DANİEL LEVİ İkilem
Bilindiği gibi Tora’nın ilk cümlesi şöyle başlar: Başlangıçta “Elohim” gökleri ve yeryüzünü yarattı.
Gökleri ve yerleri yaratan ‘Elohim’ Yaratıcı kimdir? Nasıl bir vvarlıktır? İnsanoğlu onu nasıl anlamalıdır?
Bazı ipuçlarına şöyle ulaşabiliriz:
Öncelikle 3. Pasuk’ta anlatıldığı üzere “Işık Olsun” dedi ve Işık oldu.
Zaman kavramı insanoğlunun anladığından farklıdır. İstemesi ile olması arasında zaman farkı yoktur. Olsun dediği zaman olur.
Yahudi öğretisi, dünyanın kuruluşunu 5778 yıl öteye götürür. Buna karşılık bilimsel veriler, örneğin Göbeklitepe örneğinde olduğu gibi 10 bin yıl geçmişten bahsetmektedir. Çelişkiyi hocalarımıza, rav’larımıza ve more’lerimize, sorduğumuzda aldığımız cevap “Tora’da önce ve sonra yoktur” olur.
Derler ki: O vardı, O var ve O var olacak… Sanki bu boyutta “Her şey olmuş, olmakta ve olacaktır.”
Tora Bereşit Kitabının önsözünde Tora’nın bir hikâye, tarih vs. kitabı olmadığı, sadece insanoğlunun evrendeki görev tanımı olduğu söylenmektedir. Hal böyle iken verilen kronoloji ve sıralamayı nasıl açıklayacağız?
Burada insanoğlunun bildiğinden farklı bir zaman kavramı ile karşı karşıyayız.
Diğer taraftan, bilim dünyası, Tora’nın beş kitabının içeriği hakkında bilimsel özelliği olan bir bilgiyi ortaya koyamamıştır. Ne bir kanıt, ne bir belge, ne bir görüş… Bilimin bugün kullandığı bilimsellik kıstasları itibari ile söylenebilecek bir şey yok gibidir. Buna karşılık 15 milyon Yahudi ile beraber, 2,2 milyar Hıristiyan ve 1,6 milyar Müslüman kabaca dünya nüfusunun yüzde 55’i Tora’ya inanmaktalar. Onlara göre Adam, Hava, Noah, Avraham, İtshak, Yaakov, Moşe vs. yaşamışlardır ve halen dünya nüfusunun yüzde 55’inin yaşamına rehber olmaktadırlar.
Max I. Dimont’un ‘Jews, God & History – Yahudiler, Tanrı ve Tarih’ kitabında şöyle vurgulanmaktadır: “ Yahudilerin geçmişini arar iken pek az kanıt, belge, harabe, anıt, yazıt bulursunuz. Kültürü yaşatan, anadan, babadan çocuklara; nesilden nesle gecen kadim bilgilerdir.’’
Tora, teyiden şöyle yazar: “O ateşin içinden size konuşmuştu. Sözcüklerin sesini duyuyordunuz. Hiçbir suret görmüyordunuz. SADECE SES.” Devarim 4:12
Sadece kulağın duyduğu fiziksel ses dalgaları…
Tuhaf bir şekilde İranlılar Yahudilere “Kelimi – Sözcüler, Sözün sahibi?” der.
Bir başka konu ise atfedilen isim veya isimlerdir. Yaradan’ı çok değişik isimler ve sıfatlar ile ifade etmek bu Muazzam Varlık’ı tanımlamaya yeterli mi?
Türkiye Hahambaşılığının yayınladığı ‘Sidur Kol Yaakov’ dua kitabına göre Yaratan ve isimleri arasındaki farkı anlayabilmek için İsim’i bir nesneyi diğerinden ayırmak için kullandığımız tanımlar olduğu yazılıdır. Tek ve Eşsiz’in isme ihtiyacı olmaz. Yaratan’ın isme ihtiyacı “O”na hitab edecek canlıların yaratılması ile oluştu. İsim, bir kimlik aracı değildir. İsim, bir nesnenin hem özünü hem de farklarını yansıtır.
Bu bilgiler doğrultusunda Yaratan, idrak edilemez. “O” her türlü anlayışın ötesindedir.
İdrak edilemez fakat davranışları anlaşılabilir. Davranışları “O”nu tanımamıza yardımcı olurken ayni zamanda bizlere model olmaktadır.
Bu zihinsel çalışmayı tamamlamak için Türkiye kökenli Kudüs İbrani Üniversitesi öğretim görevlisi rahmetli Prof. Yomtov Assis Z”L’in şu sözünü de hatırlatalım: “Saat varsa saatçi de vardır”. “Kullanım Kılavuzu” olmadan aletlerin kullanımının zorluğu göz önünde bulundurulduğunda acaba dinler de İnsanlığın Tanrısal yolculuğundaki rehberleri midir? Öyle ise rehberleri doğru okuyup barış içinde yaşayabilmek için ne yapmalı?