İsveç Başbakanı “Ülkemizde antisemitizm sorunu var”

İsveç Başbakanı Stefan Lofven, gazetecilere ülkesinde antisemitizm problemi olduğu belirtti. Bir toplantıda konuşan Lofven, ‘’Antisemitizmin yani Yahudi nefretinin bu toplumda hiç yeri olmadığı konusunda çok net olmak zorundayız. Kesinlikle istisna olmaksızın’’ dedi.

Dünya
20 Aralık 2017 Çarşamba

Başbakan bu sözleri son günlerde İsveç’in en büyük şehirlerinden Göteborg ve Malmö’de yaşanan antisemit saldırılardan sonra dile getirdi.

Cumartesi akşamı maskeli yaklaşık 10 kişinin el yapımı patlayıcılarla sinagogun önünü ateşe vermesinden sonra kundakçılık suçlaması ile polis 20’li yaşlardaki üç kişiyi pazar günü tutukladı.

İsveç Radyosunun haberine göre, cuma günü Malmö polisi İsrail protestoları sırasında Yahudi karşıtı nefret söylemleri rapor etti. Daha sonrasında da bir sinagoga molotof ile saldırıldı, polis bu olayı bir nefret suçu vakası olarak araştırıyor.

Olaylar üstüne Lofven, ‘’Yahudi nefretine toplumuzda kesinlikle yer yok. Bunu bitirmek için her yönden mücadele etmeliyiz. Her şeyi rapor etmeliyiz. Açık bir şekilde bununla mücadele etmeli ve sorumluların adalete teslim edildiğini herkes görmeli’’ dedi.

 

 

Ateşli Saldırı Korkunç –Ama Sürpriz Olmamalı

İntifadayı Malmö’den duyuruyoruz. Özgürlüğümüzü geri istiyoruz ve Yahudileri vuracağız!”

Geçen cuma akşamı Malmö Möllevång Meydanında bildiriler dikkati çekiyordu.

Bir gün sonra, cumartesi akşamı, yirmi kadar genç Yahudi Göterborg Sinagogunda bir kutlama için bir araya gelmişti. Saat 22’de, gençlerden oluşan büyük bir çete tarafından atılan Molotof kokteyller, benzinle yanan şişeler ile saldırıya uğradılar. Şans eseri ateş sönüverdi.

Göterborg Post Gazetesi on civarında maskeli gencin olay yerinden kaçtığının görüldüğünü bildirdi. Saldırının ardından şüpheli üç kişi yakalandı.

Pazar sabahında bu makaleyi yazarken sinagog saldırısının arkasında kimlerin olduğunu veya amaçlarını bilmiyorum. Fakat burada açık ve net bir durum var.

İsveçli ve Avrupalı Yahudiler birçok yönden tehdit altında. Birçok kimse, Yahudilere karşı nefret ve saldırı denilince ister istemez Nazileri düşünüyor. Bu, Avrupa ve Soykırım tarihi, Yahudilerin sistematik toplu katliamı ve Hitler’in yönettiği Nazi Almanya’sı düşünüldüğünde garip değil. Göteborg’daki şiddet dolu Nordik karşıt harekette Hitler’in takipçileri İsveçli Yahudilerin portreleri ve “hain” yazan plaketlerle yürüdüler.

Sonraki yıllarda Avrupa’da yaşanan Yahudilere karşı büyük terör saldırılarının arkasında olanlar Naziler değildi. Sıklıkla radikal Müslümanlardı; Filistin kökenli Danimarkalı Omar El-Hüseyin gibi.

2015 Şubat’ında bir cumartesi günü, 22 yaşındaki El-Hüseyin, Lars-Vilks Komitesinin ifade özgürlüğü seminerine otomatik bir silahla gitti. Katılımcılardan biri olan Yönetmen Finn Nørgaard’ı öldürdü ve bir internet kafeye kaçtı.

Omar El-Hüseyin bilinen bir antisemitti. Danimarkalı sınıf arkadaşları onun sıklıkla İsrail-Filistin sorunundan söz ettiğini ve Yahudilerden nefret ettiğini açıkça söylemekten korkmadığını belirttiği hatırlıyor.

İnternet kafedeki bilgisayar ekranında katil bir sonraki hedefini aradı. Google’a “sinagog” diye girdi. Aynı akşam Yahudi cemaatinin internet sayfasında, toplantı mekânında bir parti olacağını gördü. Birkaç saat sonra El-Hüseyin, on iki yaşındaki bir kızın bat-mitzva’sına ev sahipliği yapan partiye doğru hareket ediyordu.

Omar El-Hüseyin IŞİD’a bağlılık yemini etmişti. Partiyi dışarıdan koruyan 37 yaşındaki Dan Uzan’a yönelip onu başından vurdu. Dan Uzan, hemen orada öldü.

