Pepo Uygun´dan Mektup Var: “Kalbim Gelibolu´da kaldı”
Serdar Azak
Gelibolu’da doğan ve büyüyen, Gelibolu’da eğitimini tamamlayıp iş hayatına atılan Pepo Uygun 45 yıl önce ayrıldığı Gelibolu’nu hâlâ büyük özlemle anıyor. Pepo Uygun ile Gelibolu’nda nostaljik bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Merhaba ben Pepo Uygun, Gelibolulu Pepo Uygun.
4 Nisan 1933 Gelibolu doğumluyum. Annem Bulisa, babam adı Nahman'dı. Annem çok iyi bir terziydi; Gelibolu'da subay eşlerinin tüm elbiselerini annem dikerdi. Çok çalışkan bir kadındı; terzilik dışında evde beyaz leblebi ve tuzlu fıstık kavururdu. Babam Nahman ise bunları tekerlekli camlı bir araba ile çarşıda, iskelede, panayırlarda satardı. Böylece evin geçimini beraberce sağlarlardı.
Babaannem Saraci Gelibolu'da ebeydi. Babaannem Saraci ve dedem Davi Varon'u hiç hatırlayamıyorum çünkü ben çok küçükken amcam ve halam ile Arjantin'e göç ettiler. Araya giren uzun mesafeler ve yıllar onlarla bağlarımızı ne yazık ki kopardı.
OKUL – ASKERLİK – İŞ HAYATI
İlkokulu, Gelibolu'da Namık Kemal İlkokulunda okudum. İlkokulu bitirir bitirmez hırdavat ve kırtasiye işiyle uğraşan eski Belediye Başkan Vekili İbrahim Akgün'ün yanında çıraklığa başladım. 1951’de, 18 yaşında küçük bir kulübede bir hırdavatçı dükkânı açtım. Askere gittiğimde bu dükkânı annem çalıştırdı. Askerden dönünce kısa bir süre daha bu dükkânı çalıştırdım; daha sonra yukarı çarşıdaki dükkânımı açarak ticaret hayatına devam ettim.
1953’te vatani vazifemi yapmak üzere askere gittim. Polatlı Topçu Okulunda iki sene askerliğimi tamamlayarak Gelibolu'ya döndüm.
3 Ağustos 1958 tarihinde, aslen Çanakkaleli olan eşim Suzan ile Gelibolu Havrasında evlendik. Bu evliliğimizden Sara (1959) ve Nahum (1965) isimli iki çocuğumuz dünyaya geldi. Her ikisi de İsrail'de yaşıyor.
Bugün 83 yaşımı bitirmek üzereyim. Kızım ve oğlum İsrail'de küçük bir dükkânda hayatlarına devam ediyorlar, ben de her sabah bu dükkâna gitmeye ve onlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kızım Sara, Gelibolulu damadım David Kara ile evlendi; onlardan iki torun sahibi oldum. Avi ve Yosi; her ikisi de elektronik mühendisi. Oğlum Nahum ise gelinim Orit ile evlendi. Onlar sayesinde de 8 yaşında Liron isimli bir kız torun sahibi oldum. Böylece üç torunu olan bir dedeyim. Allaha çok şükür ki çocuklarım, gelinim, damadım ve torunlarımla bir aradayım ve vaktimi hep onlarla beraber geçiriyorum.
Gelibolu'daki küçük dükkânımızda tuhafiye işiyle meşgulken askeri hastanede çalışan Astsubay Adnan Bey’den kolonya yapmayı öğrenmiştim. O yıllarda müşteriler dükkâna kendi kolonya şişelerini getirir, ben de ölçüyle kolonya satardım. Başlıca sattığım başlıca kolonyalar limon, altın damla, beş çiçek ve yasemin kolonyalarıydı. Allah Adnan Bey’den razı olsun.
O dönemlerde ayrıca imalat kitabını okuyarak krem yapmayı da öğrendim, Kremleri evde yapıp dükkânda satardım. Eşim Suzan ise müşterilerin manifaturacıdan alıp getirdikleri kumaş parçalarından kumaş kemer yapardı.
GELİBOLU’DA YAHUDİ ESNAF
Gelibolu'da çarşıda çok sayıda Yahudi esnaf vardı. Bunlardan hatırladıklarım:
Tüccar terzi Avram Kara, manifaturacı Pepo Kandiyoti (kandil),
konserveci - zahireci Nesim Benbanaste (Çorbacı Nesim), tüccar bakkal Nesim ve Meyir Kara, manifaturacı Pepo Mizistrano, manifaturacı İzak Yohay, manifaturacı Lapsekili Rafael Kandiyoti, tuhafiyeci Nesim ve Jak Saygı, zahireci Nesim Kandiyoti, sarraf Abolafya, tuhafiyeci Levi, terzi Binyamin ve İzak Şirin, ayakkabıcı Leon Tefci, ayakkabıcı Mordo Özyıldız, bakkal Menahem Baran, manifaturacı Nesim Yohay, kırtasiyeci Robert Kandiyoti, şekerci Jak Baran, helvacı İzak Molinas, kahveci Bohor, camcı Leon Altabef, hırdavatçı Salamon ve Hayim Yohay, tuhafiyeci Nesim Abravanel, çantacı Leon Yohay, hırdavatçı Yeşua Melek, ayakkabıcı Yako, Muiz ve Nesim Pasi, zahireci Yako Habib, peynirci Yohanan Haligur, börekçi Moiz, meyhaneci Bohor, tuz mağazası sahibi
Avram Benezra, yağcı Avram, sardalya konserveci Leon Pepo Benbanaste, helvacı Eli Mulina, şekerci İzak Pepo Mulina, ayakkabıcı Muiz Pasi, kuyumcu Hazliya Habib, manifaturacı Menahem ve Samuel Varol, bakkal Menahem Muiz Baran, bakkal Avram Sıvacı Pasi, ayakkabıcı Robert Varon, manifaturacı Mordohay Benezra, avukat David Abulafya, bankacı Eliya Abulafya, tüccar Simon Abulafya, tüccar Ben habib Behor Yehuda, tüccar
Bohor Kandiyoti, terzi Bulisa Varon Uygun, bakkal Avram Sıvacı, bakkal Presyada, hırdavatçı Moiz Yohay, kunduracı Robert Itzhak Arıcan, fırıncı Izhakuco Levi.
