Günümüzün modern dünyasında spor ve beslenme, neredeyse herkesin gündeminde. Ancak ‘doğru beslenme’ çoğu zaman zayıflama ile karıştırılan bir kavram… Biz de bu konuda bilinmesi gerekenleri Klinik ve Sporcu Beslenme Uzmanı olan Raysa Büyükbahar’dan dinledik.
Beslenme konusunda nasıl bir eğitim aldın?
Klinik ve Sporcu Beslenme Uzmanıyım. Lisans eğitimimi Montreal’de McGill Üniversitesinde Beslenme ve Diyetetik Bölümünde tamamladım. Eğitimim esnasında Amerikan Hastanesi dâhil olmak üzere her yıl Türkiye ve Kanada’da birçok hastanelerin iç hastalıklar, yoğun bakım, geriatri, doğum gibi bölümlerinde görev yaptım. Mezun olmadan önce Barbados West Indies Üniversitesinde Çocukluk Çağında Obezite üzerine araştırma görevlisi olarak çalıştım.
Daha sonra, Amerika’da farkındalık ile yemek yeme üzerine bir sertifika programına katıldım. Bu eğitim danışanlarıma nasıl yemek ile ilişkilerini iyileştirmelerine yardımcı olabileceğimi öğretti.
Son olarak, Uluslararası Olimpiyat Komitesinin sunmuş olduğu iki yıllık Sporcu Beslenmesi Diploma programını tamamlayarak, İskoçya’da Stirling Universitesinde Sporcu Beslenmesi üzerine yüksek lisans eğitimi aldım.
Şu anda ‘beslenme’nin hangi dalında uzmansın?
Yüksek lisansımı Sporcu Beslenmesi üzerine tamamladığımdan, Kanada’da birinci lig hokey takımıyla ve maraton, triatlon sporcularıyla çalıştığımdan dolayı Sporcu Beslenmesi uzmanlık alanlarımdan biri. Sporcuların vücut kompozisyonları, antrenman ve maç öncesinde, esnasında ve sonrasında tercih ettikleri yiyecekler ve içecekler sporcuların performanslarını etkiler. Bu nedenle, her sporcunun beslenme eğitimini ve planını kendi ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda hazırlıyorum.
Fakat geçmişte kazanmış olduğum Klinik Beslenme bilgi ve tecrübelerime dayanarak devamlı olarak kilo kontrolü (kilo alma – verme – koruma), diyabet, kalp rahatsızlıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan veya bu riski taşıyan, danışanlarıma da hizmet veriyorum.
Gebelerle, emziren annelerle ve okul çağındaki çocuklarla çalışmaktan çok keyif aldığımı da söyleyebilirim!
‘Beslenme’ her zaman ‘zayıflama’ anlamına mı gelir?
Beslenme kesinlikle sadece zayıflama anlamına gelmez! Zayıf olmasına rağmen yanlış beslendiğinden dolayı sağlık problemi yaşayan birçok birey vardır. Herkesin aslında doğru beslenmeyi öğrenebilmek için bir beslenme uzmanına ihtiyacı vardır. “Spor yapıyorum fakat bir türlü performansımı arttıramıyorum”, “Öğün aralarında kendimi halsiz hissediyorum”, “Gece acıkmalarım var, düzenli tuvalete çıkamıyorum”, “Çok çalışıyorum ve nasıl sağlıklı yiyecekler tercih edebileceğimi bilmiyorum” gibi çok sık duyduğumuz şikâyetlerin hiç biri zayıflamaya yönelik değil. Her biri ise ‘doğru’ beslenme öğrenilince aşılabilir.
Sağlıklı beslenme ‘doğruları’ herkes için aynı mıdır?
Kesinlikle aynı değildir! Herkesin sağlık durumu, yaşam tarzı, gündelik aktivite seviyesi ve yeme alışkanlıkları farklı olduğu gibi beslenme doğruları da farklıdır. Herkes 3 öğün ve 3 ara öğün yemeli, protein ve yağ ağırlıklı ketojenik bir diyet izlemeli, glütensiz beslenmeli gibi herkese uygun tek bir kural asla yoktur. Medyada sık sık duyduğumuz katı kurallı diyetler herkesin sağlık durumuna ve ihtiyaçlarına uygun olmadığından kişilerin sağlığını tehdit edebilir. Aynı zamanda, uzun dönem takip edilebilmeleri de zordur.
Örneğin, insülin direnci yaşayan çölyak hastası bir genç kızın beslenme planı aktif spor yapan sağlıklı bir erkekten çok daha farklıdır. Tabi ki, herkese iyi gelecek birkaç kaçınılmaz doğru da vardır. Kızartmadan uzak durmak, işlenmiş paketli yiyeceklerden kaçınmak, glisemik indeksi yüksek karbonhidratları (börek, poğaça, beyaz ekmek gibi kan şekerini çok hızlı yükselten yiyecekler) daha az tüketmek gibi…
Çocuklar için doğru beslenme ne zaman başlamalı?
Çocuklar için doğru beslenme doğdukları an başlamalıdır. Tabi ki, anne ve bebek sağlıklı ise önce emzirme… İlk 6 ay bebek yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. 6 ay – 2 yıl arası anne sütü ana yiyecek olarak devam edebilir, fakat katı yiyecekler de eklenmeye başlanmalıdır.
2 yaşından sonra bebeğin yemek ile ilişkilerinin sağlıklı olarak gelişebilmesi için aileler özen göstermeli. Çoğunlukla çocukluğunda yemek ile ilgili problem yaşayan kişiler bundan ömür boyu etkilenirler.
Peki, aileler neler yapmalı? Ailelerin görevleri çocuklarının açlık – tokluk duyularına güvenip, onlara önceden belirlenmiş saatlerde birkaç farklı çeşit yiyecek sunabilmeli. Çocukların görevi ise istedikleri yiyeceklerden istedikleri miktarda yemektir. Yemek saati çocuklar için sıkıcı veya stresli geçmemelidir. Herkes için keyifli geçmeli ve bu aktiviteden zevk alınmalıdır.