Geçen gün kütüphanemi düzenlerken epey bir zaman önce Avram Galante’ye ait bir Osmanlıca çıktısına rastladım. Yazının başlığı ‘İki Mühim Tarihi Keşif’ adını taşıyordu. Bilindiği üzere Galante pek çok kimliği olan bir isim. Gazeteci, milletvekili, araştırmacı, akademisyen, Ortadoğu dilleri ve tarihi uzmanı bunlardan bazıları. Esasen bu kimlikler aynı zamanda birbirini besler nitelikte. Galante’nin çeşitli gazetelerde kalmış, bir kısmı önemli bilimsel gelişmelerin tanıtımına ayrılan pek çok yazısı var. Bunlardan birine örnek teşkil etmesi için bu yazılarından birini çevirip yayınlamayı faydalı buldum.
ÇEVİRİM YAZI VE SADELEŞTİRME: ÖNDER KAYA
Galante’nin çeşitli gazetelerde kalmış, bir kısmı önemli bilimsel gelişmelerin tanıtımına ayrılan pek çok yazısı var. Bunlardan birine örnek teşkil etmesi için bu yazılarından birini çevirip yayınlamayı faydalı buldum. Zamanın Türkçesi günümüz insanının anlamakta epey zorlanacağı bir takım kelime ve ifadeleri içerdiği için yazıyı sadeleştirme ihtiyacı duydum. Yazık ki fotokopiyi alırken yazının künye bilgilerini kaydetmeyi ihmal etmişim. Ancak Yeni Mecmua 12 Temmuz 1917 ile 26 Ekim 1918 tarihleri arasında yayınlanmış olduğuna göre yazı da bu zaman aralığında bir tarihte çıkmış demektir. Yeni Mecmua İttihat Terakki’ye olan yakınlığıyla ve Türkçü çizgisi ile bilinir. Ziya Gökalp’in kontrolünde çıkan derginin öncelikli amacı yetkin kalemler vasıtasıyla halka ilmi konuların sade bir dil ve üslupla anlatılmasını temin etmekti.
Galante’nin akademik yanı
Biraz da Galante’nin akademik yanından bahsedelim. Galante, Abdülhamid karşıtı tutumu sebebiyle İttihatçıların sempati duyduğu bir isimdi. Gerek sahip olduğu donanım ve gerekse de İttihatçılara olan yakınlığı sebebiyle 1912’den itibaren Darülfünun’da yani geleceğin İstanbul Üniversitesi’nde ‘Semitik Diller ve Semitik Halkların Eski Tarihi’ kürsüsünde dersler veren Alman Profesör Bergstrasser’in yardımcılığı görevine getirildi. I. Dünya Savaşı sonrasında Prof. Bergstrasser’in görevine son verilince onun yerine bu kürsüye profesör olarak atandı. İşte bu süreçte ilim dünyasında meydana gelen, sahasıyla ilgili gelişmeleri yakından takip etti. Zaman zaman da toplumu bilgilendirici nitelikte gazete ve dergilerde yazılar kaleme aldı. Şimdi Galante’nin ilgili yazısının çevirisine geçelim.
Galante’nin yazısının çevirisi
“Siyasete, iktisadi buhrana vesaireye bakmaksızın, ilim yürür gider. I. Dünya Savaşı sırasında Gelibolu yarımadasında savaş alanının hemen yanı başında birkaç Fransız eski eser âlimi top sesleri arasında arkeolojik kazı ile meşgul olarak pek çok eski eseri gün ışığına çıkartmışlardır.
