Şalom Gazetesi’nin 70. yılını kutladığı gecede ben de eski anılara bir yolculuk yaptım… 1979 yılında verdiğimiz Tel Aviv konserine…
Doç. Dr. Ahmet Kurtaran*
Geçtiğimiz günler Şalom Gazetesinin 70. yıldönümünün coşkuyla kutlandığı gecesindeydim. Bu davette, giderek unuttuğumuz bazı güzelliklerin yeniden hatırlandığını görüp, mutlu oldum...
Galayı önemseyen giysiler içinde seçkin konuklar, birbiriyle sevgi ve saygıyla tokalaşan eller, zamanında başlayan etkinlik, güzel ve özenli bir ikram, coşku ile alkışlayan, eğlenmesinin bilen medeni insanlar topluluğu…
Belki, “Ne var tüm bunlarda” diyebilirsiniz? Ancak, “Dünlerde her şey daha güzeldi” dediğimiz, güzellikleri yaşadık o gece…
Ben de bu arada eski anılarıma gittim…
1979’a daha yeni girmiş; karlı, buzlu bir Ankara’dayız... İstanbul’dan kadim dostum Egemen Bostancı arıyor:
“Dışişleri’nin İsrail’e uzanan bir kültür etkinliği var, gelebilir misiniz?”
O yıllarda Ankara Hacettepe Diş Hekimliğinde henüz yeni protez doçenti olmuşum. Üyesi olduğum Modern Folk Üçlüsü ile popüler Türk kültürünü içerde-dışarda temsil etmeye çalışıyoruz. Anlayacağınız, ilimle-film beraber yürüyor… Böyle durumlarda, dış işleri rektörlüğe bir yazı yazıyor, “Ülkemizin yurt dışında temsili…” diye başlayan yazı ile “Diş yerine, müzik göreviyle” devlete hizmet ediyoruz birkaç günlüğüne…
Kadro, adeta milli takım… Sevgili Ajda, klavyede Garo Mafyan, gitar ve bas’ta Selçuk-Uğur Başar’lar, davulda Cezmi Başeğmez’li İstanbul Gelişim Orkestrası ve biz MFÜ…
Şarkıların seçimi, provalar, sonuçta 19-24 Şubat tarihlerinde iki konser, TV-radyo programları için Tel Aviv’e uçuyoruz…
Ankara o yıllarda bir kültür merkezi… Ülkelerin milli ve dini bayramlarında bizleri de kutlamalara çağırıyorlar… Bu nedenle, İsrail konseri için hazırlıklıyız; İbranice bir parça var ezberlerimizde…
Konserler Mann Oditoryumunda. İlk kısımda biz, sonrasında Ajda çıkıyor… Finali beraber yapıyoruz. “Avir harum stayin, vereye horanim…” Altı Gün Savaşının anılardaki şarkısını söylüyoruz… Türk-İsrail dostluğu yükseliyor, büyük coşku yaşanıyor… İki - üç kez bis yapıyoruz… Alkış, alkış, alkış…
Müziğin girdiği yerde hırs, kin, nefret, düşmanlık olmaz…
Ertesi gün tüm gazeteler geceyi başlıklarına taşımışlar…
Bu gecenin fikir mimarları; Türk-İsrail dostluk dernekleri ve dışişleri bakanlıkları… Ama aslan payı hiç şüphesiz ki, şimdilerde artık aramızda olmayan Egemen Bostancı’ya ait. Sevecen, hayalleri yüksek, şan konserlerinin mucidi, Lalezar Kulübün yöneticisi, iyi bir organizatör, sevgi, neşe ve keyif adamı…
…Şeker hastası; bu nedenle alkolden, stresten, yorgunluktan uzak durmalı… Ayağında ve özellikle parmaklarında dolaşım bozuklukları ve kangren başlamış… Tıbba yakınlığım nedeniyle, benim de gelmemi istiyor. İsrail’de harp cerrahisi de oldukça gelişmiş. Sonuçta bir kliniğe gidiyoruz, durum değerlendirmek için… Doktorların söylediklerini tercüme ederken zorlanıyorum, çünkü hayatını kurtarmak için, diz altından bacağı kesmeyi öneriyorlar…
Güzel gecenin, hüzün dolu sabahı… Dönünce, Hacettepe’de Prof. Yüksel Bozer Hoca’dan randevu alıyoruz. İki - üç ayak parmağı kaybı ile bacağı kurtarıyor…
O yıllarda Egemen, Türkiye’nin gece hayatını yönetenlerden. Dolayısıyla hekimin tavsiyeleri sözde kolay, ancak özde yapmak oldukça zor şeyler...
İşte güzellikler ve hüzünlerle dolu bir konser ve sonrası hayat öyküsü…
Şalom’un 70. yılına böyle bir konser anısı ile katkıda bulunayım istedim…
Dünlerde her şey güzeldi, ama inanarak söylüyorum, yarınlar dünlerden de güzel olacak… İçten sevgi ve başarı dileklerimle…
* Modern Folk Üçlüsü üyesi, Şalom Dergi yazarı