Birkaç hafta öncesinde Paris’te dört Yahudi birkaç IŞİD teröristi tarafından öldürülmüştü. Otuz üç yaşındaki Amedy Coulibaly, kaşer markete bir otomatik silahla girmiş ve dükkandaki dört kişiyi vurmuştu.

Malmö’de Möllevång Meydanında da geçen cuma günkü bildiri Yahudileri öldürmekte kanla susamış sözleri haykırmaktaydı. Malmö’de Haham Shneur Kesselam da, yıllar boyunca, sayısız defa rahatsız edilmişti. Haham, “Hitler’i destekleyin” ile “Kahrolası Yahudi” sözlerini duymak zorunda kalmış, kendisine atılan elma çürükleri ile içecek kutularının hedefi olmuştu. Bir keresinde Malmö merkezindeki Triangeln’de hahamın yürüdüğü kaldırıma araba sürülmüş ve haham darbe almıştı.

Neden? Çünkü Yahudi olduğu açıkça görülüyor. Kesselam hasidik bir Yahudi olarak geleneksel giyiniyor. Uzun siyah sakalı, siyah şapkası ve siyah kıyafetleri var.

O sadece Yahudi olduğundan ötürü saldırıya uğradı, tıpkı Kopenhag’da öldürülen Dan Uzan gibi. Tıpkı Paris’teki kaşer marketteki müşteriler gibi.

Geçen cumartesi Göterborg’da sinagogdaki gençler, nefret dolu insanlar silahlarıyla kendilerini gösterdiklerinde, bodruma sığınmak zorunda kaldılar. Bir genç kız annesine sms ile “Korkmaya başlıyorum” diye mesaj gönderdi.

Yahudilere karşı nefret bir sır değil. Ben ve diğer birçok gazeteci meslektaşım sıkça bunu bildiriyoruz. Daha birkaç hafta önce Dagens Nyheter Gazetesi’ndeki uzun bir makalede, bir İsveç kentinde Yahudi olduğunu söylemeye cesaret edemeyen Monica adındaki bir öğretmeni anlattım. Ne öğrencilerine ne de meslektaşlarına bunu söyleyebiliyordu.

“Öğrencilerin ‘Yahudilere ölüm!’ diye bağırdıklarını koridorda duydum. Antisemitizm sürekli orada. Kendisine şekerleme ikram etmeyen biri diğerine ‘Kahrolası Yahudi’ diyebiliyor” diye anlatıyor Monica.

Gamalı haçlar ve Hitler’e övgüler geldiğinde, birçok İsveçli antisemitizmi kolaylıkla tanıyıp, kınayabiliyor. Bunu okulda öğrendik.

Günümüz İsveç’inde Yahudilere karşı nefret, Nazi kökenli olmak yerine, bir başka şekilde ve bir başka ortamda görülüyor. Malmö’de Möllevång Meydanında geçen cuma Yahudi nefretinin yankılandığı gibi. Bu, Donald Trump’ın Kudüs’ü başkent kabul etmesine karşılık Filistin yanlısı bir bildiri olarak belirdi.

Möllevång Meydanında hatta Hayber sözleri duyuldu: “Hayber, Hayber, Yahudiler, Muhammed’in orduları dönecek!” Yahudilere karşı şiddeti içeren tehditkâr bildiri, İslamiyet’in peygamberi Muhammed’in güçlerinin 600’lı yıllarda Arap Yarımadasında Hayber şehrinde Yahudileri nasıl yendiğine dayanıyordu.

Helsinborg’da Gustav Adolf Meydanında da Hayber sesleri geçen yaz duyulmuştu. İsrail’in Kudüs’te Mescid-i Aksa’yı kapatmasına karşı Filistin yanlısı bir protesto gösterisi gerçekleşmişti. Bölge imamı Samir El Refai antisemit bir konuşma gerçekleştirmiş ve Yahudileri “maymunların ve domuzların soyu” olarak nitelendirmişti.

Malmö’de antisemitizmin İsrail politikalarına kızgınlıkla birlikte açığa çıktığı uzun zamandır ortada. En kötüsü de muhtemelen İsrail-Gazze savaşının yaşandığı 2009 yılında Büyük Meydan’da İsrail bayraklarının şişeler, yumurtalar ve roketle bombalanmasıydı. Katılımcılar “Kahrolası Yahudiler!” diye sloganlar atmıştı.

Malmö’deki öğretmenler uzun zamandır İsrail’e kızgınlık ve açık antisemitizm arasındaki bağı fark etti. Polonya’daki antisemit ayrımcılığı sırasında 1970’te İsveç’e göç eden Henryk Grynfeld bana Rosangård’da bir yüksekokulda öğrencilerinin sınıfının dışında durup “Kahrolası Yahudi! Kahrolası Yahudi!” diye bağırdıklarını anlatmıştı.

