Normal çizgimden biraz çıkıp basketboldan uzaklaşmak, siyaset ve sporun kesiştiği bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hikâyemiz zamanında dünyanın en iyi yüksek atlayıcılarından Margaret Lambert, nam-ı diğer Gretel Bergmann hakkında.
Margaret Lambert, 16 yaşındayken yani Nazi rejiminin hakimiyetinin hemen öncesinde Almanya rekorunun sahibi ve pek de atletizmle öne çıkmayan Alman Yahudilerinin tarafsız birçok sporseverle beraber Olimpiyatlardaki umuduydu. Ancak 1935’te çıkarılan ırkçı Nürnberg yasalarından sonra ‘ikinci sınıf’ muamelesi gören bütün Alman Yahudi sporcuların resmi olarak spor yapma hakları ellerinden alındı. Buna mütakiben İngiltere’ye kaçan Margaret, hünerini orada da gösterince kısa zamanda üne kavuştu.
Tarihe Nazi Olimpiyatları olarak da geçen 1936 Berlin Olimpiyatları, Adolf Hitler’in Propoganda Bakanı Joseph Goebbels’in tavsiyesine uymasıyla, dünyaya Nazi Almanyasının gücünü göstermek için bir fırsat olarak kullanılacaktı. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Nazi rejimine karşı olan birçok kurum ve devletin protestosuyla karşılaşan Almanya, katılımın tam olması için hiç kimseye, özellikle Yahudilere karşı hiç bir ayrımcılık yapmadıklarını göstermek istedi. Bu yüzden Margaret dahil birçok Alman Yahudi atlet apar topar getirilip, Olimpiyat elemelerine katılmaları söylendi. Margaret her ne kadar istemese de ailesi devlet tarafından şantaj malzemesi olarak kullanılınca geri gelmek zorunda kaldı.
Olimpiyatlarda yarışacak kapasitedeki tek Alman Yahudi atlet olan Margaret’in eline - tam da ABD takımının gemiyle yola çıktığı öğrenildikten sonra - “Heil Hitler” diye ile biten bir mektup geçti. ‘Performansındaki düzensizliklerden’ dolayı Alman ekibine dahil edilmemişti ve kimsenin bu zamanlamanın manidar olduğu hakkında pek de şüphesi yoktu.
Bunun yanında Nazi Almanya ekibi, Margaret’in yerine yarışması için birini bulmuştu: Dora Ratjen. Dora, Margaret’in deyimiyle sevecen, geçinmesi kolay bir oda arkadışıydı. Ancak şüphe uyandıran davranışları vardı, asla Margaret’in yanında üstünü değiştirmez ve sadece ona tahsis edilen bir duşta yıkanırdı.
Ve zaman bu şüpheli davranışlar için bir cevap sunacaktı. Dora Ratjen, doğum adıyla Hermann Ratjen, bir erkekti ve Nazi Almanyası bunun öğrenilmemesi için onu bu gizli davranışlara zorluyordu. Sonunda Hermann ‘Dora’ Ratjen yüksek atlamada Almanya’yı temsil etti ve ancak madalya almayı başaramadı. Nazi Almanyası ırkçı ve ayrımcı tavrıyla Margaret’in kesinlikle kazanacağı bir madalyadan oluyordu.
Sevdiği sporu yapamayan Margaret, Amerika’ya göç etti. Ancak 1930’larda ABD’de yükselen ciddi antisemitizm dalgasından kendini korumak isteyen genç kadın, eski kimliğini tamamen arkada bırakmak zorundaydı. Eski adı Gretel’i bırakan, anadili Almanca yerine İngilizce konuşan Margaret, hâlâ zamanının en iyi yüksek atlamacılarındı. Eğer 1940’ta Olimpiyatlar düzenlenmiş olsaydı ABD’yi temsil etmesi kesin gözüyle bakılıyordu.
Ancak sonrasında aile kurmak için sporu bırakan Margaret, ABD ordusunda doktor olan çalışan Bruno’yla evlendi. 75 seneyi aşkın süren mutlu evlilik, Bruno’nun 102 yaşında hayatını kaybetmesiyle sonsuzluğa ulaştı.
Margaret’in sporcu kimliğine yakışan onur ise 1996 Atlanta Olimpiyatları öncesinde, yani Berlin Olimpiyatlarından tam 60 sene sonra Almanya’dan geldi. Zamanın Almanya Başkanı Walter Troger’ın imzasıyla gelen mektupta, Margaret Lambert’ten ‘Onur Konuğu’ olarak katılması rica ediliyordu.
Hakkında birçok haber, köşe yazısı ve kitap yazılan Margaret, Nazi Almanyasının tüm çabalarına rağmen unutulmadı. Tek bir Olimpiyata katılamasa bile o çok sevdiği spor sayesinde tarihe geçmeyi başardı... Bu durumu Olimpiyatların resmi sitesi için çekilen belgeselde gülerek şöyle özetliyordu: “Onlar [Naziler] gitti ama ben hâlâ buradayım!”