23 yaşında gencecik bir kızken düşman hattının gerisine paraşütle inen Hannah Senesh ,savaş boyunca 400´den fazla şeker hastasına ücretsiz insülin sağlayan Eva ve Victor Saxl, hazırladığı sahte belgelerle savaşta 14 binden fazla insanı kurtaran Adolfo Kaminsky... Soykırım´ın üzerinden 70´sen fazla yıl geçmiş olsa da unutulmayan kahramanlar...
Hannah Senesh
2018 Uluslararası Holokost Anma Gününü ana teması ‘Kelimelerin Gücü’ olarak belirlendi. Bu şiir Hannah Senesh’in hücresinde infazından sonra bulundu:
“Bir-iki-üç… Sekiz feet uzaklıkta
İki-uzun adım, gerisi karanlık
Hayat fani bir soru işareti
Bir-iki-üç... Belki bir hafta daha
Belki öbür aya hâlâ burada olurum
Fakat hissediyorum, ölüm çok yakın
Gelecek temmuz 23 olabilirdim
En önemli şey için kumar oynadım
Zarlar atıldı
Kaybettim.”
Hannah Senesh, Holokost’un en karanlık günlerinde Yahudileri kurtarmak için paraşütçü olarak eğitildi. Nazilerce yakalanıp öldürülen Hannah Senesh İsrail’in milli kahramanları arasında.
Kısa fakat anlamlı ömrüyle Senesh, idealizmin ve fedakarlığın sembolü oldu. Talihsiz ölümünden sonra ünlenmiş şiiirleri, Senesh’in en aleyhte koşullar karşısında bile umutla dolu bir kadın olduğunu gösterir nitelikte.
Senesh 1921’de gazeteci ve yazar bir babanın kızı olarak Budapeşte’de dünyaya geldi. Senesh’in yazı yazma yeteneği küçük yaşta başladı; 13 yaşından öldüğü güne kadar günlük tuttu. Ailesi asimile olmuş olsa da Budapeşte’deki antisemit iklim onu Siyonist hareketin faaliyetlerine dahil olmaya itti. 1939 yılında Senesh Macaristan’ı terk edip İngiliz mandasındaki İsrail topraklarına gitti. Bir tarım okuluna yazılan Senesh, Sdot Yam adlı kibutza yerleşti, şiir yazmaya devam etti ve kibutz hayatına adapte oldu.
1943’te Senesh İngiliz ordusuna katılarak, savaşın ortasındaki Avrupa topraklarına paraşütle inmek için gönüllü oldu. Operasyonun amacı Müttefik güçlerin Alman güçlerini yenmesine yardım etmek ve etrafı kuşatılmış Yahudi topluluklarına yardım eden direniş savaşçıları ile temas kurmaktı.
Mısır’da eğitimini bitiren Senesh düşman hattının gerisine paraşütle inecek 33 kişiden biri olarak seçilmeyi başardı. Doğduğu yer olan Budapeşte’ye ulaşmak için 1944 yılında Yugoslavya’ya inerek, orada direnişçi Tito partizanlarıyla üç ay geçirdi.
Bu sürede kaleme aldığı ‘Blessed is the Match-Kutsanmış Kibrit’ adlı eserinde “Şerefi uğruna atmayı durdurabilecek güce sahip olan kalp kutsaldır. Alevi tutuşturmak uğruna yanarak tükenen bir kibrit kutsaldır” diyordu. İdealizmini ve davaya olan bağlılığını ortaya koyduğu bu kelimeler ölümsüzleşti.
Macaristan’da Yahudilerin toplu halde Auschwitz’e gönderildiği döneme denk gelen 7 Haziran 1944’te, Senesh sınırı aşarak Macaristan’a girdi. Çok geçmeden Macar polisi tarafından yakalanan Senesh, aylarca süren dehşet dolu işkencelerden defalarca geçirildi. Tüm acılara rağmen, Senesh görevi ile ilgili bilgiyi sakladı. Annesinin polisin elinde olduğunu bilmesine ve ona zarar verecekleriyle tehdit edilmesine rağmen Senesh işbirliğine yanaşmadı.