Bağıran öğrencilerinin birçoğunun Ortadoğu’da aile kökenleri vardı. Onların aileleri televizyon ve gazetelerde Yahudilerin kötü niyetli karikatürlerinin yayınlandığı, antisemitizmin yaygın olduğu ülkelerden göç etmişti. Politik ve dindar ülkeler Yahudilere sıklıkla kötü muamele etmekte – propagandalar hatta İsveç’e ulaşmakta.

Etki gücü yüksek Mısırlı şeyh Yusuf al-Qaradawi gibi, soykırımın Yahudilere Tanrısal bir ceza olduğunu anlatan televizyon gibi… “Tarih boyunca Allah bazı kişilere, yarattıkları hasardan ötürü Yahudileri cezalandırmasını buyurmuştur. Son cezalandırma Hitler tarafından gerçekleştirilmiştir” dedi al-Qaradawi ve ekledi, “Hitler onları alaşağı etti.”

Yahudi nefretine tanık olanların sayısı İsveç’te o kadar çok ki, hepsini yazabilmem imkânsız. Nokta şudur: Bunun gerçekleştiğini görüyoruz, bu tür eğilimler mevcut. Göteborg’da sinagoga karşı saldırı korkunç ama olayları aynı zamanda izleyenlere bu bir sürpriz gelmemeli.

Problem şu ki, konu antisemitizm olduğu zaman birçok İsveçli görüşü kaybediyor. Sadece İsveçli politikacılar değil. Malmö kentinin eski yetkililerinden Ilmar Reepalu, kentte Yahudilere karşı nefretin var olduğunu yıllar boyunca hafife aldı ve Gazze’de İsrail’in bombardımanına karşılık Malmö Yahudi cemaatinin kendini ayrı tutmasını dilediğini ifade edince durumu ayrıca kötüleştirdi. Sonunda hatasını anladı.

2012’de “Malmö’deki Yahudiler için durum anladığımdan çok çok daha uzun bir süredir kötüymüş” dedi. Yahudilere karşı nefret söz konusu olunca durumu hafife almak veya görmezden gelmek konusunda Reepalu, İsveçli yetkililer arasındaki tek örnek değil. Birçokları bunun olduğuna inanmakta zorlanıyor: Yahudilere karşı nefret, bugün? Hedefte olan başka gruplara karşılık kimisi de bunu küçümsüyor: Romanlar için durum çok daha kötü değil mi?

Nefret Müslümanlardan gelince durum karmaşıklaşabilir, çünkü bu grup günümüzdeki İsveç’inde çokça nefrete maruz kalıyor. Müslüm karşıtlarının antisemit olayları Müslümanları şüpheli kılmak üzere sıklıkla bir dayanak olarak kullanması durumu daha basitleştirmiyor.

Politikacıların zaman içinde Yahudilere nefreti bilinçaltına atıp küçümserken, Göterborg’daki saldırı meydana geliyor. Almedalen’de Nordik karşıt hareketin bulunmasına ve tarihin en kötü Yahudi düşmanlığını içeren kitaplarını satmalarına izin veriliyor. Helsinborg ve Malmö’deki meydanlarda Filistin yanlısı provokatörlerin Yahudileri öldürmek hakkında bağırmalarına izin veriliyor.

İsveç Yahudi Cemaati sinagog ve toplantı evlerini kameralar, demir parmaklıklar, alarmlar ve güvenlik geçitleriyle, kuşatılmaz kale gibi korumaya zorlanıyorlar. Fakat bu çaresiz annelerin, hayatları için korkan ve ateş ile benzin kokusu aldıklarını yazan çocuklarından sms almalarını önleyemiyor.

Yahudi dergisinin son sayısında baş editör Anneli Rådestad, İsveçli Yahudilerin kimliklerini göstermeye cesaret edemediklerini ve İsveç’in antisemitizmi açıkça fark etmedeki zayıflığını yazıyor:

“Nefret, tehdit ve taciz söz konusu olunca birçok liderin durumu kınamada eksiklik göstermesi kabul edilemez. Okul yönetimi, yerel yönetimler veya hükümet fark yaratmıyor.”

İsveç’te Yahudilere karşı nefret sorunu o kadar büyük ki, ABD’nin önceki başkanı Barack Obama, Malmö’deki antisemitizme karşılık iki kere özel temsilcilerini gönderme gerekliliğini duymuştu. Şimdi İsveçli yetkililerin Yahudi nefretini aynı şekilde ciddiye almalarının zamanıdır.

Niklas Orrenius, Dagens Nyheter, 10 Aralık 2017

İsveççeden çeviren: David Ojalvo