Talpiot programı, kurulduğu günden beri İsrail’in askeri alanında zayıflıklara çare bulan icat ve yeniliklere imza atmaya devam ediyor.
Matan Arazi’nin babası İsrailli bir diplomattı. Bu nedenle gençlik yıllarının bir kısmını Japonya’da geçirmişti. 1980’lerde Amerikan okuluna devam eden yabancı öğrencilerin babaları da, çoğunlukla Japonya’daki Amerikan bankalarının şubelerinde çalışıyordu. Matan’ın bir bilgisayar dehası olduğu anlaşılınca onu Morgan Stanley Bankasında hesaptan hesaba para aktarma (EFT) konusundaki bir projeye dahil ettiler. Henüz 15 yaşındaki Matan, bunu başarıyla tamamladı. İsrail’e döndüklerinde ise Matan’a Talpiot talep oldu! Matan’ın Talpiot’taki müşahedesi ilgi çekiciydi: “Talpiot bir yüzdelik bile ilerleme kaydetseniz, yüz binlerce insanın hayatının kurtulmasına vesile olabilir. Burada kendinize güvenmeyi de öğretiyorlar.”
Talpiot programını tamamlayanlara bazen araştırmalarının ilk aylarında milyonlarca dolarlık bütçeler tahsis edildiği görülebilir. Bu projeler genellikle İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (Israel Defense Force – IDF) silah envanterinin tekâmülü hakkındadır. Talpiot mensupları her zaman her konuya bir çözüm bulamasa de; muhakkak kendilerine yardımcı olacak başka mezunlar, mühendisler uzmanlar vs. mevcuttur.
Talpiot’un başına geçirilen dehalardan biri olan General Yitzhak Ben-Israel, matematiksel yeteneklerinin yanı sıra hava kuvvetlerinin silah donanımı sistemlerinin geliştirilmesinde ödüller almıştı. En önemli deneyimini de 1973’teki Yom Kipur Savaşı’ndan evvelki yanlış istihbarat alımında yaşamıştı. Araplar, manevra yaptıklarının izlenimini vermek istemişler ama savaşa hazırlanmışlardı. General, yaratıcı düşüncenin yoksunluğundan dem vurarak, salt istatiksel bilgilerle bir yere varılamayacağını savundu. Örneğin 2011’de başlayan Arap Baharı’nın sonuçlarının tahmin edilmesinde biriktirilen ilgili bilgilerin ışığının haricinde, ‘meraklı’ Talpiot mensuplarının özgün görüşlerinin çok daha iyi sonuçlar verdiğini dile getirdi.
Nitekim de bu meyanda Talpiot öğrencilerinin geliştirilmesi için askeri birimlerde eğitilmeleri şarttı; gerçek yaşamı sınıf dışında solumaları gerekiyordu. Ancak tüm tatbikat gizli olduğundan, Talpiot öğrencileri birliklere önceden haber verilmeden misafir ediliyordu.
1980’li yılların başında İsrail’in kuzeyindeki Lübnan’da yaşanan iç savaş sırasında isyancılar İsrail sınırında birçok sivili öldürünce, İsrail kendini bu savaşa karışmak mecburiyetinde hissederek Güney Lübnan’ı işgal etti. Bu dönemde Talpiot mensupları sahadaki görevlere bilfiil katıldı; tanklara bindiler, paraşütle atladılar ve ağır mermiler taşıdılar. Cephedeki askerler bu durumdan çok memnundu; Talpiot’un işlerini kolaylaştıracak icatlara imza atmalarını dilediler. Örneğin ağır bir mermiyi omuzlayan bir Talpiot öğrencisi, bu mermiyi hafifletmek ve merminin sivillerin alanına düşmemesi için teknolojik bilgisini harmanlayarak bir şeyler yapabilirdi… 1991’deki Irak Savaşı’nda, Irak’ın İsrail’e attığı Scud füzelerinden sonra kısmen Talpiot mensuplarının birçok teknolojiyi harmanlayarak geliştirdikleri kısa ve orta menzilli füzesavar düzeneği – Demir Kubbe - fiilen yaşananların gölgesinde üretilmişti. Günümüzde Talpiot öğrencilerinin bir askeri birimden diğerine yaptığı ziyaretler artık olağan bir ilgi odağıdır.
