Geçtiğimiz yıl sergiledikleri başarılı ‘Struma’ performansının ardından GKD Tiyatro Ekibi, yepyeni bir oyun ile sahne almaya hazırlanıyor. Her geçen yıl, çıtayı biraz daha yükselten kalabalık ekiple, seyircileri İzmir’in ‘kortejolarına’ götürmeyi amaçlayan yeni oyunlarını konuştuk.
Tiyatro provaları genellikle neşeli ortamlardır. ‘Avluya Düşen Yıldız’ oyunu bu geleneği bozmayan büyük bir ekip. Henüz yabancı oldukları mekânda perdelerini açmaya nerede ise hazırlar. Biz de tiyatro ekibi ile çalışmaları ile ilgili konuştuk.
İlk sözü GKD Başkanı Doğan Yıldız aldı. “GKD tiyatrosu son yıllarda büyük bir ivme kazandı. Rol alan arkadaşlar tecrübeleri ile oyunlara renk katmaya devam ederken oyun seçimindeki titizlik oyunların ses getirmesini sağladı. Kocaman bir tiyatro ekibini yönetmek inanın kolay değildir. Bu süreçte üç özel isim Aksel Bonfil, Leon Menda, Çiçek Menda ve çok güçlü bir tiyatro kadrosu ile yola çıktık. En büyük desteğimizi de Eski Başkan Jojo Levi’den aldık.
Geçen sene ‘Struma’ oyunu ile tarihin tozlu sayfalarındaki bir gerçeği su yüzüne çıkarttık. Bu yıl işimiz daha da zordu. Çünkü çıtamız yüksekti. Mekân handikapımız da vardı. Binamız yıkılıyordu ve bizler nasıl bir ortamda hangi şartlarda çalışmalara devam edecektik? Doğrusunu söylemek gerekirse bu bilinmezlik tüm GKD’lilerin uykularını kaçırıyordu.
Ancak elimizden geldiği kadar tüm aktivite ve etkinliklerimize ara vermeden gençlerimizi bir arada tutmayı ve projelerimize devam etmeyi hedef haline getirdik. Tiyatro ekibi ile yaptığımız çalışmaların sonucunu okulumuzda gerçekleştireceğimiz gösterilerde hep birlikte göreceğiz. Okul yönetimi adına İzi Aşkaner ve Erdal Frayman’a, Dernekler Masası Başkanı Beri Koronyo’ya destekleri için teşekkür etmek isterim.
Geçen sene Struma oyunumuzu İzmir’e taşımamızı sağlayan ve bu sene de desteklerini bizden esirgemeyen İzmir Cemaat Başkanı Sami Azar, İzmir’de bizlere sonsuz destek olan İzak Strugo ve Avram Aji’ye de bir kere daha teşekkür etmek isteriz. Bizleri bu sene de davet ettikleri için…
Bu sene için bir sürprizimiz daha olacak, çok özel bir fotoğraf sergisi hazırlıyoruz. Selim Bonfil’in sergisini de tiyatro severlerle buluşturmayı hedefliyoruz.
Tiyatro Başkanı Leon Menda “Geçen sene ki oyunumuz ‘Struma’da gösterdiğiniz ilgiden kuvvet alarak yeni projemiz ‘Avluya Düşen Yıldız’ ile tekrar perde diyoruz” diyerek ekibine güvendiğini de ifade etti.
Sevig çifti GKD’ye oldukça aşina. Etel Sevig, “Eşim kızım ve ben aynı sahnedeyiz. Selma’yı çok sevdim. Doğal, samimi, içten, ağzı kalabalık, cahil ve vicdanlı,” dedi. Erol Sevig ise “Harika ve yüreklendiren bir ekip, inanılmaz yetenekli, cesur ve disiplinli bir yönetmenle çalışmak en büyük şansım” diye ekledi.
Leon Seloni GKD tiyatrosunun aranan figürlerinden… “Bu seneki oyunumuzda da düşündürürken güleceğimiz bazen de üzüleceğimiz olaylar yansıtılıyor” dedi.
