15 Ocak Pazartesi başlayacak, yılın ilk Grand Slam turnuvası Avustralya Açık izlerken merkez kortun Rod ´Rocket´ Laver adını taşıdığını göreceksiniz. Laver, bugün hâlâ kırılamayan rekorların sahibidir.
Tenis sporcularına hep öğretilen oyun planı budur aslında, "Biten puanı unut sonrakine bak!" Futbolcular da hep söyler ya, "Önümüzdeki maçlara bakacağız." Tabii futbolda da benzer bir durum var. Takım golü yer, santrayı yapar ve oyun yeniden başlar. Profesyonel sporcular yedikleri golle oynamaz, gol atmayı düşünür ki maçı kazanabilsin ya da en kötü beraberlikle sahadan ayrılsın.
Fakat tenis böyle bir spor değil. Sürekli gol yiyor ve gol atıyorsun. Oyuncu değiştirme şansın yok. Devre arasında antrenörden taktik alamazsın. Takım psikolojisi yerine bireysel psikoloji devreye girer. Fiziksel durum kötüye gidiyorsa bundan sonra önündeki maçlara bakacaksın demektir.
İşte...
"Sonraki puan - düşünmen gereken tek şey budur."
"Oyun planının en savunmasız hali önde olduğun zamandır, buna izin verme."
"Fırsatı bulduğun zaman vur."
"Rakibin oyundan düştüğünde korttan silmelisin."
Biraz acımasız gibi görünüyor ama iki kişiden birinin ayakta kalacağı mücadelenin şartları böyle olmalı. Elbette sportmenlik sınırları içinde mücadele olacak ama bir tenis maçında beraberlik yok, dostluk kazansın da yok. Sadece bir kişi kazanacak.
Bu cümlelerin sahibi bir Avustralyalı efsane sporcu: Rod 'Rocket' Laver.
15 Ocak Pazartesi başlayacak, yılın ilk Grand Slam turnuvası Avustralya Açık izlerken merkez kortun bu ünlü sporcunun adını taşıdığını göreceksiniz.
Tabii Rod Laver yazısı yazarken, bundan sonraki yazıyı yazdığımda turnuva çoktan bitmiş olacağı için biraz bilgi yüklemesi yapalım.
Turnuvanın başlangıcı 1905, fakat iki büyük savaş yaşamış dünyada, ilkinde üç, ikincisinde beş yıl turnuva yapılmamış. Fakat arada bir yıl daha ilginç bir nedenden dolayı yapılmamış!
TURNUVA TARİHLERİ
Takvime bakıldığında Avustralya Açık turnuvasının ülkenin coğrafi durumu nedeniyle yılsonuna sabitlendiği görülür. 1969 yılına kadar kendi aralarında oynayan Avustralya ve Yeni Zelanda, yaz dönemine denk gelen takvimden sıkıntı yaşamıyordu. Ne zaman ki turnuva dünyaya açıldı, sorun başladı. Çünkü Avrupa ve Amerika sezonu kapatırken Avustralya başlıyordu. Oyuncular için zorlu bir takvim ve yakınmalara sebep oluyordu ve hâlâ da oluyor. İlk turnuva kasım ayının ikinci yarısında oynanırken ertesi yıl aralık ortasına kaydırıldı. 1907 turnuvası ağustos ayında oynandı ve hemen aralık ayına döndü. 1969 ile başlayan ‘Açık Dönemin’ tarihi artık ocak ortasıydı. 1971 yılı 7-14 Mart tarihlerinde oynandı ve aynı yılın 26 Aralık günü yeni turnuva başladı, final de 1972 yılına sarktı. Bu tarih sarkmaları 1977 yılında ilginç bir duruma yol açtı. O yılın turnuvası 3-9 Ocak tarihlerinde oynanınca aralık ayında bir turnuva daha düzenlendi. Böylece 1977 yılında iki turnuva oynanmış oldu. 1985 yılına kadar aralıkta başlayıp ocakta biten organizasyonda o yıl bir karar alınarak bu garip duruma son vermek istediler. 1985 kasım sonu aralık başı oynanan turnuvanın gelecekteki tarihi olarak ocak ayı sabitlenince 1986 yılında turnuvaya ara verip 1987 ile devam ettiler. Böylece 1977 yılında iki turnuva oynanmış ve 1986 yılında hiç oynanmamış oldu!