Klavyelerin Hücumu
Temmuz 2013’te, Suriye’deki iç savaş sürerken, Kuzey İsrail’e top atışları devam ederken, Mısır’daki siyasal huzursuzluktan da ötürü Hamas toparlanırken; İsrail’in Genelkurmay Başkanı Benny Gantz ve Savunma Bakanı Moşe Yaalon, ‘8200’ adı verilen birimdeki özel bir törene katıldılar. Burası elit bir asker grubunun bilgisayar üzerinde çalıştıkları bir hücredir. Bu grubun üyeleri, dünyadaki hemen hemen tüm bilgisayarları hack’leyebildiği, uzak veya yakın düşmanların elektronik sistemlerine girebildiği, enerji santrallerini ve radar sistemlerini durdurabildiği iddia edilir. Bu birim, diğer bütün askeri birimler kadar önem taşır… Zamanında alınan istihbarat burada değerlendirilip cephe için önemli edinimler sağlanarak, düşman tehditleri bertaraf edilmeye çalışılır.
İsrail’deki liselerden mezun en parlak bilgisayar dehaları burada istihdam edilse de, bu birimin programlarının yaratılması ve üretilmesi, Talpiot’çuların eseridir.
Eylül 2007’de sekiz İsrail jeti Negev’deki bir havaalanından hareket ederek, birçok ülke sınırını aştı ve Suriye’de inşa halindeki bir nükleer reaktörü bombaladı. İsrail haricindeki haber kaynakları 8200’ün Suriye’nin radar sistemini körelttiğini iddia etti.
Keza aynı kaynaklar, 8200’ün İran’ın nükleer programını ABD’den de alınan destekle geliştirilen ‘Stuxnet’ adlı bir bilgisayar virüsü ile rahatsız ettiğini bildirdiler. Mossad’dan Meir Dogan, 2012’deki bir toplantıda bu konuda somut bir şey söylemedi ise de, virüs ile ilişkileri konusundaki yorumlara ‘geniş bir tebessüm’ ile yanıt verdi. Bahar 2012’de, İran’ın Natanz ve Fordo nükleer birimlerini ACDC adında başka bir bilgisayar virüsü daha çarptı. İran tarafındaki bilgisayarlardan ayrıca bir müzik sesi de geliyordu. Bu virüslerin üretilmesinde Talpiot mensubu, ordunun muhtelif kademelerinde çalışmış Kra Oz adında, girift algoritmalar üretme tutkunu bir genç de yer alıyordu. 1999’da Talpiot’un 20. sınıfından mezun Barak Peley ise, Ortadoğu’daki orduların ve Hamas, İslamî Cihad ve Hizbullah gibi örgütlerin radyo, radar, bilgisayar ve diğer iletişimlerinin izlerini sürmek için sistemler geliştirdi. Bu arada İran da boş durmuyor ve Suudî Aramco’nun bilgisayarlarını ve Amerikan bankalarının finans sistemlerine siber saldırılar düzenliyordu.
Bu dönemlerde General Ben-İsrael, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun siber danışmanı oldu. General’in ilk hareketi, Ağustos 2011’de İsrail Ulusal Siber Bürosu’nu kurmak oldu. Bu büronun temel amacı, gerçek bir savaşta gibi, olası bir siber saldırıda ülkede yaşamı normal düzeyde tutabilmekti. Ortadoğu’daki düşman ülkelerin sibernetik gelişmelerine de ayak uydurmak başka bir amaçtı. Burada füzelere karşı geliştirilen Demir Kubbe misali bir ‘Dijital Demir Kubbe’ kuruldu ve yabancı bilgisayarlardan gelen şifre kırıcılar diskalifiye edilmeye başlandı. Bu grup, İsrail’deki bilgisayar sanayi ve akademik çevrelerle sıkı bir ilişki kurdu; siber güvenlik konusunda başarılı bireylerin çalışmalarını desteklemek için20 milyon dolar tahsis edildi.
Tüm bunlar, Talpiot mezunu Eviatar Matana’nın önderliğinde gelişiyordu. Bu konu yabancı yatırımı da canlandırdı. Bu alanda kurulan MASAD, MAFAT gibi birimler, hep Talpiot mezunları tarafından canlandırılmış ve İsrail’i siber saldırılara karşı güçlü bir konuma getirmişti.
