Edirne Yahudilerinde pazar ve tatil günleri*

Şalom’umuzun 70 yaşını tamamlayıp 80’lere doğru yol almaya başladığı bu günlerde gelin de Edirne Yahudilerinin (Los Danderne) yaklaşık 80 yıl önceki yaşamlarının bir kesitine göz atalım.

Naim GÜLERYÜZ Kavram
13 Aralık 2017 Çarşamba

Pazar, Edirne’de, ailece eğlenme günü idi. Yaz veya ılık ve güneşli kış günlerinde dahi açık havaya çıkılır, Tugay ve Gezi Kahvehanelerinde buluşulurdu. Orduevi Gazinosunun yanındaki alan çok popülerdi. Orada sadece çay içilir, akşamüstü saatlerinde, Orduevi bayrak indirme töreni izlenir ve hep beraber İstiklal Marşı söylenirdi.

Bahçe ve Mesireler

Çetin geçen bir kıştan sonra bahar ayları büyük özlemle beklenirdi. Mayıs sonu geldiğinde herkes mutluydu. İşyerlerinden çıkanlar eve dönmeden önce parklarda, açık hava kahvelerinde ve Tunca ile Meriç kıyılarında karanlık çökünceye kadar dinlenmeyi yeğlerdi.

Bahar ve yaz aylarında genelde, başlıca mesire ve sayfiye yerleri olan Bülbül Adasına, Söğütlük’e veya faytonla ulaşılan Karaağaç’a gidilirdi.

Tunca üzerindeki Birinci Köprü yanı başında, Bülbül mevkii veya adası olarak anılan, adını yörede bulunan bülbüllerin çokluğundan alan ve sebze ile meyve bahçeleriyle bezenmiş bir mesire yeri vardı. Bahar ve yaz günlerinde hafta arası, kadınlar erkenden gider masa tutar, eşlerinin işten dönüşlerini beklerdi. Yemekler tabiatıyla evden getirilir, içecek kahve veya gazoz, bazen da bira ısmarlanırdı.

Söğütlük Korusu, Karaağaç yolu üzerinde, İkinci Köprüden sonra, Meriç kenarında yüksek ağaçların gölgelediği güzel bir mesire yeriydi. Pazar veya tatil günleri evden getirilen soğuk köfteler, pilavlar, patlıcan kızartmalar ve türlü böreklerle meyveler yenir; çaylar, kahveler, gazozlar içilirdi. Çocuklar bitap düşene kadar oynar, daha ileri yaştakiler akordeon eşliğinde dans ederdi. Şamil Kaneti çok güzel akordeon çalar, paso doble ve kadril dans komutlarını verirdi. “Pikniğe Şamil de geliyor!” dendi mi kimse kaçırmak istemezdi. Fransa’yı gezmiş olanların anlatılarından yakıştırılarak bölge Bedebulon (Bois de Boulogne) olarak anılırdı.

Daha önce adı Demirtaş olan Karaağaç Köyü, Yahudiler arasında Demerdeş diye bilinirdi. Sultan I. Ahmed ve daha sonra IV. Mehmed (Avcı)’in birer kasır inşa ettirdikleri yöre, bir zamanlar kentin en muteber mesirelerinden biri idi. İki tarafı ağaçlıklı güzel bir yoldan faytonla gidilen Karaağaç, vişne ve dut ağaçlarıyla dolu bahçeleri ve de değişik eğlence yaşamıyla ‘Edirne’nin Küçük Paris’i’ olarak anılırdı.     

Sinemalar

Edirne Yahudilerinin eğlence seçeneklerinden biri sinema idi. Uzun kış aylarında cumartesi akşam, zaman zaman da hafta arası gidilen kışlık sinemaların yanında yazın ‘olmazsa olmaz’ı açık hava sinemaları revaçta idi.

1905 yangınından sonra, Sultan Mehmed V. Reşad’ın Edirne’yi ziyareti vesilesiyle Belediye ‘Hadikai Fevaid’ (yararlanmak için ağaç bahçesi) olarak anılan bir park yaptırdı. Sonradan adı Cumhuriyet Bahçesi olarak değiştirilen bu mekânda 1924 yılında bir sinema-tiyatro inşa edilip, yaz-kış hizmet veren bir çay bahçesi-gazino işletmeye açıldı.

Sinemaya genelde erkenden gelinir, yer tutulurdu. Filmler başlamadan önce sinema işletmesi bazen günün popüler aranjman şarkılarını bazen de piyano soloları çalardı. Bazı akşamlar, parlak elbiselerle sahneye çıkan solist Mordo Menda ve amatör müzik grubunun konserleri yer alırdı. Mordo ve grubu Kız Öğretmen Okulunda konser verdikleri gibi Tugay Gazinosunda da genelde çarşamba günleri müzikli seanslar düzenlerdi. Yazın, İstanbul’dan Sabite Tur Gülerman gibi ünlü sanatçılar gelip Türk Sanat Müziği konserleri verirdi. Sinema binası 1 Nisan 1958’de yandı. Haber, Kaleiçi Yahudileri arasında “Se kemo Reşadiye…” (Reşadiye yandı!) sözleriyle ve üzüntüyle yayıldı. Söylenceye göre sinemanın altında antik bir Bizans hamamı veya Ermeni mezarlığı mevcuttu.

Bu arada, Kapalıçarşı çıkışında Ayvazoğlu ile Çilingirler Caddesinde, Toraman ve İşbilen Sinemalarını ve Sabuni mahallesindeki sinemayı da unutmamak gerekir. TV çıktıktan sonra sinema sevdası da fark edilir oranda söndü.

Zogo Pastanesi

Edirnelilerin anılarından silinmeyen bir buluşma mekânı da Saraçlar Caddesi üzerinde Merkez Postanenin karşısındaki Zogo Pastanesi idi. İş görüşmelerinin de yapıldığı bu salonda âşıklar da gizlice buluşur, liseli gençler kuytu köşeleri tercih ederdi. Kışın gidilecek fazla seçenek olmadığından, pazar öğleden sonraları pastane dolar taşar, nefis baklava ve metal kadehlerde sunulan dondurmalar eşliğinde sohbet uzar giderdi. Akşam işten eve dönenler de çok kez yarım kilo baklava, piramit pasta veya plastik sürahide boza almadan önünden geçmezlerdi.

 

*Bu yazı Sol Avigdor, Mihail Bayer Boyacıoğlu, Moiz Bayer, Hazmonay Derazon, Yuda Kalvo, Hayim Mitrani ve Av. Selim Özlevi’nin anılarından özetlenerek düzenlenmiştir.

Edirne’nin tarihi, sinagogları, yaşamı, basını, ünlüleri ve diğer yönleri için kaynak:

Naim A. Güleryüz, Tarihte Yolculuk- Edirne Yahudileri, Gözlem, 2014.