Yüksek Kaldırım Sinagogunun Kantoru David Goldner’in anıları

Hatıratlar her zaman keyifle okuduğum yazım türlerinden olageldi. Olaylara bir kişinin penceresinden bakmanın riskli yanları olduğu gibi keyifli yanları da çok. Burada tanıtımını yapacağım hatırat İstanbul Aşkenaz Cemaatinde uzun süre kantorluk ve cemaat idareciliği görevlerinde bulunmuş olan David Goldner’e ait.

Önder KAYA Perspektif
13 Eylül 2017 Çarşamba

Toplum olarak geride anı bırakmayı sevdiğimiz pek söylenemez. Hatıra yazma geleneği de daha çok Batı tarzı eğitim veren ya da Batı dünyası ile etkileşim halinde olan kesim arasında yaygın. Tolga Örnek Çanakkale Savaşları hakkında belgesel yaparken çok sayıda Batılı hatırat kullanmış ve bazı eleştirmenlerce de Osmanlı toplumunun duygularını yadsımakla suçlanmıştı. Ancak Örnek kendisini Osmanlı toplumunda Batı toplumlarında olduğu gibi anı-hatırat konusunda bir isteklilik olmaması ile savunmuştu.

Burada tanıtımını yapacağım hatırat İstanbul Aşkenaz Cemaatinde uzun süre kantorluk ve cemaat idareciliği görevlerinde bulunmuş olan David Goldner’e ait. Hatırata ulaşmamın ilginç de bir hikâyesi var. Zaman zaman Galata’ya yolum düştüğünde şair-ressam Habib Gerez’e uğrar ve her defasında da farklı konularla ilgili bilgilenmiş olarak yanından ayrılırım. Temmuz 2017 başlarında yaptığım ziyaretimde ikinci katta bulunan kütüphanesine bir göz atma fırsatı bulmuş ve spiral ciltle ciltlenmiş, üzerinde ‘David Goldner; Anılar Dünyasında İnançlarım ve Renkli rüyalarım’ yazan bir metinle karşılaşmıştım. Bu metni kendisine gösterdiğimde “Çok ilginç bir kişilik, kendisi kantordur. Yaşanmış anılarımız var. Hüzünlü bir yaşam sürdü ve ne yazık ki artık aramızda değil, istersen al oku, hediyem olsun” dedi. Aynı gün eve geldiğimde elimdeki anıları soluksuz okudum. Zira İstanbul Yahudi Cemaati ve hassaten de Aşkenaz Cemaati hakkında metinde çok ilgi çeken bilgiler vardı.

Hayat bazı insanlara çok cömert davranmaz. Goldner da bunlardan biri. 11 Nisan 1930’da bir Pesah günü ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelir. Babası ve amcası pek çok Aşkenaz gibi terzidir. Bilindiği üzere Aşkenaz cemaatinin bugün sergi salonu şeklinde kullanılan ve Tofre Begadim adını taşıyan ibadethanesi de halk arasında ‘Terziler Sinagogu’ olarak bilinir.

Küçük yaşta yetim kaldı

Dar gelirli bir ailenin çocuğudur. Daha da kötüsü bir buçuk yaşında iken babasını bir kalp krizi sonrasında kaybeder. Ablası bundan dolayı Ortaköy’de ‘Orfelinato’ denilen Musevi Yetimhanesine yerleştirilir. Çok küçük olan Goldner ise annesi ile kalır. Bir haham kızı olan annesi çok dindardır. Küçük David’in iyi bir eğitim almasını arzular. Goldner beş yaşına gelince bugün artık mevcut olamayan ve Yüksek Kaldırım Aşkenaz Sinagogunun arkasında bulunan Or Hadaş Aşkenaz Sinagoguna gönderilir. Burada Sefaradların Mahazike Tora, Aşkenazların ise Heydır dedikleri ilkokulda eğitimine başlar. Sonrasında Galata’da bulunan Musevi 2. Karma Okuluna devam eder. David Goldner’in anılarından o yıllarda ilkokuldaki müdürlerinin Bay Filosof olduğunu, İbranice dersine Bay Haviyo’nun, müzik dersine aynı zamanda Yüksek Kaldırım Sinagogunun koro şefi olan Bay Goldenberg’in, Fransızca dersine Bayan Perez’in geldiğini, fakir çocuklara yardım eden Mişne Tora’nın öğrencilerin yemek ihtiyaçlarını karşılayarak her birine birer çift Sümerbank’ın Beykoz fabrikasında üretilen ayakkabılarından dağıttığını öğreniyoruz. Küçük yaşta yetim kaldığı için eğitim hayatına cemaat içinden gelecek yardımlarla devam etmek niyetinde olan Goldner, tam da bu yıllarda yaşanan Varlık Vergisi sebebiyle ilkokuldan sonra eğitimini sonlandırmak durumunda kalacaktı. Zira cemaatten yardım alması imkânsız hale gelmişti.