IDF bünyesinde pilotlar, paraşütçüler, tankçılar ve deniz kuvvetleri ön planda gelir; Mossad istihbarat örgütünün desteği de herkesin malûmudur. Bu birimlere mensup askerlerle yerli ve yabancı muhabirler röportajlar yaparlar ancak IDF’ye büyük bir destek sağlayan Talpiot mensupları hep gölgede kalır.
Kayıplardan ders alındı
Talpiot’un, araştırma ve geliştirme, İsrail uzay programı ve elektronik donanım gibi üç ana konuda yoğun uğraşısı söz konusudur. Özellikle İsrail’in uydularının kameraları hassasiyetle izlenir. Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in gemisi Eilat’ın Mısır tarafından batırılması üzerine Talpiot, donanmanın güncelleştirilmesi projeleri üzerinde çalıştı ve roketleri şaşırtan anti roket düzenekleri ile radar sistemleri geliştirdi. Buna rağmen 2006 yazında Hizbullah, Çin’de üretilen bir karadan denize füze ile Akdeniz’de uluslararası sularda dolaşan bir İsrail sahil koruma gemisini vurdu. Buradan Talpiot’un çıkardığı ders, savunma düzeneklerini kullanmaya yetkili personelin eğitiminin sağlanması için gereken özenin gösterilmemiş olmasıydı. Talpiot böylece, telsiz iletişim sistemleri üzerinde daha fazla güç sağlanması için uğraşmaya başladı. Talpiot’un ikinci sınıfından mezun Boaz Ripin’in keşifleri ile radyo sinyallerinin düşman tarafından algılanması imkânsızlaştı ve önceki savaşlarda askerlerin düşman tarafından önceden tespit edildiği gülünç durumlar ortadan kalkmış oldu… Talpiot’un sahada tatbikat yapma şansı yoktu ve simülasyonlarla da hata yapma lüksünün olmadığı bilincini yaşıyordu.
Talpiot’un en vurgulayıcı eylemleri istihbarat üzerindedir. İstihbarat birimi, radyo frekansları, telefon görüşmeleri ve diğer elektronik sinyaller üzerindeki analizlerin yanı sıra, yabancı ülkelerdeki tüm medyanın açık bilgilerini de tahlil eder. Bu tür bir entelijans hizmeti, 1982 yılında, Talpiot mezunu Opher Kinrot’a tevdi edilmişti. İsrail, Sina Yarımadasından çekilmekteydi. Bundan önce, İsrail Mısır hakkında, buradaki tesisleri vasıtasıyla bilgi toplayabilmekteydi. Artık bunu daha uzaktan yapabilmesi gerekiyordu. Kinrot, bu amacı gerçeğe dönüştürebildi. Adının güvenlik nedenleriyle yayınlanmadığı ve düşman tanklarının mevzilerini deşifre eden bir birlikte askerlik yapan diğer bir Talpiot mensubu ise, bu örgüte katıldıktan sonra fiili deneyimlerini kameralar üzerindeki teknolojik çalışmalarıyla birleştirerek, İsrail’deki başlıca yerleşim bölgelerinde yaşayan ve zararlı faaliyetlerde bulunan Arap nüfusunu izleyen ajanlara faydalı olan minik aparatlar üretti. Bu misyonlar hakkında kimsenin haberi olmamıştı.
İsrail’in en fazla başını ağrıtan konulardan birinin Gazze olduğu malûmdur. Bu yöreden İsrail sivil yerleşim birimlerine Hamas, İslamî Cihad ve başka terörist gruplar tarafından binlerce roket fırlatıldı. Ayrıca 2006’da bir sınır saldırısında, bir tank birliğindeki iki İsrail askeri öldürdü; Gilad Şalit adında bir asker de esir alındı. Bu durumda da Talpiot mensupları devreye girerek, sınırlarda sofistike denetleme sistemleri kurdular. Bu konuda 14. sınıftan Ofir Zohar görevlendirilmişti. Öte yandan anti-tank silahlarına karşı da İsrail’in Merkava tankları ve zırhlı personel taşıyıcılarını korumak için savunma sanayi lideri Rafael şirketi ve Elta Group (İsrail Uçak Sanayii) ile koordineli bir çalışma sonucunda, ‘Trophy’ adında bir sistem keşfedildi. Grubun başında Profesör Azriel Lorben vardı ve yüzlerce Talpiot öğrencisine 19 yıl boyunca askeri teknoloji dersleri vermişti. 2006’daki İkinci Lübnan Savaşı, bu projenin maliyetli olmasına karşın devreye alınması için etkili oldu: 52 Merkava tankı Hizbullah’ın hedefi olmuştu. Yeni icat, gelen füzeyi algılamak, onun tankın haricî zırhına değmeden başka bir füzeyle yönlendirip imha etmek şeklinde gelişti.
