Eugene, Çekoslovakya’nın Munkacs şehrinde 1928 yılında doğdu. Esas adı Jeno Schwartz’dı Çok mutlu ve neşeli olan ailenin iki kız ve iki erkek çocuğu vardı. Annesi çok dindar bir Ortodoks aileden geliyordu ama usta bir erkek terzisi olan babası dindar değildi. Eugene’in yetiştirildiği ortamda din çok önemsiz bir öğe idi.
1938 yılının kasım ayında, Eugene’lerin oturduğu bölge, Macaristan’a iade edilmişti. 19 Mart 1944 yılında ise Nazi Almanya’sı bütün Macaristan’ı işgal etti. Ardından Macar Yahudi’lerine derhal 6 köşeli sarı yıldızlar taktırıldı. Sonraki 10 gün içinde ise tüm Yahudiler, gettolara taşınmak zorunda bırakıldılar. Onların evi gettoya çok yakın olduğu için, evlerine birçok Yahudi aile daha sığdırılmıştı.
Bir gün gettonun yakınındaki bir avluya kamyonlar yanaştı. Oradaki Yahudilerin hepsi zorbaca kamyonlara bindirildiler. Eugene o sırada okuldan eve dönüyordu. Uzaktan kamyonları görünce, oraya doğru koştu. Babası ve iki kız kardeşi kamyondaydılar. Bir asker, annesinin suratının ortasına bir şamar attıktan sonra onu da kamyona doğru ittirdi. Eugene’in eve girmesine izin vermediler ve ite kaka kamyona bindirdiler. Artık bütün ailesi ve diğer Yahudi aileler felakete doğru yol almaya başlamışlardı. Başka bir avluda bindirildikleri kamyonlardan indirilerek hayvan vagonlarına bindirildiler.
Auschwitz- Birkenau kampına götürüldükleri zaman, Eugene derhal annesi ve kız kardeşlerinden ayrı bir sıraya konuldu. Babası da ortalarda görünmüyordu. Daha sonra bedeni, kafası tıraş edildi, soğuk su akan duşların altına girip yıkandı. Sonra koluna 55546 numarası dövme olarak kazıldı, çizgili gri mahkûm üniformaları giydirildi.
‘Cehennem deliği’nde yaşam
Eugene, Auschwitz’de 10 gün kadar kaldıktan sonra, köle işçi olarak, küçük bir trene bindirildi ve Buckenwald’a küçük bir kampa gönderildi. Daha sonra Harz Dağlarındaki Dora Mittelbau bölgesine yeniden nakledildi. Naziler, köle işçilere V1 ve V2 roketlerinin imal edileceği yeri hazırlamak üzere tünel kazı çalışmaları yaptırıyorlardı. Köleler her gün 14 saat boyunca, neredeyse açlık sınırında, yetersiz bir tayınla, acımasızca çalıştırılıyorlardı. Dağdaki kayalıkları kırıyorlar, kırdıkları taşları bir el arabasına koyup uzak bir tarafa yığıyorlardı. Görevleri dağda tünel kazmaktı. Eugene bu ağır çalışma şartları altında o kadar zayıf düştü ki, beş ay sonra şiddetli bir zatürreeye yakalandı. Alman bir doktor onun hayatını kurtardı.1945 yılında Mart ayının ortalarında, Bergen-Belsen’e gönderildi. Eugene orasını ‘Cehennem Deliği’ olarak niteliyordu. İnsanlar yarı ölü, iskeleti çıkmış bedenleriyle uzanmış yatıyorlardı. Sağlık hizmeti verilmediği için kampta tifüs salgını vardı. 15 Mayıs’ta, İngiliz Birlikleri oraya ulaştı ve kampı özgürlüğüne kavuşturdu.
Özgürlüğün sevinci ve coşkusu yatışınca, Eugene artık hayatta yapayalnız olduğunu ayrımsadı. Sevgili ailesinin tümünü kaybetmişti. Sadece, Çekoslovakya ordusunda savaşan ve subay olan ağabeyi hayattaydı. O, artık evsiz ve yurtsuzdu. Üstelik sadece 17 yaşındaydı. Bir süre sonra Eugene, ‘Sangelager’ de, İngiliz ordusu için tercümanlık işinde çalışmaya başlamıştı. Burada gelecekte eşi olacak olan Annie ile tanıştı. Eugene, Annie’den ‘kurtarıcım’ olarak bahsediyor.
İngiltere’ye yerleşti
Daha sonra Annie ile evlendiler ve dört çocukları oldu. Böylece Eugene, hayata yeniden sıkı sıkıya bağlandı. 1949 yılında İngiltere’ye yerleştiler. Marks and Spencer mağazasında depo şefliği yaptı. Daha sonra müdürlüğe kadar yükseldi. Şimdi emekli ve Leeds şehrinde yaşıyor. Okullarda, ceza evlerinde ve değişik Yahudi cemaatlerinde Holokost konusunda konuşmalar yapıyor ve kendi hikâyesini anlatıyor. Büyük kızı Lilian, Holokost Vakfında yönetici olarak çalışıyor.
Kız kardeşlerinin izinde
Eugene 2009 yılında, eski Holokost kurtulanları ile yaptığı bir konuşmada kız kardeşlerinin gaz odasında can vermediklerini tesadüfen öğrenince, kızı Lilian ile birlikte bunu araştırmaya karar verdiler. Almanya’da Bad Arolsen’de bulunan, ‘Uluslarası İz Sürme Arşivleri’ne giderek, orada 22 yaşındaki Paula’nın ve 20 yaşındaki Jolan adlı kız kardeşlerinin, Auchwitz’de üç ay kaldıktan sonra, köle işçi olarak Gelsenkirchen’deki, petrol üretme fabrikasında çalıştırıldıklarını, ve 11 Eylül 1944 tarihinde fabrikanın bombalandığını ve sonrasında 151 Macar Yahudi’si kadının katledildiklerini öğrendiler. Bu kadınların arasında onun kız kardeşleri de vardı. Bu öğrendikleri Eugene’in, 60 yıldan beridir gaz odalarında öldüklerini sandığı kız kardeşleri için yeniden derin bir acıya gömülmesine neden oldu. Tek tesellisi ikisinin son anlarına kadar birlikte olduklarını öğrenebilmiş olmasıydı.
Eugene büyük kızı Lilian ile birlikte, Almanya’da, Gelsenkirchen’de gömülü olan kız kardeşlerinin mezarlarını ziyaret ederek başlarında dua etti, az da olsa ruhu sükûna kavuşmuştu.