14 sene önce, 15 Kasım sabahı… Saat 09.14
14 yıl önce, 15 Kasım günü, sabahın saatlerinde İstanbul’da arka arkaya iki intihar saldırısı meydana geldi. İlk patlama saat 09.14’te Kuledibi Neve Şalom Sinagogu önünde yaşandı. İki dakika sonra, 09.16’da Şişli Beth İsrael Sinagogu önünde bir patlama daha meydana geldi. Korkunç patlamalar sonucunda kutsal Şabat günü duasında bulanan ve terör kurbanı olan canlar dışında, o anda tesadüfen sokaktan geçen esnaftan kişiler de vardı. Bu acımasız terör saldırısında 27 kişi yaşamını kaybetti. Yitirdiğimiz Avram Varol, İsrael Kohen Ülçer, Yona Romano, Berta Özdoğan, Annette Rubinstein Talu ile anneannesi Anna Rubinstein ve Şişli’deki muayenesinde sadece Yahudi olduğu için öldürülen Dişçi Yasef Yahya’yı, 8 Kasım Çarşamba günü bir kez daha andık. Neve Şalom Sinagogunda düzenlenen 14. anma duasına Hahambaşı Rav İsak Haleva liderlik etti.
Törene başta kurbanların yakınları olmak üzere, Türk Yahudi Toplumu ileri gelenleri, hahamlar, İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Yosef Levi-Sfari ve yahidler katıldı. Törende, saldırıda genç yaşta hayatını kaybeden Yoel Kohen Ülçer’in hatırasına kurulan vakıftan gençler anlamlı konuşmalar yaptı. Söz alan gençler, yaşanan trajedinin daima hatırlanacağını, asla unutulmayacağını, unutturmayacaklarını belirtti. Zaten, bu acıyı unutmak mümkün müydü?
Akşam okunan Arvit duasından sonra, yaslı ailelerin nezaretinde Hahambaşı Rav Haleva anma töreni için hazırlanan mumu yaktı. Teilim ve Zohar’dan okunan paragrafların yanı sıra hep bir ağızdan Kadiş duası okundu. Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh terör kurbanı Yoel Ülçer’in annesi Rozi Ülçer’i Tora’nın bulunduğu Aron HaKodesh önüne, törendeki tüm Rabanimlerin olduğu Teva’ya davet etti. Yıllar geçse de içleri saran hüzün geçmemişti. El Male Rahamim: Rahmet dolu Tanrı yanına aldıklarına huzur ve sevgiyle sarılsın…
Bu sene anma anıtını tasarlayıp uygulayan Mimar Ceki Duşi oldu. Sergi bu yıl iki bölümden oluştu. Geçen yılki sergide herkesin katılımı ile isim yazılı taşlardan oluşan anıt bulunuyordu. Bunun devamı olarak isim yazılı taşları kaybettiklerimizin mezarına bırakıldığını gösteren fotoğraflardan oluşan video ve müzik ile bütünleştiren bir hikâye anlatımı gerçekleşti.
Bu seneye ait sergide yapılan enstalasyonda; ‘Yansıma ve Bütünleşme’ olgusu işlendi. Duşi, anıtı şöyle anlattı:
“İki yanda yeşillikler içinde, kaybettiklerimizin isimlerinin yer aldığı, parçaların ortaya doğru bir araya geldiği ve paslansak da ortada hep bir bütünü oluşturduğumuzu betimleyen BURADAYIM yazısının da eşlik ettiği bir anıt yaratıldı. Bütün bu katılaşmış ve güçlü duran olgunun altında ise; doğal taşların ve toprağın ortasındaki su öğesi yer aldı. Su; durgun ve siyah bir zeminle birleşirken, hem hayatın yansımalarını bize hatırlatmakta hem de katı varlığımızın hafiflemesini sağlamakta. Böylece maddi ve manevi hayatın bir buluşması ve bütünleşme olgusu yaratılmış. Görsel dokusuyla herkesin düşündüğü farklı duyguları ortaya çıkarmalı ve etkilemeliydik, hem de katılımcı olmayı; bir bütünün parçaları olmayı sağlamayı hedeflemiştik.
Ziyaretçiler tarafından ister isim, ister düşünce ve duygularına ait mesajların yazıp minik şişelere koydu. Şişeleri diledikleri gibi süsleyerek yani kişiselleştirilerek suya bırakarak interaktif bir enstalasyona katıldılar. Suyun üstündeki mesaj dolu birbirine benzer ancak farklı şişelerin bir araya gelişinin yarattığı görsel şölen, anıtın başında her an değişimin olabileceğini hatırlattı.”