Festivalde göçmen öyküleri: Wajdi Mouawad ‘Seuls / Yalnız’

Erdoğan MİTRANİ Sanat
20 Aralık 2017 Çarşamba

21. Tiyatro Festivali programına son anda katılan ‘Seuls / Yalnız’, 1968 doğumlu, Lübnan asıllı Kanadalı yazar, oyuncu, yönetmen Wajdi Mouawad’ın yazdığı, yönettiği ve oynadığı La Colline-Théâtre National yapımı tek kişilik bir oyun.
Ortak yapımcıları Au Carré de L’Hypoténuse, Abé Carré Cé Carré Compagnies de Création, Espace Malraux Scène Nationale de Chambéry et de La Savoie, Le Grand T théâtre de Loire-Atlantique, Théâtre 71 Scène Nationale de Malakoff,Comédie de Clermont-Ferrand Scène Nationale, Théâtre National de Toulouse-Midi Pyrénées, Théâtre d’Aujourd’hui-Montréal. Sahne tasarımını Emmanuel Clolus, ışık tasarımını Éric Champoux, orijinal müziği Michael Jon Fink, dramaturjiyi Charlotte Farcet, kostüm tasarımını Isabelle Larivière, ses tasarımını Michel Maurer üstlenmiş.

Pek çok tiyatro ve sinemasever Mouawad’ı, 2010’da ünlü yönetmen Denis Villeneuve’ün beyazperdeye uyarladığı, 2011’de Devlet Tiyatrosunda Cem Emüler’in ‘Yanık’ adıyla sahnelediği, ‘Incendies / İçimdeki Yangın’ın yazarı olarak tanır.

Ailesiyle birlikte iç savaştan kaçmak için 1977’de Fransa’ya, peşinden de 1983’de Kanada’ya göç eden Mouawad 1991’de National Theatre School of Canada’dan mezun olmuş. Yönetmenlik kariyerine Théâtre Ô Parleur’de başlayan sanatçı, 2000-2004 yılları arasında Montréal’in önemli alternatif tiyatro topluluklarından Théâtre de Quat’ Sous’nun sanat yönetmenliğini yapmış. 2005’te Fransa’nın saygın Molière Ödülünü, “Fransız tiyatro yönetmenlerinin çağcıl yazarlara ilgi göstermedikleri” gerekçesiyle reddetmiş. Aynı yıl Montréal’de Abé carré cé carré ve Paris’te Au Carré de l’hypoténuse tiyatrolarının kurucuları arasında yer almış. 2008–2010 arası Au Carré de l’Hypoténuse, Espace Malraux ve Scène nationale de Chambéry et de la Savoie’da daimi sanatçı olarak bulunmuş. 2009’da ‘Le Sang des Promesses’ dörtlemesini 63. Avignon Festivalinde sahnelemiş. 2011–2016 yılları arasında Grand T-Nantes’ta daimi sanatçı olarak yer almış. Nisan 2016’dan beri kurucularından olduğu Paris’teki La Colline Ulusal Tiyatrosunun sanat yönetmeni ve direktörü.

Oyunları dünyanın pek çok önemli tiyatrosunda sahnelenen, sayısız ödül ve unvan sahibi Mouawad’ın yaşamıyla oyunları, göçebelikten, kimlik arayışı ve kültürel yabancılaşmadan izler taşır: Günümüzde göçmen olan herkes gibi. “Evet, işte gidiyorum” demeye hiç alışamadım. Yıllar boyunca hep takip eden, ona ne denirse yapan kişi oldum. O yüzden bu sürgünlerin üzerimde farklı farklı etkileri oldu. Bana acı çektirdikleri kadar beni özgürleştirdiler. Bu bağımsızlık, hiçbir zaman milliyetçi bir kavram tarafından hapsedilmemiş olmamdan geliyor. Bayraklardan bağımsız, kitlesel kimlik nevrozlarından bağımsız...” 

‘Seuls’, adından da anlaşılacağı gibi bütün öfkesi, şüpheciliği ve başkaldırısıyla yalnızlığın, birbaşınalığın değişik veçhelerini konu edinen bir oyun. Wajdi Mouawad’ın, canlandırdığı, zihninin içine hapsolmuş doktora öğrencisi Harwan, bir yandan hayran olduğu yönetmen Robert Lepage külliyatı üzerine ‘hayali olanın sosyolojisi’ adlı tezini yazarken, bir yandan da beyin kanaması geçiren komadaki babasıyla büyük bir hesaplaşmanın girdabına girerek Montreal’daki doktora hayatının puslu havasından, dilini unutmuş olmasına rağmen hâlâ hatırladığı capcanlı Lübnan sokaklarına doğru zorlu bir zihinsel yolculuğa çıkar.

‘Le Sang des Promesses / Vaatlerin Kanı’ dörtlemesini oluşturan ‘Littoral’, ‘Incendies’, ‘Forêts’, ‘Ciels’den sonra farklı bir üslup arayışına giren Mouawad, ‘Seuls’ü “ille de bir ‘tiyatro oyunu’ değil, olsa olsa bir ‘tiyatro gösterisi’ olarak tasarlamış:

Her zamanki lirizmle yazdığımda, araya ne zaman biraz şiir serpiştirsem Seuls kafa tutuyor, susuyor sonra da alıp başını gidiyordu. Sadece günlük kullandığımız kelimeleri kaldırır gibiydi. Sözcükler, mahkûm oldukları sıradanlıkta beni korkutan yollarda ilerletecek kadar sıkıcı görünüyorlardı. Ancak gösteri tarafından hoş görülecek olan da  yalnızca o yollardı. Nereye götürdüğünü bilmediğimiz, ilerlediğimizin dahi farkında olmadığımız o yolları takip etmemiz gerekiyordu. Yaratıcı ekibimle nihayet vardığımız nokta, ağaçların arasında kederli bir boşlukta kanat çırpan görkemli bir kuştu. Adı tek sözde vücut buluyordu: çokseslilik. Çoksesli kuş bize yol gösterdi: Seuls çoksesli yazıma dayalı bir tiyatro gösterisi.