Ekim 1944’te yapılan davasında Senesh büyük bir sadakatle eylemlerini savundu ve özel af talebinde bulunmayı reddetti. İşkence dolu sorgulamaları esnasında cesaretini hiç kaybetmedi ve son olarak 7 Kasım’da idam mangası tarafından infaz edildiğinde gözlerinin bağlanmasını kabul etmeyip, ateş eden askerlerin gözünün içine ve onu bekleyen kadere baktı. Senesh yalnızca 23 yaşındaydı.
1950 yılında Senesh’in kemikleri İsrail’e götürüldü, Kudüs’te Herzl Dağına gömüldü. Günlüğü ve edebi eserleri yayınlandı. Birçok şiiri bugün bilinen şarkıların sözü oldu. Bunların arasında en bilineni Ofra Haza’nın da söylediği ‘Eli Eli’ şarkısıdır.
Eva ve Victor Saxl
Victor ve Eva Saxl 1940 yılında Prag’da evlendiler. Yeni evliler Çekoslavakya’da süren Nazi işgalinden kaçarak Çin’in Şangay şehrine sığındı. 30 bin mültecinin tıka basa doldurduğu Şangay’daki Yahudi getosu sıhhı temizlik açısından çok yetersizdi. Bir yıl kadar geçmeden Eva’ya birinci tip diyabet teşhisi konuldu. Victor her ne koşulda olursa olsun ona bakmaya ant içti, her gün eşine insülin iğnelerini yaparak tedavisinde aktif rol aldı.
ABD’nin Japonya’ya savaş ilan etmesiyle II. Dünya Savaşı Büyük Okyanus’un öbür tarafına sıçradı. Japonya hakim olduğu topraklarında sınırlandırmalar getirdi ve tıbbı erzak teminini durdurdu.
Şangay’da şeker hastaları insülin stokları azaldıkça yeni kaynaklar aramaya çalıştılar. İnsülin kara borsada giderek pahalılaştı ve kalitesi düştü, bazı zamanlarda içine zehir katıldığı oluyordu.
Saxl’lar için tek bir seçenek kalıyordu. Kendi insülinlerini kendileri üreteceklerdi. Eva beş dil bilen bir İngilizce öğretmeni, Victor ise tekstil mühendisiydi. Ama bu onları durdurmadı. Tıp literatüründe 1921 yılında yazılan bir kitapta köpek, dana ve ineklerin pankreasından insülin çekme metotları detaylı şekilde yer alıyordu. Çinli bir gıda kimyageri belediye binasının altında bulunan laboratuvarını Saxl’ların kullanımına açtı. Araştırmacıların hayvanlardan aldıkları insülini rafine etmeleri yıllar sürerken, Victor ve Eva’nın bu işi yapması için yalnızca haftaları vardı.
Bir su bufalosundan aldıkları pankreastan çıkardıkları insülin renksiz olması gerekirken kahverengi olmuştu. İşe yarayıp yaramadığını anlamadıkları gibi, karışımın içinde bakteri olup olmadığını bilmeden Eva gönüllü olarak insülini kendi üzerinde denedi. Deneme esnasında Victor Eva’nın verebileceği olumsuz bir tepkiden korktuğu için yan odada dua ederek bekledi. İki saat kadar sonra Eva insülinin işe yaradığına ve yan etkisi olmadığına kanaat getirdi. Aynı gün Victor kalan insülini hastanede ölümle boğuşan iki şeker hastasına yetiştirdi ve onların hayatını kurtardı.
Sonraki beş yıl boyunca Saxl çifti Şangay’da 400’den fazla insana hiçbir ücret beklentisi olmadan insülin sağladı. Savaş boyunca şeker hastalığından kimse hayatını kaybetmedi.
