Doğum, tüm ailenin sevinçle karşıladığı bir durum. Hiçbir annenin aklına doğum sonrası yaşayabileceği duygu karmaşası gelmez. Annelik duygusu toplum tarafından yüceltilmiştir ve evlat kokusu cennet kokusudur. Tüm bunlar doğru olsa da kimi zaman anne bunları hemen hissedemez. Mutlu olması gereken bu zamanda içini olumsuz duygular kapladığı için vicdan azabı çeker. Vicdan azabı giderek öfkeye dönüşür, öfkesini kendine, eşine ve hatta bebeğine bile yönlendirebilir. Annelik hüznü, lohusalık, al basması gibi birçok isimle adlandırılan postpartum depresyon destek alınması gereken bir süreçtir. Bu kritik süreci ve yapılması gerekenleri Keşif Psikoloji kurucu ortağı, Uzman Psikolog Eda Kurtuluş Akın ve Ebeveyn Koçu Sandra Şarhon ile konuştuk.
Postpartum depresyonu nedir, neden olur?
Eda K: Doğum sonrası depresyon, doğumla beraber annenin hayatında oluşan fiziksel, duygusal ve davranışsal değişimlerin annenin hayatına yarattığı yıkıcı etkinin toplamına verilen isimdir. Depresyon belirtileri, gebelik sırasında ya da doğumun sonrasında başlamış olabilir. Doğum sonrası kadınların yüzde üç ile altısının gebelik sırasında ya da doğum sonrası haftalar ya da aylar içinde (majör) depresyon dönemi geçireceği öngörülür. Doğum sonrası depresyon dönemlerinin yüzde 50’si gerçekte doğum öncesi başlar. İleriye dönük çalışmalar, gebelik sırasında duygudurum ve kaygı belirtilerinin doğum sonrası depresyon geçirme olasılığını arttırdığını göstermiştir.
Tedavisi nasıldır?
Eda K:Annenin yaşadığı sorunların şiddeti tedavide önemli bir belirleyicidir. Duruma göre ilaç desteği veya psikoterapi ile tedavi süreci yürütülebilir. Anne aynı zamanda emzirme sürecine gireceği için tedavide kullanılacak ilaçlar bu durum göz önünde bulundurularak düzenlenir. Postpartum depresyonu tanısı almaya gelmeden, önleyici koşulları konuşmamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Bebek sahibi olmaya karar verme süreci, annenin bilinçli bir tercih olarak anne olmayı seçmesi, bu süreçte baba adayının desteği, annenin ne kadar sosyal destek alabileceği gibi koşullar doğum sonrası da annenin hayatını kolaylaştıracaktır.
“Yaşanan sorunlar iki haftadan uzun sürüyorsa dikkat!”
Anne ne zaman profesyonel yardım için başvurmalı?
Eda K: Tedavi edilmemiş postpartum depresyon yeni anneler ve çocukları için tehlikeli olabilir. Eğer annenin yaşadığı sorunlar iki haftadan fazla sürerse, günlük durumlarla başa çıkamıyorsa, kendisine veya bebeğe zarar verme düşünceleri zihninden geçiyorsa, günün çoğunu aşırı endişeli, korkmuş veya panik halinde geçiriyorsa annenin profesyonel yardım alması gerekir.
Yakın çevre anneye nasıl davranmalı?
Olabildiğince destekleyici olmaları bu sürecin daha kolay atlatmasını sağlayacaktır. Doğum sonrası herkesin ilgisi aileye yeni katılan bebek üzerinde olur ancak annenin de bu süreçte bakıma ve ilgiye ihtiyacı vardır. Anneye doğum sonrasında bakım ve destek vermek çok önemli.
Ebeveyn koçunun bu sürece nasıl bir katkısı olur?
Sandra Ş: Benim de başımdan geçen bu süreçte, en çok ihtiyacım olan, birinin bana yaşadıklarımın geçici bir dönem olduğunu ve kendimi nasıl sakinleştirebileceğimi anlatmasıydı. İlk önce buradan başlıyorum. Konunun farkında olmak, kendimizi ve hormonlarımızı biraz daha nasıl dengeleyebileceğimizi bilmek durumun atlatılmasına yardımcı oluyor. Ebeveyn koçu olarak bu süreçte anneyi sakinleştirecek nefes ve anda kalma çalışmaları uyguluyorum. Annelerin kendi kendilerine uygulayabilecekleri bu yöntemler ile sinir sistemlerini aktif ederek, hormonlarını düzenlemeye yardımcı oluyoruz. Sinir sistemi dengelenen anne, endişe, kaygı ve korku yerine bebeğine daha çok sevgi dolu bir yaklaşım sunmaya başlıyor. Aynı zamanda koçluk çalışmaları ile annenin takıldığı birçok konuda yargısız bir dinleme yaparak, düşündürücü sorular ile kendi çözümünü bulmasında destek oluyorum. Bedenini rahatlatacak hareketler, beslenme düzeni gibi çalışmalar ile birlikte zihnen, bedenen ve ruhen rahatlayan anne bu süreci çok daha rahat ve huzurlu geçirebilme şansına sahip oluyor.
