İsrailli müzik grubu Lola Marsh, Ankara If Performance Hall’daki konserinin ardından, 17 Kasım’da Salon İKSV sahnesinde yeniden hayranları ile buluşuyor. Beş yıl önce bir arkadaş buluşmasında bir araya gelip müzik yapmaya başlayan grup, ilk single’ları ‘Sirens’tan sonra müzik dünyasına bomba gibi düştü. Arkasından gelen ikinci single’ları ‘You are Mine’ ile de Universal Music ailesine katılma şansı elde etti. Yael Shoshana Cohen’in nostaljik, büyüleyici sesi ile Gil Landau’nun akıllara kazınan gitar melodilerinin bir araya gelme hikâyesini gelin kendilerinden dinleyelim.
Grubun adını nasıl koydunuz? Lola ve Marsh birer karakteri mi tanımlıyor?
Biz gerçekten Lola Marsh’ın kim veya ne olduğunu bilmiyoruz. Sadece bu isim kulağımıza hoş geldi…
Lola Marsh oluşumundan biraz bahseder misiniz?
Bundan tam beş yıl önceydi. Gil ve ben müzik yapacak partner arıyorduk. İlk defa Gil’in doğum gününde beraber çaldık ve aramızda kuvvetli bir bağ hissettik. Daha sonra müzik konuşmak için bir araya geldik. Karşılıklı oturduğumuz ilk dakikadan itibaren şarkı sözü yazıp demo kaydetmeye başladık. Bu gerçekten de mücize gibiydi. Bundan kısa bir süre sonra, Tel Aviv civarında hemen hemen her yerde çalmaya başladık. Yaklaşık bir yıl sonra da müziğimizi daha da yaymak, sesimizi daha fazla duyurmak için ek müzisyenler aramaya başladı. Mati Gilad basgitarda, Rami Osservaser gitar ve orgda, Dekel Dvir de davulda bize katıldı. Onlarla birlikte gerçek Lola Marsh ailesini kurduk. Bu arkadaşlar yaptıkları işte olağanüstüler; aynı zamanda karakter olarak da harikalar ve çok iyi dostlar.
Müzik tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Sizi en çok ne etkiledi?
Yaptığımız müziği tarzını genellikle romantik, nostaljik, sinematik ve hayalci gibi sözcüklerle tanımlıyoruz. Etkilendiğimiz birçok şey var. Çok sevdiğimiz filmlerden onların film müziklerine, okuduğumuz kitaplardan sanatçılara kadar birçok etkeni sayabiliriz. Örneğin Sufjan Stevens, Bon Iver, Edith Piaf bunlardan sadece birkaçı.
Devamlı olarak seyahat edip dünyanın birçok yerinde konserler veriyorsunuz. İstanbul sizin için ne ifade ediyor?
İstanbul’da ilk kez birkaç ay önce çaldık. Gerçekten harikaydı. İnsanlar çok iyi, sokaklar çok güzel ve yemek mükemmeldi. Tekrar gelmek için hepimiz sabırsızlanıyorduk.
Sahnede yaşayıp unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?
Mmm... Bunu söylemek çok zor çünkü sahnede yaşadığımız birçok deneyim ve anımız var, ama çok özel bir andan bahsedebilirim. Slovakya’daki konserlerimizin birinde Yael, Lola Marsh’ın en büyük hayranlarından birini sahneye davet etti ve binlerce kişinin önünde beraber şarkı söylediler. Bu bizim için çok duygusal bir andı. Bu duygusal deneyimi tüm kalabalıkla beraber yaşadık, onlar da bizimle aynı şeyi hissetmişti.
Gelecek projelerinizle ilgili bizi biraz bilgilendirir misiniz?
Sonbahar turnemizi bitirmek üzereyiz. On sekiz konseri geride bıraktık ve Türkiye’deki konserle beraber son beş konserimizi tamamlayacağız. Turneden sonraki planlarımız ise öncelikle biraz dinlenmek ve ardından çıkacak yeni albüm için şarkı sözleri yazmak. Gerçekten çok heyecanlıyız çünkü çok uzun zamandır turnede seyahat edip konserler veriyoruz. Şimdi ise stüdyoya dönüp, tekrar yaratmaya başlayacağız.
Gil Landau, Işıl Amanoel ve Yael Shoshana Cohen