Türkiye’de insan kaynağının birçok alanda olduğu gibi, futbol sektöründe de yeterince kullanılamamasından kaynaklanan sorunlar bize bu sene de keyifsiz bir lig izletiyor. Kulüpleri yöneten ekipler, teknik heyetler, futbolcu topluluğu Türkiye’deki insan kaynakları arasından en iyi şekilde seçilmiş midir?
İnsan kaynağını doğru kullanmak yaptığımız her işin başarılı olup olmayacağında en büyük etkendir. Şirketlerin başarısında da insan kaynağına ulaşım ve kullanma çok önemli bir faktördür. Bir yatırımcı bir start-up’a ortak olurken ilk başta ekibe bakar. Ekip fikri yukarı veya aşağı götürür.
Türkiye’de insan kaynağının birçok alanda olduğu gibi, futbol sektöründe de yeterince kullanamamasından kaynaklanan sorunlar bize bu sene de keyifsiz bir lig izletiyor. Bu özellikle de Fenerbahçeliler için geçerli. Ne mi demek istiyorum? Bu kulübü yöneten ekip, teknik heyet, futbolcu topluluğu Türkiye’deki insan kaynakları arasından en iyi şekilde seçilmiş midir? Bence hayır. Yönetim ve teknik heyeti bir kenara bırakıyorum çünkü bu pozisyonlara gelmeniz için maalesef ya belli bir maddi birikiminiz olması gerekiyor ya da çok ciddi bir çevre... Muhtemelen ikisi de.
Peki, futbolcu topluluğu insan kaynakları doğru kullanılarak seçilmiş midir? On yıllardır tartışılan şekilde, yatırımlar alt yapılara yapılmadığı, üretime değil tüketime dayalı bir sistem var olduğu için, bunun da cevabi tabii ki hayır. Bugün ülkede yaşayan on milyonlarca çocuktan, Fenerbahçe çok yetenekli ve fazlasıyla geniş bir kadro çıkaramıyorsa, iyi bir organizasyon ve işletme yok demektir.
Posteri asılacak futbolcu
Bugün Fenerbahçe’de oynayan yabancı futbolcuların hiçbiri Avrupa’da orta ve üstü seviye takımlarda forma giyemez. Fakat bunlar 80 milyonluk Türkiye’de yılda milyonlarca euro kazanıp, elini kolunu sallayarak ilk 11 oynuyorsa, biz Türkler kendimize çok büyük hakaret ediyoruz demektir.
Bugün bana göre Valbuena dahil posteri asılacak bir oyuncusu yok Fenerbahçe’nin. Buna karşın, Beşiktaş’ta en az dört, Galatasaray’da en az iki, hatta Başakşehir’de de en az iki tane hayran olunacak oyuncu sayarız. Bu da zaten puan tablosuna yansıyor. Ligde ilk devre olmadan Fenerbahçe yine yarıştan koptu. Kimse maçları izlerken heyecanlanmıyor. Duygusal bağ kopmuş, taraftar ne gol atınca seviniyor ne gol yenince üzülüyor.
Fenerbahçe, başkan değişsin, yenisi gelsin, aynı düzene devam edilsin gibi çözümlerle bir yere varamaz. Uzun dönemli, profesyonellerce hazırlanmış, buram buram üst düzey çalışma kokan projelerle gelmeli yeni yönetim. Ali Koç bunu yapabilecek bir portre çiziyor. Umarım bize yıldız transferi gibi kısa vadeli, demode çözümlerle değil, vizyon koyulan sistem değişiklikleriyle gelir.
Son olarak Beşiktaş için de iki kelime söylemek lazım. Uzun yıllar ülke puanına Avrupa’da pek katkı yapamayan Beşiktaş, bu sene tüm yılları telafi edercesine oynuyor. Ben Washington’dan görüyorum ki Fransızlardan Nijeryalılara kadar herkes bu takımı şaşkınlıkla takip ediyor. Özellikle Fransızlar Monaco maçlarını son derece umutsuzlukla takip ettiler. Beşiktaş’ın adını duyurduğu senedir bu sene. Umarım en az çeyrek final yapar ve hepimizi gururlandırır.