Her gün 10 dakika nefes egzersizi
Ebeveyn koçu ile çalışamayacak annelere kendilerinin uygulayabileceği tavsiyelerin neler olur?
Sandra Ş: Öncelikli olarak bu dönemin geçici olacağını bilmeleri ve bu dönemden geçerken hormonlarının etkisi altında çok hassas ve alıngan olabileceklerini kabul etmelerini öneriyorum. “Evet, şu anda hassasım ve ağlamak istediğimde ağlayabilirim” düşüncesi bile çok rahatlatabiliyor anneleri. Zaman zaman kendimize çok yüklenen ve sürekli güçlü gözükmeye çalışan anneler olabiliyoruz. Oysa kendimize izin vererek, güzelliklere odaklanabileceğimiz anlar yaratmaya başladıkça rahatlamaya da başlayabiliriz. Vakit buldukça 15 dakika dışarıda hava almak, yürüyüş yapmak, sevdikleri bir şeyleri okumak, izlemek olabilir. Bunun dışında nefes çalışmaları çok yardımcı olacaktır, her gün düzenli 10 dakika yapacakları en basit olarak otururken, burunlarından alıp yavaşça burunlarından verecekleri birkaç düzenli nefes çalışması sinir sistemlerine iyi gelecektir.
Babalar anlayışlı olmalı
Eşler için önerilerin var mı?
Sandra Ş: Eşlere öncelikli olarak sabırlı olmalarını önerebilirim. Bu dönemde anneler çok büyük bir desteğe ve anlayışa ihtiyaç duyuyor. Tabi ki babalar için de bilinmeyen ve yeni bir süreç başlıyor; zorlandıkları, kendilerini yalnız hissettikleri anlar olabiliyor. Bu dönemin geçici bir süreç olduğunu kendilerine hatırlatarak, eşlerine destek oldukça eşlerinin rahatlayacağını ve bununda bebeklerine yansıyacağını bilmeleri babalara güzel bir hatırlatıcı oluyor. Babaların olabildiğince işteki stresi eve getirmeyip, geldiğinde tüm olumlu enerjisiyle bebekle ilgilenmesi, annenin de bir ara verip dinlenebilmesi için çok büyük bir destek oluyor.
Bir başka bakış açısı
John of God kristal yatak terapisti ve farkındalık danışmanı Belkıs Gülcan Heperol’a göre lohusalık depresyonunun kaynağı 3. çakranın blokajı olabilir. Göbek deliği ve göğüs kafesi arasında bulunan, göbek kordonu ile aktive olan 3. Çakra ya da göbek çakrası, kendine değer vermek, cesaret, kararlılık, içgüdüsel kararlar ve 6. his konularında etkilidir. Stres ve geleceğe dair endişeli düşünceler en çok bu çakramızı etkiler. Kişisel güç merkezimiz olarak kabul edilen bu çakranın dengesiz çalışması depresif ruh hali, kendine güvensizlik, yalnızlık korkusu, öfke ve konsantrasyon bozukluğu gibi hislerin yoğunlaşması ile hissedilir.
3. Çakrayı dengelemekte sarı renk önemli
Mücevherlerle dolu anlamına gelen bu çakra dengede olduğunda kişi kendini canlı, uyumlu ve güçlü hisseder. Stresle baş edebilir, dengeli ve iyi kararlar verebilir. Sevgi dolu, merhametli ve sabırlı olabilir. 3. çakrayı dengelemek için 3. çakranın rengi olan sarı rengi ile çalışmak, güneş ışığında vakit geçirmek, sarı rengi ile renk terapisi yapmak faydalıdır. Aromatik yağlardan bergamot, mandalina, adaçayı ve papatya doğal taşlardan sitrin, sarı topaz, kehribar ve kedigözü bu çakrayı aktive etmek için kullanılabilir. 3. çakra sindirimle doğru orantılı çalıştığından sağlıklı ve doğal beslenme lifli gıdalar tüketmek, taze meyve suyu içmek, sarı biber, ananas, mısır, limon gibi yiyecekleri tüketmek blokajın giderilmesine yardımcı olur.