- Siz benim öğretmenim değilsiniz, siz benim temizlikçimsiniz! - Boş ver bunları, çözelim hadi şu problemi… - Siz bunu çözemezsiniz, çözebilseydiniz temizlikçi olmazdınız!
Süreyya Güzel, Damla Sönmez, Ushan Çakır ve Rıfat Şungar, almış oldukları tiyatro eğitimine karşın, sahneden çok ekranların tanıdığı isimler. Hemzemin Tiyatro, onların yıllar boyu süregelen tiyatro aşkının yeni doğan çocuğu.
Yorumlayamayacağı hiçbir karakter olmadığını düşündüğüm, canlandırdığı her kişiliği ısmarlama bir giysi gibi kendine mal eden Ushan Çakır, bugüne kadar sadece ‘Korku Tüneli’, ‘Bazı Sesler’, ‘Iska’ ve ‘Göl Kıyısı’nda sahneye çıkmış olsa da bir kez izleyenin bir daha unutamayacağı cinsten fenomen bir oyuncu. ‘Göl Kıyısı’nın ciddi yönetmenlik hatalarına karşın, “21. Yüzyılın Orestes’i böyle olur” dercesine karakterini kafasına göre yorumlayarak, fazlasıyla hak edilmiş Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu ödülünü kazanmış. Usta oyunculuğu öne çıktığından üst düzey ışık tasarımcılığı çoklukla unutuluyor.
İlk kez Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Üç Maymın’unda, ilk yarıyı neredeyse bir başına götüren 17 yaşındaki çocuk olarak karşımıza çıkan Rıfat Şungar da o gün bugündür sinemada ve televizyonda sağlam bir kariyer yapmış ama, hep sahneyi düşlemiş. Nihayet 2015’te ‘Blink / An’ ile üst düzey bir tiyatrocu olduğunu göstermiş. Ancak kimi idari sorun sebebiyle yılın en iyi oyunlarından Blink ne yazıktır ki uzun ömürlü olamamış.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunu Süreyya Güzel, Tiyatro Ayna, Düşün Sahnesi, Duru Tiyatro gibi topluluklarda yer almış ama çoklukla televizyon dizilerinden ve filmlerden tanınmakta. Duru Tiyatro’daki oyunculuk atölyelerinde oyuncu koçluğu ve eğitmenlik de yapıyor. St. Joseph Lisesini bitirdikten sonra Sorbonne’da başladığı tiyatro eğitimini Yeditepe Üniversitesi’nde burslu olarak tamamlayan, ‘Bornova, Bornova’ ile başlayan başarılı ve bol ödüllü bir sinema ve televizyon kariyeri sürdüren Damla Sönmez de, sağlam tiyatro altyapısına karşın sadece ‘Yalnız Batı’, ‘Savaş’ ve ‘Parçacıklar’da sahneye çıkmış.
Hemzemin başka bir aşkın da ürünü. Süreyya Güzel & Rıfat Şungar ile Damla Sönmez & Ushan Çakır, sahneye gerçek yaşamdaki beraberliklerini de taşıyorlar.
Dünyayı, sınırsız, ayrımsız, tanımsız, eşdeğer gören, estetik ve içerik açısından zamanın ruhunu içinde taşıyan bir tiyatro olmayı hedefleyen topluluk, her gruptan, her coğrafyadan insanı içine alan oyunlar oynamayı, farklı sanat anlayışlarına, yeniliklere, deneysel çalışmalara açık bir tiyatro topluluğu olmayı amaçlıyor. İlk olarak, Alman genç kuşak yazarların en önemlilerinden Marius von Mayenburg’un ‘Stück Plastik’ adlı oyununu ‘Bi Parça Plastik’ adıyla sahneliyorlar.
