Liyakat

Berk YÜKSEL Toplum
25 Ekim 2017 Çarşamba

Liyakat nedir? Kısaca layık olma, uygunluk, yeterlilik... Peki, bir yönetim biçimi olan Meritokrasi nedir?  Yönetim gücünün, yetenek, bilgi-birikim ve kişilerin bireysel üstünlüğüne yani liyakate dayandığı yönetim biçimidir. Bu yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır, kayırma yoktur.

Liyakat iki yönlü bir balta gibidir. Kişinin kendini bilmekten doğan özünü tanıma safhasını geçtiği varsayılarak kendini bir konuma, etikete, makama layık görmesi ile sonlanır serüven. Başlangıç yani baltanın öteki ve daha keskin tarafı ise diğer insanlarca alacağı görev ya da etiket ne ise ona layık görülüp, o görevin önerilmesi ile de yolculuğa başlanır...

Meritokratik bakış açısı her bir görevin önemini gayet iyi bilir. Meritokrasi ve liyakat çökmekte olan toplumların can simididir. Meritokrasiyi matematik bir formül ile açıklamak istersek: Meritokrasi= Liyakat + I.Q.’dur. Bir görev ya da etiket için layık görülen kişi erdemlerle bezenmiş, iş ve aile hayatında ahlaklı, çalışkan, aklını iyi, doğru ve güzele yönelik kullanan, aydınlık uğruna çalışıp didinen biridir. Karanlıkla ortaklık yapan, maske ile yaşayan, -mış gibi yapan, erdemleri diline dolayıp eylemde yanına yanaşmayan her devrin adamı menfaatçi bir kişilik elbette değildir!

Liyakat, “vasat olanı seçeyim, uzaktan ben kontrol edeyim” tipi kukla oynatan olmak isteyenleri sistemden uzaklaştırır.

Bir kişiye biat mi, yoksa liyakat mi?

Liyakat, çamura batmış toplumların çıkış yoludur.

Liyakat, eğitimdir, saygıdır, görgüdür.

Liyakat, adalettir, ölçülü olmaktır.

Liyakat, kendini bilmektir, kendini tanımaktır.

Liyakat, elbette sınırlarını; ne olup ne olmadığını da bilmek ve kendini küçük düşürmemektir...

Kendini bilmeyen ya da bilip kendine yalan söyleyen insanlar, kendilerini layık gördükleri etiketler, makamlar ve payeler için yaşamlarını harap ederler. Dosdoğru yönetilen ülkelerde insanlar becerilerine göre, liyakatlerine göre, yeteneklerine göre, karakterlerine göre bir takım görevlere getirilirler. Ülkemizde maalesef böyle bir şey söz konusu değildir. Liyakat esas olandır! Hâkim ise aynadan gözünü kaçırmadan gözünün içine bakabilecek olanların kendi vicdanıdır.

Liyakat prensibi toplumların orta sütunudur.

Vazgeçilemez, sulandırılamaz, görmezden gelinemez...

Bugünün gerçekleşmesi zor görülen ideallerini, yarının gerçekleri yapmak yönünde çabalamak ise en kutsal eylemdir!