“Sürüyle ilişkini kestiğin an, aydınlanma da başlar.” Zata
“Kol kırılır, yen içinde kalır...” En veciz saçmalamalardandır. Giderek cılkı çıkarılan bir cümle haline gelmiş ve toplumun her türlü rezilliği saklamak, susmak, kendi iç bünyesinde halletmek için kamuflaj cümlesi haline gelmiştir. Rezillikleri normal bulmak, hegemon bir irade ile susmayı özendirmek ve bir de üstüne üstlük tüm bunlara bir değer atfedilerek yüceltmek şark kültüründe olmazsa olmazdır. Her türlü utanmazlık halı altına süpürülür ve bunun böyle yapılması gerekliliği çatık kaşlar ile çevreye buyurulur.
Dillere destan bir sosyal yapıdır bu. Değersizliklere değer atfetmek insanmış gibi yapanın genel yapısıdır. O, “Ben yapmadım, o yaptı” der zorda kalırsa; kalmazsa ezber söylem başlar ister aile içinde, ister toplum içinde: “Kol kırılır yen içinde kalır.” Sevgili Sunay Demircan’ın dediği gibi oysa: “Bir kere de şu kırılan kol yen içinde kalmasa. Yıksak perdeyi eylesek viran. Çıksa manzara çırılçıplak ortaya...” Aile, toplum, cemiyet hayatı bu kültürde, bu ezber söylemi diretir bireye. İnsan gibi insanın buruşturup çöpe atacağı bu sus payı, antipatik bir nasihatten başka bir şey değildir artık. Neyi muhafaza ettiğini bilmeyen zihniyetin mottosudur. Meşrulaştırılan ise zorbalıktır. Hegemon devlet, hegemon aile modelidir. İkiyüzlülüğün ifadesidir.
Yüz yüze mertçe düello etmenin değil pusu kurmanın egemen olduğu Ortadoğu zihniyetinin alnına kazıyıp sabah akşam etrafa pazarladığı bir dipsiz çukurdur. “Yassah Hemşerim!” ile akrabalık bağı vardır. Kırılıp kırılıp yen içinde kala kala bir psikolog muayenesine acil ihtiyaç duyar bu yapı. Hasıraltı etmenin janjanlı bir kâğıtla paketlenip erdem diye önüne gelene püskürtülmesidir. En zararlı sözlerden birisidir. Gizli saklı her türlü rezilliğe yol veren zihinsel bozukluktur. Kültürün uygarlık nehrine akamadığı sığ, oligarşik yapılarda sosyolojik bir gerçektir. O kadar büyük rezillikler için kullanılır ki, mide bulandırır. Yalan, yanlış her türlü ayıbı sineye çek, gizle, sakla, bunu yapanın da yanına kar kalsın diye verilen istifra ettirici bir nasihattir.
Sui misal işte böyle emsal olur. Yani kötü örnek işte böyle örnek oluşturur. Kangren olmadan tedavi ettirmek gerekir bu laçka olmuş kolu. Bu devirde artık kolu, eli, bacağı kırıp içerde saklamanın imkânı da kalmamıştır. Pisliğin kokusu istenildiği kadar goygoy yapılsın bir şekilde duyulur olmuştur. Değer olmayan yaşam biçimlerine, değer biçmek ve değerleri değersizleştirmek sirayetçi şark kurnazı yapının temel güdüsüdür. Hangi yapıda kol kırılıp yen içinde kalıyorsa gerçek insana düşen bunları o yenden çıkarmak ve her türlü şüpheden arındırmaktır. “Bizde kol kırılır yen içinde kalır.” diye gerile gerile gözlerini büyüte büyüte bu kepazeliği erdem diye pazarlayanların artık uyanma zamanı gelmiştir. 21. yüzyıl treni onların üzerine tünelden gelmekte iken bu kafaların bunu umut ışığı zannetmeleri acınası yapılarındandır. O değişmez, dönüşmez zira nasıl geldi ise aynen öyle gitmeyi de bir değer sanır!
“Küçük şeylerden keyif alabilmek...
Lüks şeyler yerine zarafet aramak...
Saygı istemek yerine değerli olmak...
Zengin olmak yerine muhtaç olmamak...
Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve dürüst konuşmak...
Yıldızları, kuşları, kelebekleri ve bilgeleri, açık kalple dinlemek...
İşte benim senfonim...”