Savaşın sona ermesiyle çift ABD’ye göç etti. Victor BM için çalışmaya başlarken, Eva şeker hastalığı farkındalığını arttırmak için çaba gösterdi. 1968’de eşini kaybeden Eva, 2002’de Şili’de ölene dek hayatını genç şeker hastalarına adadı. Bu iki kahraman, cesaretin illa savaşın ön safhalarında gösterilecek bir erdem olmadığını ortaya koymuş oldu.
Adolfo Kaminsky
17 yaşındaki Adolfo Kaminsky’nin kuru temizleme konusundaki uzmanlığı Fransız Direnişinin tam da aradığı özellik idi. Resmi belgelerin üzerinden kolayca silinemeyen lacivert mürekkep II. Dünya Savaşı sırasında Paris’teki direniş için büyük bir sıkıntı sebebiydi. Sorunu çözdükleri taktirde Yahudilere ait orijinal belgeler üzerinde değişiklik yapabilecekler hatta yeni belgeler oluşturabileceklerdi.
Kaminsky bu iş için gerekli kimyasal maddeyi biliyordu: laktik asit. Böylece direnişe katılarak, orijinal belgeler üzerinde oynamalar yapmaya ve sahte belgeler yaratmaya başladı. Belgeler içinde kimlik kartları, pasaportlar, yemek karneleri, doğum sertifikaları ve evlilik cüzdanları vardı.
Adolfo Kaminsky ve yardım ettiği direniş ağları sahte belgelerle ile 14 bin Yahudi kadın erkek ve çocuğu kurtardı.
1925’te Arjantin’de doğan Kaminsky 7 yaşında ailesi ile beraber Paris’e taşındı. Amcasının yanında bir boya fabrikasında çalışan Kaminsky, aynı zamanda yağ dükkanında çalışırken kimyanın temellerini tüm incelikleriyle öğrendi. 1940 yılında Nazilerin Fransa’yı işgal etmesinden bir yıl sonra annesi öldürüldü. Kendi ailesi için sahte belge arayışındayken bir grup Yahudi direnişçi ile tanıştı ve lacivert mürekkep sorununu çözmesiyle başladığı işte kimya laboratuvarının sorumlusu oldu. Ona bağlı çalışanlara söylediği sözler 1.200 Yahudi’yi kurtaran fakat “Arabayı neden satmadım ki? On kişi ederdi. On kişi. On kişi daha. Bu iğne, iki kişi. Bu altın. İki kişi.” şeklinde vicdan muhasebesi yapan Nazi Partisi üyesi Oscar Schindler’i hatırlatır. Kaminsky şöyle derdi: “Uyanık kalın. Uykuyla mücadele edin. Hesap kolay. Bir saatte 30 sahte belge hazırlıyorum. Bir saat uyursam 30 insan ölecek.”
Kaminsky 1944’te Fransa’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından orduya katıldı ve ölüm kamplarının yerlerini tespit etmeye çabalayan casuslar için sahte belgeler hazırladı. Kaminsky savaştan sonra 30 yıl boyunca faal idi.1946 ve 1948 yılları arasında İngiliz mandası altında bulunan İsrail topraklarına göç etmek isteyen Yahudiler için; daha sonra ise İsrail’in özgürlüğü için savaşan Irgun ve Lehi adındaki İngiliz karşıtı örgütler için belgeler düzenledi. Diktatör rejimlerden kaçmaya çalışan insanların yanında olan Kaminsky Portekiz, Yunanistan, İspanya, Brezilya, El Salvador Venezuela, Güney Afrika ve Angola gibi ülkelerde solcu gruplara yardım etti ve eğitim verdi.
Kendisiyle yapılan söyleşide korkup korkmadığı sorulduğunda “Neden korkacağım, hiçbir şey yapmamakla yapmak aynı riski taşıyordu. O zaman direniş için çalışmak, insanlık için savaşmayı tercih ettim.”
Fransa’da okullarda halen gençlere hikayesini anlatan Kaminsky’e kızı Sarah refakat ediyor, Sarah babasının bu iş için hiçbir zaman para almadığının altını çiziyor.