Her yıl Sefarad Kültürü Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Ladino /Judeo-Espanyol Günü, bu yıl şubat ayında gerçekleşiyor. Etkinlik, geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl daha interaktif, hedef kitlesi daha farklı ve çok daha eğlenceli.
Her yıl Sefarad Kültürü Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Ladino / Judeo-Espanyol Günü bu yıl şubat ayında düzenlenecek. Etkinlik, geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl daha interaktif; hedef kitlesi daha farklı ve çok daha eğlenceli.
Dünyanın çeşitli şehirlerinde Sefarad toplumları tarafından geleneksel olarak düzenlenen Ladino / Judeo-Espanyol Günü İstanbul’da şubat ayında kutlanacak.
Bu yıl beşincisi düzenlenecek olan Dia Enternasyonal del Ladino / Judeo-Espanyol – Uluslararası Ladino / Judeo-Espanyol gününün hazırlıkları devam ediyor. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak bu yıl daha büyük bir kadro tarafından hazırlanan etkinlik, sürprizlerle dolu.
Organizasyon komitesinden Emel Benbasat ve Henri Çiprut sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle sizleri tanıyalım.
Emel Benbasat: Uzun süre Sefarad Kültürü Araştırma Derneğinde profesyonel olarak çalıştım, şimdi de gönüllü olarak çalışmaya devam ediyorum. Bu nedenle üzerime yapışmış bir ‘Ladinocu’ etiketi var galiba. Bundan önceki yıllarda da bu etkinliğin organizasyonunda her aşamada görev aldım. Benim için neredeyse artık bir gelenek gibi bir şey bu. Derneğin koordinatörü Karen Şarhon’un asistanlığını yaptım, bu nedenle de gerek derneğin gerekse de bu etkinliğin mutfağından geliyorum diyebilirim.
Henri Çiprut: Emel böyle anlatınca kendim için dış kapının mandalıyım demeliyim sanırım. Geçtiğimiz yıla kadar bu etkinliğin sadece izleyicisiydim, geçen yıl ilk kez konuşmacı olarak katıldım. Etkinlik bittikten sonra yenisinin hazırlığı için aklıma gelen bir iki fikri organizatörlerle paylaşınca kendimi birdenbire komitenin içinde buldum.
Peki, görebildiğim kadarı ile ikiniz de bu etkinliğin hedef kitlesine kıyasla biraz gençsiniz. Ladino biliyor musunuz? Bu dile ilginiz nereden geliyor?
EB: Ladino’yu ailemde öğrendim, diyebiliriz. Sefarad Kültürü Derneğinde profesyonel olarak çalıştığım dönemde Cervantes’e giderek modern İspanyolca öğrendim. Böylelikle başta bir kulak dolgunluğu olarak tanımlayabileceğim Ladino dilini işimde yazılı olarak kullanabilir hale geldim. O gün bugündür de Ladino hep bir şekilde hayatımın içinde olmaya devam etti.
Konuşuyor musunuz bu dili?
EB: Evet, başta annemle ve aile büyükleri ile Ladino konuşuyorum.
HÇ: Her şeyden önce bana genç dediğiniz için size bir kahve ısmarlayayım. Benim Ladino ile tanışmam, daha doğrusu tanış olduğumun farkına varmam biraz daha geç oldu. Çocukluğumda anneanne ve dedemle çok vakit geçirdim, yanımda hep Ladino konuştular. Sanırım önce gizli konuları konuştular sonra da benim anladığımı fark ettikleri için bunu özellikle yaptılar. Onlara hep Türkçe cevap verdim ancak bir kulak dolgunluğu oluşmuş ister istemez. Bir İspanya seyahati sırasında kendimi zorladığımda konuşabildiğimi fark ettim. Ardından kısa bir Cervantes macerası. Ancak benim için anneanne dili olan Ladino’yu ezip yok edeceği korkusuyla modern İspanyolca öğrenmemeye karar verdim. Şimdilerde anne ve babamla oğlumun anlamaması gereken şeyleri bu dilde konuşuyorum.
Etkinliğe gelelim, bu seneyi geçen senelerdeki etkinliklerden farklı kılacak olan ne?