Sözcüklerle, seslerle, müzikle, ışıkla, kostümlerle, sessizlikle ve çokseslilkle örülmüş, seyirciyi ilk anından itibaren içine alan, iki saat boyunca sular seller gibi akan, oynanan, yaşanan, finalde cam üzerinde soyut resim enstalasyonuna dönüşen benzersiz bir tiyatro gösterisi olmuş sonuçta.

Bittiğinde on dakika süreyle çığlık çığlığa alkışlanan ‘Seuls’ bir mucizeler gösterisine dönüşen festivalin son mucizesiydi. Yolu Paris’e düşenler sakın kaçırmasın.

 

b planı ‘Home / Yuva’

Yuva nedir? Neye denir: Yaşadığımız ev? Doğduğumuz ülke? Barındığımız alan? Değişen enlem ve boylamlarımızla bitmeyen yuva arayışımız bir gün son bulabilir mi?

 

Festivalin yerli yapımlarından, Sami Berat Marçalı’nın yazdığı ‘Home / Yuva’ ilk kez ABD’de, New York LaGuardia Performing Arts Center’da prömiyer yapmış bir oyun.

Yirmi küsur yıldır ABD’de yaşayan Handan Özbilgin Bromley adlı yapımcı, ikincikat’da Marçalı’nın oyunlarını izledikten sonra Home / Yuva konusunda bir Türk-Amerikan ortak yapımında birlikte çalışmayı teklif etmiş. Önce New York – İstanbul arasında bir gidip gelme trafiği başlamış. Mayıs 2016’da yapımcı, yönetmen ve oyuncularla ortak atölye çalışmasıyla oyun taslağı ortaya çıkmış. Bitmiş metin, yönetmen Elena Heyman tarafından Ekim 2016’da New York’ta Amerikan oyuncular ve ABD’de yaşayan bir Türk kadın oyuncu ile sahnelenmiş.

ikincikat’dan ayrılıp b planı’nı kurduğundan beri yönettiği ‘Kabileler’ ve ‘İstila!’da öteki olmak, iletişim ve göçmenlik meselelerine kafa yoran, yazar yönetmen Sami Berat Marçalı, ‘Home / Yuva’da dilde ve geçmişte olmasa da, yuva arayışı ve hayal kurma konusunda ortaklaşa yolları New York’un göbeğinde kesişen dört göçmenin bir tek gecede yaşadıklarını anlatıyor. Oyun, bir gemiden atlayarak ülkeye kaçak giren iki sırılsıklam ıslak gencin gece vakti bir taksiye atlamasıyla başlar.

Taksici sadece İngilizce, kız sadece Türkçe konuşmaktadır. Kızın otistik delikanlı kardeşiyse oyun boyunca hiç konuşmaz. Birbirinin dediğini anlamayan kız ile taksici tartışırken, araba bir adama çarpar. Kardeş adama yardım etmek için taksiden indiğinde, panikleyen şoför, kapıları kilitleyip kaçar. Öykü bundan böyle iki paralel ortamda, bir yandan otistik kardeşle, çarpmadan sadece sersemleyen ‘gay’ karakter arasında, diğer yandan da taksicinin, bütün parayı kardeşine verdiği için ödeme yapamayan kızı, parasını alabilmek için rehin tuttuğu taksinin içinde gelişecektir. İnsanlarla iletişim kuramayan, kendisine dokunulmasına bile izin vermeyen kardeş, belki de karşısındaki adamın duygusallığının, sevecenliğinin etkisiyle tek kelime bile konuşmadan anlaşmayı öğrenecektir… Kapısından içeri girdiğinde kız için bir ‘yuva’ olan taksi hapishaneye dönüşürken, şoförle genç kız bir şekilde birbirlerine ulaşacaklar, kız serbest bırakıldığında tekrar yuvaya dönüşen taksiden çıkıp, ömür boyu yüklenmiş olduğu özürlü kardeşinin sorumluluğunu tekrar almaya karar vermekte zorlanacaktır…

Marçalı, göçmenlik, iletişim, birbirimizi anlama üzerine yazdığı, aidiyet ve varoluş kavramlarını araştıran oyunu dinamik ve güncel bir dille sahneye taşıyor. Dekor ve kostüm tasarımını Marta Montevecchi, ışık tasarımını Alev Topal, ses tasarımını Fatih Rağbet üstlenmiş. Bora Akkaş, Erol Ozan Ayhan, Özlem Zeynep Dinsel ve Saim Karakale çok sağlam bir takım oyunculuğu sergiliyorlar. ‘Altın Ejderha’daki başarılı çıkışın ardından dizi sektörüne transfer olan Saim Karakale’nin etkileyici bir yorumla tiyatroya dönmesi hoş bir sürpriz. Dörtlünün en heyecan verici oyuncusu, bu sezon da devam etmekte olan ‘Yen’deki o nefis performansını bile aşan Bora Akkaş. Müthiş dozunda bir yorumla, hepsi de çok konuşan diğer üç karakterin arasında kaybolabilecek bir kişiliği rahatlıkla öne çıkarmayı başarıyor.

Çok iyi yazılmış, çok da iyi sahnelenmiş bir metin. 28 Aralık Toy Maçka’da ve 2018’de İstanbul sahnelerinde. Mutlaka görün derim.

Hepinize iyi seyirler dilerim.