Birkaç hafta önce ‘Çirkin’ adlı oyununun izlenimlerini sizlerle paylaşmış olduğum 1972 doğumlu Marius von Mayenburg, 1999’dan beri Thomas Ostermeier’in ünlü “Berliner Schaubühne am Lehniner Platz” tiyatrosunda sanat yönetmeni ve ‘residence oyun yazarı’ olarak yazdığı oyunların çoğunu Schaubühne’de sahneliyor.
2016 Film Ekimindeki, büyük olasılıkla bugüne kadar sinemada yapılmış en sert bağnaz dindarlık eleştirisi ‘(M)uchenik / Öğrenci’nin senaryosu, filmin yönetmeni Kirill Serebrennikov tarafından, Mayenburg’un bir oyunundan uyarlanmış.
İlk kez Schaubühne’de sahnelediği on altıncı oyunu ‘Stück Plastik’de, erginlerin ergen gibi davrandığı, cafcaflı sözlerle sınıfsal ayırımcılıkların kınandığı, ama tuvalet temizleme işini ‘başkalarının’ yaptığı ‘mükemmel’ aileyi, orta sınıfın kendini beğenmişliğini, riyakârlığını, yüzüne vurarak acımasızca tefe koyuyor. Orta sınıf ahlâkının, aynen tiyatronun dekorunu oluşturan elemanlar gibi yapay, sahte ‘bi parça plastik’ olduğunun altını çizerek, bu kesimin kendi kofluğunun ve yüzeyselliğinin aynasına dönüşmüş olan güncel sanatla ilişkileriyle de dalga geçiyor.
İş, aile, ev yaşamı, arkadaşlar, eğitim, kendini geliştirme, politik olarak ‘doğru’ yaşam sürdürme çabasının hiçbir şeye yetişemez duruma getirdiği Michael ve Ulrike, şık bir mahallede yaşayan hâli vakti yerinde bir çifttir. Michael Sınır Tanımayan Doktorlar’la çalışmayı hayal eden bir cerrah, sanatçı karısı Ulrike ‘Damian’dan iyi’ olduğuna inanan takıntılı kavramsal sanatçı Serge Haulupa’nın asistanıdır. İşlerinin yoğunluğu, yeniyetme oğulları Vincent’ın ergenliği onları öylesine aşmıştır ki, ne kadar mutsuz olduklarının, ilişkilerinin bir süredir nasıl paramparça olduğunun farkında bile değildirler. Farkında olmadıkları sadece sonuna gelmiş evlilikleri değil, toplumsal ve ekonomik eşitsizlik karşıtı aydın ve ilerici duruşlarıyla kendilerinden bile gizlemeye çalıştıkları, bağnaz, konformist, ayırımcı, hatta ırkçı kimlikleridir de.
Omuzlarındaki yükü azaltmak için bir yardımcı tutmaya karar verdiklerinde, genç temizlikçi Jessica’yı işe alırlar. Kısa sürede evin vazgeçilmezi olan, toparlayıp temizleyen, bulaşıkları yıkayan, yemek pişiren, oğlanla ilgilenen, arada da çiftin dertlerini dinlemek için zaman ayırabilen Jessica evin bütün sorumluluklarını yüklenir.
Sıradan, normal, gerçekçi halk insanı temizlikçi, hayal gücünü kullanmak için değil, toz almak için para aldığının bilincindedir ama, ilk kez işveren olmak durumundaki ev sahipleri ona nasıl davranacaklarını pek bilemezler.
Aileyi çoklukla video enstalasyonlarında kullanan Ulrike’nin patronunu Haulupa, Jessica’ya da bir video art çalışmasında yer vermek ister. Her gün iş icabı yaptığı şeylerin aynısı yapacak, hijyenik olmayan yerleri temizleyecek ve bu işleri seyirci karşısında yapacaktır.
Aşağılanmanın sınırına ulaşılmıştır ama sanat aşağılanmaya değmez midir?...