EB: Neredeyse her şey farklı olacak. Geçen senelerden sadece çatısı kaldı diyebiliriz. Bunun dışında gerek hedef kitlemiz gerekse onlara sunacağımız içeriğimiz - ki bunların bazılarını o anda izleyicilerin katılımı ile birlikte oluşturacağız - her şey çok farklı ve daha eğlenceli.
HÇ: Bugün geleneksel olarak Ladino / Judeo Espanyol konuşan bireylerin buluşarak bir günlüğüne sadece bu dili kullandıkları bu kültürü hatırladıkları hatta yaşattıkları bir etkinlik olarak kutlandı. Bu nedenle de çok katı bir kural vardı: Sahnede tek bir dil vardı, Ladino. Bu durum bizler gibi bu dile ve kültüre ilgisi olan kişileri dili konuşamadığı için veya az anladığı ya da hiç anlamadığı için ister istemez biraz dışlıyordu.
Bu sene için önemli bir taviz koparmakla işe başladık. Artık sahnede iki dil var. Bazı etkinlikler Türkçe, bazıları ise Türkçe ve Ladino olarak iki dilde sunulacak.
EB: Bunu yapmamızın temel sebebi bu yıl etkinliğin geleneksel kitlesine önemli bir mesajımızın olması. Onlara “Torununu al da gel” diyoruz.
İzleyici kitlenizi değiştiriyorsunuz yani?
EB: Şöyle diyelim, aslında bu yıl izleyici beklemiyoruz, katılımcı bekliyoruz! Tabii ki gelenler arasında sadece izlemek isteyenler de olacaktır, başımızın üstünde yerleri var. Bununla beraber, oyunlarımıza katılmalarını, bizlerle beraber şarkı söyleyip isterlerse dans da etmelerini kısaca çok eğlenmelerini istiyoruz.
HÇ: Bunun benim için biraz kişisel bir tarafı da var. Benim kodlamamda Ladino hep anneanne, dedemin diliydi. Onlar konuşabildiğime tanık olamadılar ama ben bu dilde bir şey okuduğumda ya da konuşulduğunu duyduğumda kafamın içinde hep onların seslerini duyuyorum. Onlarla birlikte bu dilde bir şeyler yapmak onlarla bu dili konuşabilmeyi çok isterdim. “Torununu al da gel” fikri bu yüzden bana çok sıcak geldi. Dede torun ya da anneanne - babaanne torun beraberce bir gün geçirseler, birlikte eğlenseler fena mı olur?
“Devrim yaptık”
EB: Bunu organizasyon komitesinde konuştuğumuzda etkinliğin bir kısmının Türkçe olması gerektiğine ikna etmemiz zor olmadı. Etkinliğin tarihçesini bildiğim için bunun aslında bir tür devrim olduğunu düşünüyorum. El Dyo ke no mos averguense! (gülüşmeler…)
Peki, torunlar niye gelsin bu güne?
HÇ: Neden gelmesinler ki? Yanında büyükanne veya dedesini getiren her torun hem misafirimiz olacak, hem de evine bir hediye ile dönecek. Yarışmalarımıza katılıp ayrıca ödül kazanmak isterse o da bonus!
EB: Onları ilgilendiren yarışmalarımız var, büyükleri ile birlikte geçirecekleri zamanın yanı sıra kültürlerine sahip çıkacaklar, hediyeler kazanacaklar. Ladino belki de yıllar sonra iki kuşak arasında tekrardan köprü olacak.
Büyüğünü getiren toruna promosyon
Torun derken hangi yaş grubundan bahsediyoruz? Ladino bilmeyenler, hiç anlamayanlar…
EB: Torun olan herkesten bahsediyoruz. 18 yaş altındaki herkes misafirimiz. Bununla beraber 18 yaş üstündeki torunları da bekliyoruz elbette. Ladino konuşabiliyor ya da anlayabiliyor olmalarına da gerek yok. Bir - iki kelime ya da yemek adını biliyorlarsa yeter, hatta bilmiyorlarsa da önemli değil, eğlenerek öğrenecekler.