Yine de Grand Slam serileri içinde en fazla seyirci çeken Avustralya Açık'tır. 2017 yılında turnuvayı yerinde izleyenlerin sayısı 730 bin oldu. Bu sayı Amerika Açık'ta 690 bindi. Tenis tarihinin bütün seyirci rekorlarını alt üst etti. 9000 görevlinin iki haftada kusursuz bir organizasyona imza attığı özel bir turnuvadır.
İşte bu özel turnuvanın merkez kortuna adını veren de özel bir sporcudur.
1938 doğumlu sporcu 200 şampiyonlukla tenis tarihinin en fazla unvan sahibi raketidir. Fakat Rod Laver adı geçtiğinde herkesin durup düşünmesi gereken bir özelliği vardır.
REKORLAR KIRAN KIZIL SAÇLI
1962 yılında, henüz profesyonellerin de katılmasına izin verilen Açık Dönem'e yedi yıl kala 24 yaşında 1.73 m boyunda kızıl saçlı bir Avustralyalı dört büyük turnuvayı da kazanır ve 1938 yılındaki Amerikalı Don Budge rekoruna ortak olur. Fakat o dönemde sporcular amatördür, para ödülü yoktur ama yine de el altından sponsorluk adı altında paralar verilir ki sistem çalışsın. Rod Laver bu tarihi başarısı üzerine profesyonel olmaya karar verir. Zamanın profesyonel tenisçileri Avustralyalı Ken Rosewall ve Amerikalı Pancho Gonzales ile birlikte paralı turnuvalarda oynar. Amerika Pro, Fransa Pro ve Wembley Pro turnuvalarını üst üste yıllarca kazanır. Bu kararının sonucu ise birçok büyük turnuva yanında dört büyüklerden (Avustralya, Roland Garros, Wimbledon ve Amerika Açık) yasaklanması olacaktır. Rod Laver "Yaşamam gerekiyordu ve artık büyük resimde yerimi bulduğuma inanıyordum, bunun da karşılığını almam şarttı" diyor. 1969 yılında turnuvaların hem amatör hem de profesyonellere açılmasıyla Grand Slam serilerine dönen fakat artık 31 yaşında kariyerinin sonuna yaklaşan Rod Laver bugün hâlâ kırılamayan bir rekora imza atar ve aynı yıl içinde dört büyükleri kazanarak Grand Slam yapar. Hem de bu kariyerinde ikinci defa olmaktadır. Aynı yıl girdiği 32 turnuvanın 18'ini kazanır ki bu rekor da hâlâ kırılamamıştır. Fizik avantajı olmamasına rağmen müthiş bir solak servis volecidir. Bilek ve kolunun gücü kontrollü ve sert vuruşlar yapmasını sağlar. Özellikle hareket halinde yaptığı vuruşlar hatasızdır. Avustralya Davis Cup takımına beş yıl zafer yaşatır. Tenis tarihinde ilk defa bir milyon dolar ödül parası kazanan sporcudur. Çok gelişmiş bir sol kolu ile adeta deforme olmuş bir sağ kolu dikkat çekicidir. 1968 Amerika Açık sırasında sol kolunu ölçerler ve Amerikalı ağır sıklet boks şampiyonu Rocky Marciano ile aynı kalınlıkta olduğu görülür. Çok güçlü bir kola sahip olduğu için topa vurmak için son ana kadar bekleyip mermi gibi top çıkardığı anlatılır. Demir gibi bir sol bileği nedeniyle backhand topsin vuruşlarını hiçbir sporcunun yapamadığı yazılır.
27 Temmuz 1998 yılında 60 yaşında Amerika'da bir televizyon yayını sırasında felç geçirir. Vücudunun sağ tarafı tutmaz olur fakat sol tarafı herkesten güçlüdür:
"Ayaklarımı hareket ettiremiyordum fakat sol kolumla her topa vuruyordum. Bu sayede zamanla sağ ayağım ve sağ kolum da yerine geldi. Tenis beni yeniden hayata döndürdü."
Başka bir tenis efsanesi, Pete Sampras diyor ki:
"Spor hayatımdaki hedefim, bir gün Rod Laver ve Ken Rosewall ile aynı cümle içinde yer alabilmektir."
Galiba Ken Rosewall hakkında da bir yazı yazmak gerekiyor.
Rod Laver bugün 80 yaşında ve Kaliforniya'da yaşıyor.
Ve diyor ki:
"Hayatım boyunca bir hakeme karşı kullandığım en sert sözcük ‘Emin Misin?’ olmuştur!" Böyle işte...