ABD başkanlık seçimlerinin bitmesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olmasına karşın ortalık hâlâ durulmadı. Bir yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanyasının Rusya ile olan bağını araştıran özel soruşturma devam ederken diğer yandan Demokratların başkan adayları Hillary Clinton’a karşı soruşturmalar açılıyor.
Ali Abaday
Başkanlık seçimleri döneminde Hillary Clinton’a açılan ve dışişleri bakanı olduğu dönem kendisine verilen elektronik posta adresini değil kişisel posta adresini kullandığına dair soruşturma herkesin aklında. Ancak şimdi Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu ve Temsilciler Meclisi Denetim Komisyonu Clinton’ın dışişleri bakanı olduğu dönem bir Rus devlet şirketiyle yapılan uranyum anlaşmasını inceleyeceklerini açıkladı.
İki komisyonun da inceleyecekleri olay 2009 yılında Rus devlet şirketi Rosatom’un Toronto merkezli Uranium One isimli şirketten hisse almasıyla başlıyor. Daha sonra Rosatom Uranium One’ın çoğunluk hisselerini almak isteyince, ABD’de Yabancı Yatırımcılar Komisyonunun (CFIUS) onayı gerekiyor. O dönem CFIUS’u oluşturan 9 hükümet kurumundan birinin başında da Clinton var. Zaten sonrasında Rosatom Uranium One’ın bütün hisselerini alıyor.
Şimdi Rosatom’un Uranium One’ı alırken Clinton Vakfına Rusya bağlantılı bağış aktarılıp aktarılmadığı ve böyle bir durum olduysa, bunun Hillary Clinton’ın kararını ne derece etkilediği araştırılacak. Çoğu Demokrat Partiliye göre bu hâlihazırda süren Trump kampanyasının Rusya ile ilişkilerine yönelik soruşturmaya karşı atılmış bir adım ve sonuçsuz kalacak.
Ne var ki geçen hafta yaşanan kimi gelişmeler bu soruşturmayı değilse de hem Clinton’ı hem de Demokrat Partiyi, en azından halk gözünde, baya etkileyecek gibi. Washington Post, bir süredir haberleri çıkan ve seçim zamanı demokratların bir araştırma şirketine Trump kampanyasının olası Rusya bağlantısını araştırttığı konusunda isimler içeren bir haber yayınladı.
Çıkan haberlerin ardından ilk olarak bir Cumhuriyetçi Partili bir kişinin Fusion GPS şirketini tutarak Trump kampanyası ve Rusya ile bağlantıları hakkında bilgi istediği öğrenildi. Ne var ki dosya Trump henüz başkan aday adayı iken istenmiş. Bu Cumhuriyetçi Partili kişinin adı bilinmese de Trump’ın partinin başkan adayı olacağı kesinleşince Fusion GPS ile ilişki kesilmiş. Fakat şirket hem Clinton kampanyası hem de Demokrat Parti’nin avukatı olan Marc Elias ile bağlantıya geçerek onlar adına araştırmalarına devam etmiş.
Trump dosyasını bu süreçte FBI ve diğer ABD istihbarat örgütleri ile yakın ilişkileri olan, eski İngiliz istihbarat ajanı Christopher Steele yazmış. Çıkan haberler Trump dosyasının seçimlerden bir gün öncesine kadar hazırlandığı ve Clinton Kampanyası’nın bunun için ödeme yaptığı yönünde. Yapılan ödeme miktarları ise Clinton kampanyası tarafından 5,6 milyon dolar, Demokrat Parti tarafından ise 3,6 milyon dolar.
Haberlerin ortaya çıkmasının ardından Twitter üzerinden bir açıklama yapan Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin görülmemiş bir kararlılıkla birleştiğini ve kendisi hakkındaki sahte dosya için 12 milyon dolar ödendiğini iddia etti. Ancak Trump’ın 12 milyon dolar ödendiği bilgisine nerede ulaştığı bilinmiyor.
Bu durumun gerçek olması halinde bile hukuki olarak bir yaptırımı yok. Sadece halk gözünde kötü duruma düşmek mümkün. Clinton kampanyasının eski sözcüsü Brian Fallon da bu durumun gayet normal olduğunu ve kampanyaların bu tür işler yaptığını belirterek, “Bilseydim bu araştırma için Avrupa’ya gidip yardımcı olmaya gönüllü olurdum” diyor.
Trump dosyası şu an Başkan’ın Rusya ile olan ilişkilerini soruşturan özel savcı Robert Muller’ın bilgisi dahilinde. Zaten Muller’ın dosyada geçen çoğu konuyu bildiği ve Christopher Steele’i de sorguladığı aktarılıyor.
Federal büyük jürinin Rusya soruşturmasındaki suçlamaları kabul ettiği ve ilk gözaltıların yakında başlayacağı geçen hafta iddia edilmişti. Şimdi Cumhuriyetçi Partililer ve partiye yakın basın organların bütün bu yaşananların esasında Clinton kampanyasının bir karalaması olduğu yönünde görüş belirtiyor.