Son ilim mecmuaları biri Sümerlere diğeri Mısırlılara olmak üzere iki önemli tarihi keşiften bahsediyorlar. Biri Âdem ile Havva’nın rivayeti ile ilgilidir. Tevrat, Âdem ile Havva’nın cennette rahat yaşadıklarını ve Havva’nın yılan tarafından verilen yasak meyveyi yediği ve kocasına yedirdiği için cennetten kovulduklarını şöyle ifade ediyor: “Rab Allah, kadına; bu senin yaptığın şey nedir dedi; kadın dahi yılan beni aldattı ve yedim dedi ve Adem’e dahi sen zevcenin sözünü dinleyip ondan yeme diye seni men ettiğim ağacın meyvesinden yediğin için yer, senin sebebinden melun olup bütün ömrün boyunca ondan zorlukla yiyeceksin ve senin için diken ve çalı meydana getirecek ve sen çöl otunu yiyeceksin; kendisinden aldığın toprağa dönünceye kadar; alnının teriyle ekmek yiyeceksin; zira sen topraksın ve toprağa döneceksin dedi.”
Amerika’nın Pennsylvania Üniversitesi’nde saklanan ve bundan bir müddet evvel keşfedilen ve ancak yakın zamanda çözülerek okunan bir Sümerce kitabede Adem ve Havva rivayeti mevcuttur. Şümer’de (halk tabiriyle Sümer) bulunan eski Nippur’un (Bağdad’ın güneyinde yer alan şimdiki Nifer) tapınak kütüphanesinde bulunmuş olan bu kitabe milattan önce 2100 senesine aittir. Şümerce, Babilliler tarafından dahi kullanıldığından ve Babil edebiyatının, İbranilerin edebiyatından daha eski olduğu tarihçe sabit olduğundan; bu kitabenin metnini okuyan ve çözen Edvard Ciera; Tevrat’taki rivayetin Babil’dekinin değiştirilmiş bir versiyonu olduğunu beyan ediyor.
Kitabenin tercüme metni aşağıdadır:
‘Ey Adem, vücudun yürüyebilir, göz yaşların kâfidir. Önümden kaç ve çöle git, insanı ölümden kurtaran bitkiden sakın yeme, benim bahçeme (yani cennete) artık geri dönme; bahçeyi sürmek için bir daha uğrama; vadilerime, ormanlarıma git, bana görünme. Git toprağı sür, terin ile maişetini tedarik et… Gidip dünyayı çoğaltın.’
Bu metinde yılan rivayeti yoktur. İbrani edebiyatının, Babil edebiyatından alıntıları yalnız bundan ibaret değildir. Aynı hal Tufan rivayetinde ve diğer rivayetlerde de gözlemlenir. Meşhur Babel Bibeli yani Babil Tevrat’ı namındaki eser bu meseleden bahseder. Tarih, Babil kronolojisinin Milat’tan önce yaklaşık üç bin senelik bir zamanı tespit ettiği için, söz konusu kitabe kronoloji açısından bir yenilik göstermiyor.
İkinci keşif Yukarı Mısır’da ‘el-Aksar’ da Lord Karnardon ile Horward Carter tarafından meydana çıkarılan mezardır ki, Mısır’ın on sekizinci sülalesi hükümdarlarından Tutank-Amon’un mumyalanmış vücudunu içinde barındırır. Tam ve sağlam bir halde olan bu mezarın bulunduğu hücrede taht, hükümdar ile eşini gösteren çizimler, fildişinden yapılmış muhtelif eşya, kıymetli taşlar bulunduğu gibi, elbise ile dolu bir sandık ile çeşitli erzak sandıkları dahi bulunmuştur. Eski Mısır’da ölümden sonraki hayata inanıldığı için, hayatı devam ettirmeye yarayacak malzeme yani yemek, su ve elbise kabirlerin içine konurdu.
Hükümdar Tutank-Amon Milat’tan 1350 sene evvel yaşamıştır. Tarih, Mısır kronolojisinin Milat’tan önce yaklaşık dört bin küsur senelik zamanını tespit ettiği için bu mezar kronoloji açısından mühim değilse de sanatın gelişmesi ve ilerlemesi açısından mühimdir. Mezarın Londra’ya nakli ve yahut Mısır’da bırakılması meselesi, kâşif ile Mısır hükümeti arasında tartışma konusudur. İki taraf da kendi fikirlerinde ısrar ediyor.”
Darülfünun muallimlerinden Avram Galanti