Goldner hayat mücadelesine atılıyor

 Bunun neticesinde hayat mücadelesine atılan Goldner çeşitli işler dener. Evvela müvezzilik yani gazete dağıtıcılığı yapar. Ancak son derece yorucu olan ve özellikle yağmurlu havalarda iyice zorlaşan bu işi, bir süre sonra bırakmak zorunda kalır. Sonrasında amcasının yanına terzi olarak verilir. Babası da terzidir ve oğlunun çok zahmetli olan bu işi yapmamasını vasiyet etmiştir. Buna rağmen çaresizlikten bir süre boğaz tokluğuna zanaat öğrenmek için bu işle uğraşır. Lakin üçüncü olarak girdiği ve 13 yaşından 61 yaşına kadar geçimini sağladığı çantacılık, nihai mesleği olacaktır. Çantacılık, 20. yüzyıl başlarında özellikle Aşkenazlar tarafından yapılan bir meslektir. Kısa sürede kadın çantası ve cüzdan yapımı konusunda uzmanlaşır. Bir süre sonra da İstiklal Caddesi üzerinde kendi küçük dükkânını açar.

Şiir tutkusu

Bir yandan da küçük yaşlardan itibaren şiir tutkusu başlar. Anılarında çeşitli konularda kaleme aldığı pek çok şiire yer verir. 17 yaşında iken Atikva Gazetesinin açtığı bir şiir yarışmasında birinciliği Habib Gerez alırken kendisi de üçüncü olur. Bu yıllarda Şalom Gazetesi ve gazetenin kurucusu olan Avram Leyon’la olan tanışıklığı başlar. Bazı şiirleri Şalom’da yayınlanır. Hatıratlarda gerek Avram Leyon’la gerek Moşe Grosman’la ve gerekse Habib Gerez’le çekilmiş fotoğraflarını da görmek mümkün.  

Goldner şiirlerini dört başlık altında toplar. Bunlardan ilki özellikle gençlik yıllarında kaleme aldığı aşk şiirleri, ikincisi orta yaşlarda yoğunlaştığı doğa şiirleri, üçüncüsü akrostiş şiirler, dördüncüsü ise hayatının son devrelerinde yaşadığı sıkıntıların da etkisiyle kaleme aldığı ıstırap temalı şiirlerdir. Hatıralarının 23-81 sayfaları arası şiirlerine ayrılmış vaziyettedir.

Goldner sonra müzik ile olan uğraşına yer verir. Özellikle akordeon çalma konusunda kendini geliştirir. Bu durum, ilerleyen yıllarda tecrübe edeceği kantorluk mesleğinde de kendisine epey yardımcı olacaktır. Arkadaşlarıyla birlikte küçük de bir orkestra kuran Goldner, evvela yaşadığı Tophane semtindeki halkevinde sonrasında ise bazı müzikli mekânlarda çalmaya başlar. Ancak müzikle olan ilgisi amatörcedir. Nisan 1955’te ise aslen Edirneli olan Amada Levi ile dünya evine girer. Ancak çiftin çocuğu olmayacaktır. Çantacılıkla uğraştığı bu yıllarda profesyonel anlamda bir müzikal teklif alır lakin çantacılık mesleği ile yürütemeyeceği kanaat getirerek asli mesleğinde yoluna devam eder.

 

 

Kantorluk kariyeri

Çalışmada Goldner’in uzun yıllar vazife yaptığı Yüksek Kaldırım Aşkenaz Sinagogu hakkında da önemli bilgiler mevcuttur. Bu kısımda Goldner, Aşkenaz Sinagogu denilince ilk akla gelen isimlerden biri olan ve kendisinin de sonradan halefi olacağı büyük kantor Gerşon Schaposchnik hakkında kıymetli bilgiler verir. Schaposchnik  1902 yılında Kiev’de doğdu, 17 yaşındayken Romanya’ya gitti ve akabinde Filistin’e göç etti. Burada ilahi ve müzik eğitimi alan Schaposchnik, İstanbul Aşkenaz Cemaatinin davetlisi olarak 1930’da İstanbul’a geldi. Diplomalı bir kantor olan Schaposchnik, burada evlendi ve iki de çocuk sahibi oldu. 1970’lerde öldükten sonra Ulus Aşkenaz Mezarlığına gömüldü. Kanımca ülkemizde kantorluk ya da Seferadlardaki deyimle hazanlık üzerine çalışma yapacak birisinin burada tanıtımını yaptığım hatıratı mutlaka görmesi gerekir. David Goldner’in kantorluk kariyeri de Schaposchnik’in yanında başlar. İlk olarak 1961’de tevaya çıkar. 1970’de yani kantor Schaposchnik’in İstanbul’daki 40. yılında had safhaya varan görme problemi üzerine de önce onun yardımcılığına getirilir, sonrasında görevi devralır. Zira Aşkenaz Cemaati içinde bu vazifeyi yerine getirebilecek ikinci bir kişi yoktur. Bir yandan da çantacılığa devam eder. 1981’de ise kantorluk vazifesine ilave olarak Aşkenaz Cemaat Yönetiminin müdürlüğünü de üstlenir. Bu vazifeyi de 1989’a kadar devam ettirecektir. 1989’da ise çantacılık işinde iflas eder. Bunun neticesinde oluşan bunalım sürecinde müdürlük vazifesini de bırakır. Anılarında anlattığına göre iflas etmesinin en önemli nedenlerinden biri dini bir işle uğraştığı için cumartesi yani Şabat günü dükkânını açamamasıydı. Hâlbuki cumartesi, en yoğun satış yapılan gündü.

Burada tanıtmaya çalıştığım Goldner’in hatıraları 2005’te sonlanıyor. Zaten Goldner de bir süre sonra hayata gözlerini kapamış. Fotokopi ile çoğaltılan ve çok sınırlı sayıda basıldığını düşündüğüm bu hatırat belki ileride kitap olarak da yayınlanır.