Temmuz ve Ağustos 2014’teki Savunma Harekâtında Trophy ilk savaş deneyimini yaşadı. Başarı ile bir Hamas anti-tank roketini infilâk ettirerek hem tankı, hem de içindeki mürettebatı kurtardı. Bu arada İsrail Askeri Endüstri Şirketi (IMI), Trophy üzerinde teknolojik gelişmeler yaparak ‘Demir Yumruk’u icat edip, daha güçlü anti-tank füzelerinin istikametini değiştirmeyi başardı. Bu çalışmalar, yerdeki personeli korumak içindi. Meskûn yerleri korumak için ise İsrail Hava Kuvvetleri ‘uzun kol’ rolünü üstlenmişti: Talpiot’taki akademik kariyerini İbranî Üniversitesinde tamamlayan Marius Nacht, Lavi Savaş Jeti üzerinde çalışmalar yaparak F-16 ve MIG’le rekabet eden bir uçak geliştirdi. Ancak bu projenin maliyeti yüksek olduğundan rafa kaldırıldı. Ne var ki bu çalışmalar boşa gitmedi. Nitekim İsrail’in Boeing tarafından üretilen 75 adet F-15’inin ve General Dynamics tarafından üretilen 330 adet F-16’sının elektronik düzeni Lavi projesinde Marius Macht’ın mühendisleri tarafından geliştirilmişti.
İsrail, ABD ve F-35’leri üreten Lockheed arasında benzer antlaşmalar yapıldı. 2015’te ve daha sonra gelen tüm F-35’ler, İsrail dizaynı elektronik düzenlerini içeriyordu. Ayrıca Lockheed Martin, İsrail’deki savunma sanayi müteahhitleri ile 4 milyon dolarlık bir antlaşma yaparak, gelişmiş bombardıman uçağının elektronik donanımını satın aldı.
Talpiot’un başka bir mezunu olan Amir Peleg, İsrail F-15 ve F-16’ların hedef bulma mekanizmalarını ileri teknoloji içeren UAV kameraları ve bilgisayar filtrelemeleri ile geliştirdi. 1984’te Talpiot’tan mezun olan Zvika Diament ise, F-15 ve F-16 jetlerinin elektronik donanımının test edilmesi prosedüründe 15 yıllık uçuş deneyimi olan pilotlarla beraber uçarak uçağı tehdit eden SA-6, Patriot veya başka bir füzenin yaydığı radar sinyallerini uçağın 180 derece ve 360 derece dönüşlerinde inceledi. Gelen füzenin şaşırtılması için yüksek düzeyde elektronik gürültü veya sıcaklık yayan dalgalar üretimini geliştirdi. Simülasyonlarda düşman uçaklarının saldırıları da ele alındı. Pilotun tepkilerinin birkaç saniyede oluşması gerekiyordu. Tüm bu elektronik gelişmelerin uçağın mevcut düzenini bozmaması da elzemdi.
İstihbarat ve uçak mühendisliği, İsrail’in savunma ilkelerinin içindeki iki belli başlı maddedir. Bunların herhangi birinde oluşabilecek zaaf, önemli can kayıplarına neden olabilir. İşte Talpiot mezunları, ciddi eğitimleri, grup çalışmaları ve koordinasyonları sayesinde, her iki alanda da önemli bir güvence sağlamayı sürdürmekte…
Kaynakça: “Israel’s Edge”, Jason Gewirtz, Gefen Publishing House, Jerusalem, 2016, S.67. 119.