeler anlatırdı.”
Alice’in ablası İrma, Almanca yazan filozof, gazeteci, cumhuriyetçi ve Siyonist Yahudi Felix Weltsch ile evlenmiş, önce Avusturya’ya ardından Yeruşalayim’e göç etmişti. İrma, Alice’in küçükken piyano dersi almaya başladığını, piyano hocasının Avusturyalı Yahudi piyanist Arthur Schnabel’in yakın aile dostu olması nedeniyle ailesine, Alice’in gelecekte çok iyi bir müzik kariyeri yapması gerektiğini tavsiye ettiğini anlatır. Alice özenle ve sebat ederek, piyanosunda saatlerce etütlerini çalışırdı. Klasik piyano sanatçısı olmaya karar verdiği andan itibaren artık her günü piyano çalmakla geçiyordu. Prag/ Alman Konservatuarına girmiş ve oranın en genç öğrencisi olarak, Çek Pianist Vaclav Stepan’ın öğrencisi olmuştu.
Tanınmış bir piyanist oluyor
Alice Herz 1931 yılında, iş adamı ve amatör bir müzisyen olan Leopold Sommer ile evlendi. 1937 yılında çiftin Stephan Rafael (1937-2001) adlı bir oğulları oldu. Alice o yıllarda gitgide daha fazla tanınmış ve Avrupa çapında konserler veren bir piyanist olmuştu. Nazilerin Prag’ı istila etmesinden sonra, Herz-Sommer ailesinin neredeyse tamamı ve aile dostlarının tümü, Romanya üzerinden, İsrail topraklarına göç etmişlerdi. Bunların arasında ablası İrma, eşi Felix Weltsch ve yakın arkadaşları Max Brod da vardı.
Nedir ki Alice, onlarla gidememiş ve 72 yaşındaki ağır hasta annesi Sophie’ye bakmak için Prag’da kalmıştı. Naziler kısa bir süre içinde bütün Yahudi kadınları tutukladığı zaman anne Sophie de tutuklanmış ve gönderildiği kampta katledilmişti.
Terezin’de yaşam
1943 yılının temmuz ayında, Alice Herz Sommer, Terezin Kampına gönderildi. Orada, diğer müzisyenlerle birlikte, mahkûmlara ve gardiyanlara, 100’den fazla konser verdi. Kamptaki anılarından şöyle bahsederdi:
“Çalmak zorundaydık. Çünkü Kızılhaç görevlileri senede üç kez kampı teftişe geliyorlardı. Almanlar, Kızılhaç’ın temsilcilerine, Yahudilerin Terezin’deki vaziyetlerinin çok iyi olduğunu gösterebilmek için orayı vitrin olarak kullanıyorlardı. Ben ise verdiğim her konserin, beni neşelendirmesine ve umutlarımın yeşermesine ne kadar yardımcı olduğunu düşünüp, hayata bağlanıyordum. Müzik tılsımlı bir şeydir. Bizler kampın büyük salonunda yaşlı, umutsuz, hasta ve aç insanlarla dolu bir izleyici topluluğuna konserler veriyorduk. Bu müzik onlara yaşama umudu aşılıyordu. Besin kaynağı oluyordu. Eğer bizi dinlemeye gelmeselerdi, tıpkı diğerleri gibi daha da önce can vereceklerdi.”
Alice ve oğlu müzik sayesinde, ölüm kamplarına gönderilmemişlerdi. Kocası Dachau Temerküz Kampında tifüs hastalığından ölmüştü. O öldükten altı hafta sonra, Dachau özgürlüğüne kavuşmuştu.
1945 yılında, Terezin, Sovyet Orduları tarafından özgürlüğüne kavuşturuldu. Alice ve oğlu Raphael Prag’a döndüler.
İsrail’e göç
1949 Mart ayında, İsrail’e göç ettiler. İkiz kardeşi Mariana dâhil, geriye kalan ailesi ile yeniden bir araya gelmişlerdi. Alice 40 yıl boyunca İsrail’de yaşadı. Yeruşalayim Müzik Akademisinde müzik öğretmenliği yaptı. 1986 yılında oğlunun ailesiyle birlikte Londra’ya yerleşti. Oğlu Raphael usta bir çellist ve orkestra şefiydi. 2001 yılında bir konser turnesi sonrasında, anevrizma sonucunda 64 yaşındayken öldü. O sırada kendisi de eşi ve oğluyla birlikte Londra’da yaşıyordu.
Alice, Belsize semtindeki, tek odalı evinde, gelini Genevieve ve torunu Ariel Sommer’in evlerine çok yakın bir yerde, yaşamaya devam etti. Yakın dostları her gün ziyaret ederler, onu hiç yalnız bırakmazlardı. Hayatının sonuna kadar her gün üç saat piyano çalardı. Her zaman iyimser olmanın onun hayatını uzattığını söylerdi. Ona göre, uzun yaşamın anahtarı sakin olmaktı.
“Ben her zaman iyiyi görmeye çalışırım. Sakin olduğunuz vakit, vücudunuz da sakinleşir. Umutsuz ve karamsar olduğunuz zaman, bedeniniz anormal tepkiler verir ve hasta olursunuz. Yaşam senin, iyimser veya kötümser olmana göre işler. Eğer iyimser olursan sağlıklı ve huzurlu olursun. Aksi halde hastalıklar peşini bırakmaz. Hayata ne verirsen, sana aynısını geriye verir.”
Alice’in müzikle ilgili kutsal inançları vardı:
“Müzik benim hayatımı kurtardı. Müzik beni hâlâ koruyor ve yaşatıyor. Ben Yahudi’yim ama benim dinim Beethoven’dir.” Alice Herz-Sommer 23 Şubat 2014 yılında,110 yaşındayken Londra’da bir hastanede hayata veda etti.
Ölürken yanı başında Torunu Ariel Sommer vardı.
Alice Herz-Sommer hakkında yazılan ‘Lessons From the Life of Alice Herz-Sommer,the World Oldest Livig Holocaust Survivor’ (2012) adlı kitap, Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Vaclav Havel’in ön sözüyle yayınlandı. Kitap 26 dile tercüme edildi. Ayrıca ‘A Garden of Eden in Hell’ (Cehennemdeki Cennet Bahçesi) adlı, onun hayatını anlatan Almanca yazılmış kitap, daha sonra ‘Alice’s Piano’ (Alice’in Piyanosu) adıyla tercüme edildi.
Ayrıca BBC Televizyonu için yapılan belgeselin, ‘Refuge in Music’ (Müziğe sığınmak) konusu oldu. 109 yaşındayken, ‘6 Numaradaki Hanım’ adlı kısa dokümanter filmde onun hayatından kesitler sunuldu. Film aynı dalda Oscar Akademi Ödülünü kazandı. ‘Dancing Under the Gallows’ (Darağacının altında Dans) adlı melodi, onun adına bestelendi.