Ladino her ne kadar kaybolmakta olan bir dil olsa da aslında yurt dışında akademik çalışmalara da konu oluyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan sunumların bir kısmı da bu çalışmalarla ilgiliydi, bu yıl yok mu bunlar?
EB: Öncelikle Ladino’nun kaybolmakta olduğuna katılmıyorum. Bizler böyle bir dilin var olduğunu hatırladıkça Ladino da var olmaya devam edecek. Tamam, biraz Don Kişotvari bir çabamız var ama buna değer. Sorunuza gelince evet doğru, bu günün bir kısmı biraz akademikti. Katılımcı kitleyi sıkmadan bu dilin bu tarafına da değineceğiz elbette ama ana temamız birlikte eğlenmek, şarkı söylemek, yarışmak hatta dans etmek.
HÇ: Biliyorsunuz son yıllarda bu dili ve daha çok bu kültürü konu alan belgeseller çekildi. Bunlardan birini biz de özel izinle programımıza aldık. Deniz Alphan’ın ‘Kaybolan Dil, Kaybolan Mutfak’ adlı kısa filmini birlikte izleyeceğiz. Buradaki ‘Kaybolan’ kelimesini birazcık görmezden gelelim. Dil aslında mutfakta ve şarkılarda yaşıyor. Bizler de hazırladığımız yarışmalarda bu iki temayı kullandık. Şarkılarımızı ve yemeklerimizi konu alan yarışmalarımız var.
EB: Şarkılar tabii ki sadece yarışmada değil, Nes Hanımlar Korosu da İzzet Bana şefliğinde kısa bir dinletiyle bizimle olacak.
Müzik, dans, yarışma, film, kahkaha ve tabii ki yemek!
Programda başka neler var?
EB: Yemek var! Tüm gün sürecek bu etkinlikte bir yemek molası da vereceğiz tabii ki. İkram menümüz tahmin edebileceğiniz gibi Sefarad mutfağının lezzetlerini içerecek. Sonuçta sadece dilimizi değil, kültürümüzü de yaşattığımız bir festivalden bahsediyoruz.
HÇ: Şarkılardan bahsettik, dede - torun ya da büyükanne torun - dans etmekten bahsettik, tabii ki işin eğlence kısmı bunlarla sınırlı değil. Skeçlerimiz de var. Geçtiğimiz ay yeniden sahnelenen KULA 930 müzikalinin perde arkasına tanık olmaya ne dersiniz? Ya da bir babaannenin teknoloji ile imtihanına?
EB: Daha fazla kopya verme istersen, dili antik konusu güncel ve eğlencenin zirve yaptığı bir programımız var diyelim.
HÇ: Ama şu kadarını söyleyelim televizyondan tanıdığınız ve severek izlediğiniz ödüllü bir yarışmanın aynısını birlikte oynayacağız.
Sanatsız Olmaz: Alberto Modiano’nun objektifinden KULA 930
EB: Programda bir de sergimiz var. Fotoğraf sanatçısı Alberto Modiano’nun hazırladığı ‘Geçmişle Bugün Arası Kula 930’ başlıklı fotoğraf sergisi o gün açılıyor.
Dans diyorsunuz ama anlatmadınız; o da mı sürpriz?
EB: Hayır onu söyleyebiliriz o kadar da gizemli değiliz. Dileyen torun ve büyükleri, eğitmenlerimiz eşliğinde birlikte bir dans gösterisi hazırlayacaklar. Hemen oracıkta sıcağı sıcağına onları alkışlayacağız.
Son soru: Katılmak isteyenler ne yapmalı?
EB: Telefonla veya e posta ile bizlere ulaşabilirler: 0542 425 81 76 veya 0212 293 87 94 dahili 158 numaralı telefonları aramaları ya da [email protected] ‘a bir e posta göndererek rezervasyon yapmaları yeterli. O gün okula yakın bir otopark ile anlaşma yapıldı gelenler araçlarını otoparka indirimli olarak bırakacaklar ve okula ücretsiz servislerle götürülecekler. Hizmette ve eğlencede sınır yok diyoruz.