Geçtiğimiz hafta ilk bölümünü yayınladığımız yazının bu haftaki ikinci bölümünde kadının ibadetinin nasıl olduğunu, Tora’ya göre kadın-erkek eşitliğini, şahitlik yapma durumlarını ele alırken Tora’da ve Talmud’da adı geçen bazı yüce kadınlardan söz ettik.
Kadının ibadeti
Tora’ya göre kadınlar ‘erkeklere yardımcı olmak üzere yaratıldıklarından,’ kadının en önemli vazifesi, kocasına her işinde yardım etmektir. Bu nedenden ötürü de kadın bütün dinî emirlerden (mitsvot) sorumlu tutulmamıştır. Aksi halde koca yardımsız kalır, aile içi problemler çoğalır. Bunun için zamana bağlı emirlerden kadın muaftır. Nitekim kadınlar bütün duaları söylemekten, tefilin ve tzitzit giymekten muaftır. Tefilin de sabah ibadetinin odak noktasıdır. Kadınlar, dua kürsüsüne Tora okumak için de çağrılmazlar. Ancak kadınlar, Hanuka mucizesini yaşadıklarından ötürü Hanuka mumlarını yakmak mecburiyetindedirler. Ayrıca Şabat’a saygı herkesi kapsadığından, Şabat akşamı Kiduş duasını söylemeli veya dinlemelidirler. Ayrıca kadınların Yom Kipur’da oruç tutmak, Pesah’ta matsa (mayasız ekmek) yemek, Purim’de Ester Megila’sını okumak gibi dinsel zorunlulukları vardır.
Bununla beraber kadınlar din görevlisi olamaz, dini töreni idare edemezler ve birçok duanın ibadetle ifa edilebilmesi için gerekli olan 10 erkekten oluşan Minyan’a dâhil edilemezler. Sinagoglarda toplu yapılan ibadetlerde erkeklerle kadınlar bir arada bulunmazlar. ‘Ezrat naşim’ adındaki bu yerler; ya balkon kısmında veya yandaki bazı bölümlerde kadınlara özgün ayrılmış yerlerdir ve kafesler veya perdelerle kapatılmıştır. Bunun başlıca iki yorumla açıklaması mevcuttur. Bunların ilki, kadın ve erkeklerin birbirine mahrem olmadıkları ve erkeklerin aklını karıştırabilecekleridir. Diğer neden de, ibadetin özellikle erkeklere ait olduğu anlayışı ile ilgilidir. Son zamanlarda Reformist cemaatlerde erkekler kadınlar karışık olarak oturabilmekte. Ayrıca bu gibi cemaatlerde kadınlar Tevrat’tan da okuma yapabilir ve giderek erkeklere mahsus ritüelleri kadınlar sahiplenmektedir.