Genç neslin temsilcilerinden Cefi Aşkın ise, “Ailenin, birlikteliğin, birbirinin varlığından keyif almanın anlatıldığı bu oyunda, oyun dışında da aile olduk. Birlikte bir şeyler ortaya koymanın keyfine vardık. Provalarımızda kahkaha eksik olmadı. Eminim ki oyun esnasında da izleyiciler bu kahkahaya fazlasıyla ortak olacaklar” diyerek duygularını ifade etti.
Vedat Bahar ise, “Amatör bir oyuncu olarak görev aldığım beşinci oyun ama hiç bu kadar kalabalık bir ekiple beraber çalışmamıştım. Kalabalık bir grup olmasının beraberlik sağlayamayacağından endişeleniyordum ama burada tam bir aile ortamı var. Umarım bu enerjimiz seyirciye geçer” dedi.
Lili Doenyas her zamanki tiyatro tutkunu tavrı ile “Bu oyunda benim ve sanırım birçok kişi için İzmir’in hiç bilinmeyen yaşamları traji- komik bir biçimde canlandırılıp seyirciye sunuluyor... Umarım çalışmalarımız yerini bulur” diyerek son sözün seyircide olduğunu vurguluyor.
Moiz Pinto, “Aylarca süren çalışmalarımızın sonuna geldik. Şimdi ‘perde’ deme zamanı. Sahnelediğimiz oyunla izleyicilerimizi günümüz dünyasından geçmişe uzanan bir zaman yolculuğuna çıkartıyoruz. Eski Yahudi toplumsal olaylarını acı ve tatlı yaşanmışlıkları hep birlikte yâd edeceğiz. Bir yandan bol bol gülerken diğer yandan bu topraklarda yaşanmış olan trajik olayları tekrar hatırlayacağız. Birçok farklı karakterin iç içe geçtiği bu oyun ile günümüzde bolca ihtiyacımız olan birlik ve beraberliğimizin önemi tekrar tekrar vurgulanıyor” dedi.
Beno Levi ise GKD tiyatrosunda derneğin kuruluşundan bu yana sayısız karaktere can vermiş bir gönüllü, “46 yıldır sahnedeyim. GKD tiyatro ailesi her sene gelişiyor. Gençlerle aynı sahneyi, paylaşmak bir keyiftir” diyerek hislerini açıkladı.
Jilda Bahar, “Şarkıları, dansları ve konusu ile ön plana çıkan bu piyesin ben de bir parçasıyım. İzmir’deki eski kortejonun hikâyesi seyredenleri güldürüp aynı zamanda ağlatabiliyor. Eski İzmir Yahudileri ile ilgili bilgi veren ‘Avluya Düşen Yıldız’ mutlaka izlenmeli” dedi.
Viki Toledolu ise, “Geçmişte cefa çeken, sıkıntılarla mücadele eden buna rağmen birbirlerine kenetlenerek destek olan insanların bir arada yaşadıkları İzmir’de, bir kortejoda geçen oyunumuzda zengin bir ailenin hizmetçisi rolünü oynuyorum. İnsanı insan yapan geçmişidir. Ben de böylesine bir yaşanmışlığın içinde olmaktan büyük bir haz duymaktayım” diyerek oyun hakkındaki düşüncelerini aktardı.
Genç yetenek Rafi Levi iki senelik tiyatro tecrübesini “Bu ekipte yer almaktan çok büyük keyif alıyorum. Yakın tarihimizle ilgili yeni bilgiler edindim” diyerek tanımlıyor.
Sami Gabay ise, “Bu sene GKD tiyatrosunda farklı bir oyun ve yine farklı bir karakter ile yer aldığını ifade etti.