Bi Parça Plastik, bir Hemzemin ortak çalışması olarak sahneleniyor. Ani bir karanlığın ve müzik patlamasının ayırdığı kopuk kopuk epizotlardan oluşan, hızlı ve akıcı bir anlatım temposu oluşturmuşlar. Proje Koordinatörü Damla Sönmez, Hare Sürel ile birlikte oyunun başarılı kostümlerini de üstlenmiş. Özellikle Ulrike’nin, önden kuru ve katı bir SSCB memuru üniformasını anımsatan, arkadansa bilinçaltında baskı altında tuttuğu bütün tutkuları açığa çıkarırcasına derin yırtmacıyla kırmızı bluzu müthiş. Ushan Çakır’ın ışıkları, Başak Özdoğan’ın, hem ailenin sığlığına gönderme yapan, hem de enstalasyon dekoru kadar yapay duran dekoru çok başarılı. Tek bir düşey plana indirgenmiş mutfağına bayıldım doğrusu.
Bu çok sağlam metin, asıl tadını gerçekten hakkını veren beş oyuncusunun çok başarılı yorumundan alıyor.
Oyunun çevirmeni Erce Kardaş Vincent’i de canlandırıyor. Ekibin en boylu poslu elemanı olmasına karşın, oyunculuğu ve beden diliyle ilk repliklerden itibaren inandırıcı bir 12-13 yaşlarında ergen portresi çiziyor. Kimi orta halli filmde bile iki boyutlu karakterlere beklenmedik bir derinlik getirmiş olan Rıfat Şungar, burada da sevimsiz Michael’e farklı ve derinlikli bir boyut getiriyor. Benim ilk kez sahnede gördüğüm Süreyya Güzel dört dörtlük bir Ulrike. İkili o kadar doğal, o kadar etkileyici, o kadar inandırıcı ki, bu neredeyse dayaklık çifte oyun geliştikçe acımayla karışık bir sempati bile duyabiliyoruz. Ulrike’nin kavganın en şiddetli anında iki sevgi sözcüğüyle yelkenleri suya indirişi, ya da sevgiye susamış bir sarılmanın Micheal’in cinsel açlığının aynasına dönüşmesi, güldürdüğü kadar içimizi de acıtıyor. Her izlediğimde yeteneğiyle beni yeniden şaşırtan Ushan Çakır Haulupa ile bir kez daha her türlü karakteri yorumlayabileceğini ispatlıyor. Sadece temizmiş gibi duran insanların pisliğini değil, günümüz modern Orta Sınıfının da kirini temizlercesine bitmez tükenmez bir enerjiyle durmaksızın didinen, bu yükün altında uykuları kaçan, ev sahiplerinin üst düzey (!?!) mantık karmaşasını anlamasa da doğallığıyla çözüm getiren Jessica’da Damla Sönmez müthiş.
Prömiyerini geçen sezonun sonlarında yapmış olan oyunu ilk kez o zaman izlediğimizde ekip takım oyunculuğunu da aşan olağanüstü bir profesyonellik dersi vermişti. Aslında yaşadıkları basit bir iş kazasıydı; ama video art ile sımsıkı ilişkisi olan, çekimlerin ekrana devamlı yansıtıldığı bir oyunda, başladıktan kısa bir süre sonra videonun bozulması tabii ki olabilecek en büyük felaketti. Biz olayın farkına varan izleyicileri ateşler basar ya da soğuk terler dökerken, sahnedekiler büyük bir soğukkanlılıkla oyunu sonuna kadar hiç aksatmadan götürmekle kalmadılar, zekice bir doğaçlamayla videoya bağlı finali videosuz duruma uyarladılar.
Tabiî ki artık videoları bozulmuyor, sanırım yedek bir kameraları da var ve yine heyecan verici dört dörtlük bir toplu oyunculuk sergiliyorlar ama, ben o geceki performansı hiç unutmayacağım.
Müthiş bir metne getirilmiş çok başarılı bir yorum. Sezonun izlenmesi şart oyunlarından.
18 ve 19 Aralık DasDas Sahne’de.
Hepinize iyi seyirler dilerim.