GELİBOLU’YA YAŞAM
Gelibolu'da yaşadığımız dönemlerde başta Gelibolu Kaymakamı ve Belediye Başkanı olmak üzere ilçemizin ileri gelenleri havraya gelip cemaatimizin bayramlarını kutlardı. Düğün, sünnet, bar-mitzva ve cenaze törenleri Gelibolu'daki havramızda yapılırdı.
Çocukluk yıllarımda oyunlarımız çelik - çomak ve bez topla futbol oynamaktı. Gelibolu'da çok değerli Müslüman komşularımız ve arkadaşlarımız vardı. Hem ev hem de dükkân komşularım hepsiyle çok iyi ilişkilerimiz vardı. Annem, Müslüman komşu ve arkadaşlarının günlerine giderdi.
Okul ve çocukluk arkadaşlarımla irtibatım hiç kesilmedi, tüm bayramlarda konuşuruz. Gelibolu'dan ayrılalı tam 45 yıl geçmesine rağmen Gelibolu'daki yaşadığımız o güzel günleri, o güzel dostlukları hiç unutmadık; hasretle anıyoruz.
BAYRAMLAR
Gelibolu'da Purim’de evde tatlılar yapılırdı; folar, burekitas de muez, pandispanya yapılır ve komşulara dağıtılırdı. Şavuot Bayramında, Gelibolu Havrası güllerle süslenirdi, evde peynirli burekitas ile sütlaç yapılır ve yenilirdi.
Kipur öncesinde cemaatin kadınları beraber havrayı baştan aşağıya temizlerdi. Kipur günü tüm cemaat, küçük - büyük herkes havraya gider ve sabahtan akşama kadar orucumuzu havrada tutardık.
Sukot Bayramında havranın bahçesinde büyük bir suka yapılırdı. Cemaatin erkekleri sukayı yapar, içini kadife kumaşlarla süslerdi. Havraya uzun masalar konulur ve sekiz gün yemekler orada yenirdi; balık tava yapılır, şaraplar içilirdi. Sukot Bayramının birinci gecesi erkek - kadın, çoluk - çocuk havraya gelen herkese bir salkım üzüm, bir dilim ekmek ve biraz kaşar dağıtılırdı.
1971 yılının sonunda, Gelibolu'da yeni silahları öğretmek amacıyla ‘yıldırım tatbikatı’ adı altında bir tatbikat düzenlendi. Askerlik şubesinden gelen yazıda ihtiyatlardan 24 saat içinde kıtaya gitmeleri istendi. Bana da böyle bir yazı gelince ben de hemen ertesi gün askeri birliğe gittim ve eğitimlere katıldım. Tam 21 gün boyunca, çok zorlu ihtiyat askerliğini değerli hemşerin ve arkadaşlarım Rahmi Çakıroğlu ve Hüsamettin Çakmak ile birlikte yaptım. Bu değerli ihtiyat askerliği arkadaşlarım şimdi rahmetli oldu, onları özlemle ve rahmetle anıyorum.
İSRAİL’E GİDİŞ
1972 başında, dayım İsrail’den Gelibolu'ya geldi ve anneme “Çocuğum yok, Pepo'yu evlat edinmek istiyorum. Her şeyimi ona vereceğim” dedi. “Pepo hemen İsrail'e gelsin” dedi. Ben de ona inanıp Gelibolu'daki her şeyimi ucuza satıp annem - babam ve ailem ile birlikte İsrail'e gittim. Gitmesine gittim ama oraya vardığımda dayımın karısı bu fikre karşı çıkarak, “Böyle bir şey yapamazsın” dedi. Onlar da beni tek başıma bıraktılar.
Gelibolu'daki yerleşik düzenden sonra, yapayalnız kalınca göç ettiğim ilk yıllarda İsrail'de çok zor günler geçirdim. Ailemi geçindirmek için pazarda hamallık bile yaptım. Ancak zorluklara rağmen yılmadım ve hayat mücadelesine tüm gücümle devam ettim. Ancak inanın ki hiç kolay olmadı.
Annem ve babam İsrail'de vefat ettiler ve gömüldüler. Çok genç yaşta kaybettiğimiz ağabeyim David Varon (1921-1937) ise Gelibolu Yahudi Mezarlığında yatmakta. Allah’tan hepsine rahmet diliyorum.
SON SÖZ
Bu yazı vesilesiyle tüm Türkiye'ye sağlık, barış dolu, daha güçlü, daha refah günler diliyorum.
Son olarak her gittiğimde beni ve ailemi sevgiyle karşılayan, kucaklayan, “Pepo Amca sen rahmetli babamın en iyi arkadaşıydın” deyip elimi öpen, bizi davet eden Gelibolulu değerli tüm hemşeri, arkadaşları - Orhan Lokoç, eşi Nihadi Lokoç, Alaaddin Yörük, Hayret Poyraz, Metin Yelkenci, Parta Mehmet, Yüksel Azak ve oğlu Serdar Azak, Düriye Erer - hep özlem ile anıyor, hayatta olanlara en içten sevgilerimi ve kucak dolusu selamlarımı gönderiyorum, vefat etmiş olanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.