Betsy Bahar, “Bu oyun günümüzde ihtiyacımız olan birçok duyguyu nasıl yaşamamız gerektiğini hatırlatıyor bize... Sevginin, birliğin öneminden tutun, espri bile yaparken ne kadar naif olunabileceğinin altını çiziyor. O güzel kortejonun Anna’sıyım ben de, her güzelliği, her acıyı birlik olduğu insanlarla paylaşan genç bir kadın. Koreograflığını Sandy Behar ile yaptığımız, ekip olarak çalışırken bile büyük keyif ve çokça ders aldığımız bu güzel oyunu izlemenizi, bolca kahkaha, bir iki damla gözyaşı ile salondan ayrılmanızı dilerim. Kendine ait bir binası yokken bile ayakta durmayı başaran, 7 yaşından beri ferdi olduğum biricik GKD ailesinin, desteğe en çok ihtiyacı olduğu bu dönemde salonlarımızı dolu görmek hepimizin için bir motivasyon kaynağı olacaktır” diyerek sözü Sandy Bahar’a verdi. ‘Avluya Düşen Yıldız’ İzmir’deki kortejo hayatını, buradaki dayanışmayı, sevgiyi, dostluğu ve bir arada yaşayan Yahudilerin dünyaya bakış açılarını gösteren iki perdelik bir oyun. Köklerimizi unutmamamızı, orada yaşayan Yahudilerin hayatlarından ders çıkarıp, onları yaşatmamız gerektiğini hatırlatan sürükleyici, eğlenceli ve değişimi gösteren bir hayat hikayesi,” diyen Sandy’ye hak vermemek elde değil.
Sarp Barokas oyunu her yaştan insanın izlemesini tavsiye ederken Trady Bahar, “Oyunumuzu izlerken bu ailenin bağlılığını ve sıcaklığını içinizde yaşayacaksınız” dedi.
Rana Halet GKD ailesinde pek çok görevi bir arada yürütmeye çalışan bir gönüllü. “Oyunda Recina isminde yemek yapmayı çok seven bir karakteri canlandırıyorum. Provalarımıza derneğimizin şimdilerde kentsel dönüşüm sebebi ile yıkılmış olan binasında başladık ve yeni binamıza geçtiğimizde de ara vermeden devam ettik. Oyunumuzda görüşmek üzere…” diyerek açık davetini yaptı.
Nedim Pinto, “Beş oyundur bu ekibin içindeyim her seferinde çok keyifli çalışmalar yapıyoruz. Farklı karakterler canlandırmak beni heyecanlandırıyor. Heyecanımızı kaybetmeden sahne diyebilmek sanırım bir tiyatroseverin en büyük isteği” diyor
Raşel Özübahar tiyatro ekibinin belki de en eskilerinden “Avluya Düşen Yıldız, İzmir’de yaşanmış bir dönem gerçek duygularla yansıtılmış. Emeği geçen herkesi kutluyorum,” derken tiyatroya başladığı seneleri anımsayarak biraz da nostalji yaptı.
Roza Menda ise, “İzmir kortejolarının yokluk ve bir o kadar birlik beraberlik icinde geçen hikayelerini duyardım ama o hikayelerin bir parçası olmak onu yaşamak ve yaşatabilmek ayrı bir duygu” derken bir İzmirli olarak belki de oyunun en heyecanlı kişisi…
Yusuf Adoni, “İzmirlilerin Yahudihane, Engizisyondan kaçıp gelen Yahudilerin kortijo olarak adlandırdığı tek odada ve avluda geçen ömürleri, iki farklı dönem üstünden anlatılıyor” diye açıkladı.
Sahne arkasını en iyi yöneten kim derseniz herkesin ismini verdiği Tuna Pinhas, “Avluya Düşen Yıldız oyununun hem sahne arkasında hem de sahne önünde görev alacağım için çok heyecanlıyım. Sizin beğeniniz bizim için çok önemli” diyerek duygularını ifade ediyor.
Deyvi Mulinas’a gelince, “Geçen sene Struma oyunuyla büyük ses getirmiştik. Bu sene de yine 40’larda geçen kortejo yaşamıyla ve o zaman yaşanan kimi komik kimi çok sıkıntılı anlarla çok konuşulacağımızı umuyorum. Şarkıların da seyirciler tarafından çok beğenileceğini ve oyundan sonra akıllarına takılacağını düşünüyorum” dedi.
Aylin Mulinas, tiyatro ailesinin içinde olmak istediğini ve bunu bu sene gerçekleştirdiği için çok mutlu olduğunu ifade etti.
Aviel Kohen ise, çok küçük bir rolün bile çok fazla çalışıldığını, herkesin saatlerce rolüne çalıştığını, çok emek verdiğini ifade etti.
Son söz yönetmen ve yazar Aksel Bonfil’in oldu.
