‘Kula’ 40 yıl sonra tekrar sahnedeydi

İlk olarak, tam 40 yıl önce sahnelenen Kula ‘930 adlı müzikal oyun geçtiğimiz hafta sonu Fulya Sanat Merkezinde tekrar seyircisiyle buluştu.

Sanat
20 Aralık 2017 Çarşamba

Amacı üniversite eğitimine katkı olan Kula üç kez sahnelendi. Koltukları dolduran seyirciler 1930 senelerinin Kuledibi’ndeki Yahudi yaşamına bir kez daha tanıklık etmenin keyfine vardılar. Eski oyuncuların büyük çoğunluğunun kadroda yer aldığı oyunda yönetmen olarak Ferit Koen, yönetmen yardımcısı olarak da Yusuf Şarhon da görev aldı.

Dekorundan kostümüne, makyajından canlı orkestrasına profesyonel bir performans çıkaran gönüllü ordusu üç ay gibi kısa bir sürede hazırlandıkları oyundan alınlarının akıyla çıkmanın haklı gururunu yaşıyorlar.

Kula ‘930 oyunu bugün dünyada tükenmeye yüz tutmuş, UNESCO tarafından kaybolma tehlikesi altında olarak nitelendirilen Judeo-Espanyol dilinde yazılmış ve halen bu dilde oynanabilen tek oyun. Dünya dil bilim mirası için çok büyük önem taşıyor.

Anet Pase oyun hakkında duygularını paylaşıyor.

KULA’nın ardından 

Tu madre kuando te paryo                   Annen seni doğurduğunda

İ te kito al mundo,                              Ve dünyaya getirdiğinde

Korason eya no te dyo                        Sana kalp vermedi

Para amar segundo                             Bir ikinciyi sevmen için

Adiyo, adiyo kerida                             Hoşça kal, hoşça kal sevgilim

No kero la vida                                   Bu hayatı artık istemiyorum

Me l’amargates tu                               Onu sen acılaştırdın    

 

 

Kula 930 ile hayatımıza giren bu şarkı yıllar ve yıllar söylendi durdu. Kendisini aldatan Bulisa için Mando’nun ağlayarak dövünerek söylediği bu şarkı, gönülleri tiyatro için çarpan, hayalleri zengin, eğlenmeyi, gülmeyi, dostluğu bilen bir avuç yürekli genç ile Kula 930 oyununda hayat buldu. İzzet Bana, Selim Hubeş, Karen Gerşon Şarhon, Yuda Siliki, Jojo Eskenazi... Dostluk Yurdu Derneğinin daracık sahnesinde 1977’de oynandı. Oyunu, merdivenlere kadar taşan seyirci kitleleri izledi. Günlerce, günlerce izlendi. Yurtdışına dahi gitti. Şarkılarının tümü ilk önce kasetlerden, sonra Los Pasharos Sefaradis Grubunun CD’lerinden dinlendi. Los Pasharos Sefaradis zaten Kula oyununu ortaya koyan gençlerdi. İzzet Bana, Selim Hubeş, Karen Şarhon. Yıllar geçti, yeni gençler onlardan feyz alarak Dostluk Yurdunu başka mekânlarda aynı aşkla devam ettirdiler. Bugün artık o dernek, lokal ruhu kalmadı. Ancak 2018 yılına gireceğimiz bu günlerde, Kula 930 oyunu, tam 40 yıl aradan sonra, eski ve yeni Dostluk Yurdu Derneği oyuncuları ile tekrar hayat buldu. Hem de geniş bir sahnede. Hem de yine dolup taşan salonlarda. Hem de aynı oyuncular, aynı aşk, aynı heyecanla.

Bu bir sihir. Tek kelime ile sahne büyüsü. O büyüyü yaratan da oyunu kaleme alan Dostluk ruhu. Kırk yılın içinde insanlar kilo da alsalar, saçlarına ak da düşse, belki tansiyon, şeker, kolesterol da taşısalar ya da kalplerinde acılar taşısalar, hani yüreklerindeki o sıcacık gençlik var ya işte o kıpırtı onları dimdik hiçbir yorgunluk hissi göstermeden sahnede fırtına gibi estirdi. Canla başla el ele yeni baştan ortaya çıktılar. Hepimizden hepinize. Sahne gerisinde, sahne önünde, makyajından ışığına, reji asistanından kostümcüsüne, oyuncuların arkasındaki orkestraya, yeni nesli simgeleyen Estreyikaslara kadar; Türk Yahudi Toplumu olarak size teşekkür etmeyi bir borç addederiz. Yüreğinize, emeğinize sağlık deriz. Yaşam felsefenizin, çalışkanlık ve üretkenliğinizin gençlere örnek olmasını dileriz.

Nasıl denir? Ad mea ve esrim. Yüz yaşına kadar.