“Herkesin komşusunu dahi sevmemeye başladığı garip bir dönemden geçiyoruz. Doğal afetler ya da milli maçlar dışında pek fazla birbirimize kenetlendiğimiz söylenemez. Hepimiz kendi paçamızı kurtarma derdineyiz. Yardımlaşma kelimesi tedavülden kalkmak üzere. 1940’larda gerçek bir yoksulluk içerisinde yaşamış ama buna rağmen neşelerini ve umutlarını kaybetmemiş bu insanların hikâyelerini dinlemek hepimize iyi gelecek. Unutmaya başladığımız bazı güzel duyguları bize hatırlatacak” dedi.
Yönetmen, yazar, dekor ve kostüm sorumluları, makyaj ve sahne amirleri, oyuncular ve oyuna katkıda bulunan herkes aile olmanın dayanılmaz keyfinden söz etti. “Perde dendiğimde hepsi birer sanatçı gibi parlayacak tıpkı ‘Avluya Düşen Yıldız’lar gibi diyerek sözlerine son verdi.
KORTEJO NEDİR?
Sarit Bonfil
Curtijo kelimesi, İspanyolca çiftlik evi anlamına gelir.
Diaspora Yahudilerine özgü sosyal konutlar olarak tanımlanabilecek kortejoların ya da Yahudihanelerin ilk örneklerine 14. ve 15. yüzyıllarda Girit Adasının güneyindeki yerleşim yerlerinde rastlamak mümkün. 1492’de İspanya’dan Osmanlı topraklarına gelen Sefarad Yahudileri, kortejo (kurtijo) kelimesini bir avlu etrafında konumlanmış yaşam ünitelerinden oluşan yapıyı tanımlamak için kullandılar. Anadolu’da Yahudilerin yaşadığı her kentte kortejolar mevcuttu. İzmir’de ilk kortejoların kuruluşu ile ilgili bilgiye sahip değiliz. 19. yüzyıl sonlarına kadar Basmane, Agora ve Kestelli üçgeninin içinde yer alan 1. Juderia (Yahudi Mahallesi) bölgesinde, 20. yüzyılda ise Karataş, Göztepe, Karantina üçgeninde birçok kortejo inşa edildi. Gerek Yahudi göçmenlerin, gerek yangınların ve depremlerin yol açtığı konut açığını kapatmak üzere yoksul halkın barınması amacıyla kimisi hanlardan, kervansaraylardan dönüştürülen bu yapılar, sokaktan ana giriş kapısıyla girilen, bir avlu etrafındaki bir ya da iki katlı binalardaki tek gözlü odalardan oluşmaktaydı. Haftalık kira bedeli karşılığında kalabalık aileler bu küçük ünitelerde barınabiliyordu. Mutfak, tuvalet ve banyo ihtiyacı için ortak kullanım alanları bulunan kortejolarda su gereksinimi avludaki kuyu ya da tulumbalardan karşılanıyordu.
Ana kapısı ve avlusunu çevreleyen binaların dış dünyadan izole ettiği kortejoda kendine özgü bir yaşam hâkimdi. Bazı kortejoların içinde ibadethane, fırın ve kaşer gıda satan dükkânlar da mevcuttu. Kortejoların mimari özellikleri hem dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunmayı sağlıyor hem de Yahudi geleneklerine uygun bir yaşamı garanti altına alıyordu. Büyük bir dayanışma duygusuyla hareket eden kortejo sakinleri her şeye rağmen hayatlarından neşeyi eksik etmeyen renkli insanlardı. 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşu, yoksul Yahudilerin çoğunun daha iyi iş olanakları bulma ümidiyle bu ülkeye göç etmesine ve kortejoların boşalmasına neden oldu. Eski önemini yitiren kortejoların yeni kiracıları gerek yurt dışından, gerek yurt içinden gelen Müslüman Türk göçmenlerdi. Bu dönemde kortejolar ‘aile evi’ olarak adlandırılmaya başlandı. 80’li yıllardan sonra ise kimsesizlerin ve mültecilerin barınağı oldu.
Bir zamanların Yahudi yaşamının aynası olan kortejo ya da halk ağzındaki adıyla “yavuthane”, Basmane semtindeki izleri ve kent belleğindeki yeri korunması gereken kültürel bir mirastır.