Tevrat’ın okunması, öğrenilmesi ve öğretilmesi hususlarında ise, birçok dini vecibede olduğu gibi kadınlar erkeklerin gölgesinde kalmışlardır. Tora çalışmalarına sadece erkeklere izin verilmiş, kadınlara ise sadece kocalarının ilmi çalışmalarına zemin oluşturmaları için fırsat verilmiştir. Din bilginleri Tora’da geçen “Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin” (Tesniye, 11: 18) cümlesiyle bu kanıya varmışlardır. Buna göre, Tevrat’ı öğrenmede sadece erkekler sorumlu olup; şeriatı öğrenme emrinin en önemli parçası olan Tevrat okumalarından ise kadınlar asırlarca muaf tutulmuştur. Ancak bazı bilge kişiler kadınların Tevrat öğrenmelerinde hiçbir sakınca görmezken, bazıları da onların Tevrat öğrenmelerine gerek olmadığında ısrarcı oldular. Buna göre, kadınlar erkek çocukların ve kocalarının sinagoga gitmelerini, Tevrat ve Yahudi öğretilerini öğrenmelerini sağlayarak faziletli insan olabilirler ve bununla kadın, erkek çocuğuna ve kocasına yardım ettiğinde onların kazanmış olduğu sevaba iştirak eder yani o da mitsvaya katılır. Ancak günümüzde bu düzen değişti. Tutucu Ortodoks Yahudilerin kızları da dâhil olmak üzere, tüm kadınlar normal eğitimlerinin yanı sıra Tora eğitimi de almaktalar. Öte yandan Ortaçağ’da ve 16. yüzyılda kadınların kendi bölümlerinde ibadetlerini yönettikleri bazı örnekler de bulunmaktadır. Alaha (Yahudi Şeriatı) hakkında geçtiğimiz yüzyılın en büyük otoritelerinden biri olan Rabi Moshe Feinstein, kadınların ibadet için toplanmalarının bir sakıncası olmadığını, ancak dindar olmaları ve minyan sayısına bağlanmadan sâdece Tanrı için ibadet etmeleri görüşünü bildirmiştir. ABD’de Ortodoks cereyanına mensup hahamlar ise 1984’te kadın gruplarının Simha Tora bayramlarında Hakkafot (erkeklerin Tora tomarları ile dans ederek bu bayramı kutlaması) kutlamalarında kadınların Tevrat okumalarını yasaklayan bir içtihat yayınlamışlardı.
Tevrat’ta adı geçen bazı yüce kadınlar
Yahudilikte kadın her ne kadar erkekten sonra vurgulansa da, Tevrat’ta Yahudilerin hayatında önderlik eden ve erkeklerle eşit yaşayan kadınların varlığı göz ardı edilemez. Bunların arasında kadın peygamberler de bulunmaktadır.
Miryam: Moşe Rabenu (Hz. Musa) ve kardeşi Aaron’un (Hz. Harun) ablaları olup, Yahudi tarihinde önemli bir iz bırakmış olan bir kadın peygamberdir. Zalim Firavun’un İbranilerin doğan erkek çocuklarının öldürülmesi çerçevesinde Nil nehrine bir sepet içine bırakılan ve İbranileri esaretten kurtaracak ve Tek Tanrı inancına kavuşturacak Hz. Musa’nın hayatta kalmasını sağlamıştı. Mısır’dan çıkış olayında Kızıldeniz’in ikiye ayrılarak İbranilerin karşıya geçmesinden sonra Miryam, eline bir tef alarak ve bir ezgi düzenleyerek kutlamada bulunmuştu. (Çıkış, 15: 20)
Debora: Debora, Yeşu Peygamber’in ölümünden sonra ‘Hâkimler’ (Şofetim) döneminde İsrailoğulları’nın yöredeki Kenaanlıların etkisinde kalıp yanındakileri buna karşı uyarmış olan bir kadın lider ve peygamberdir. Kendisine gelen vahiy sözlerini kumandanı Barak’a iletmiş ve geleceğe dair verdiği haberlerin gerçekleşmesi ile peygambersel bir nitelik kazanmıştı.
Hulda: Tanah’ta adı geçen bir yüce kadın da Hulda’dır. Bu kadın peygamberden Tanah’ın 2. Krallar ve 2. Tarihler bölümünde söz edilir. Peygamber Hulda, kehaneti ve etkileyiciliği sayesinde kral Yoşiya’nın hükümdarlığı altındaki Yahudilerin ruhi uyanışında pay sahibidir. Kral Yoşiya’nın Hulda’ya danışması ve sayesinde ülkede putperestliği yok etmesi için çalışması O’nun yaşadığı dönemde hakiki bir peygamber olarak görüldüğünün kanıtıdır.
Talmud’da adı geçen yüce kadınlar
Talmud’da adı geçen kadın peygamberler: Sara, Miriam, Debora, Hanna, Abigail, Hulda ve Ester’dir
Sara: Yahudilerin ata-annesidir; Hz. İbrahim’in (Avram Avinu) eşidir. Kendisinden Yaratılış Kitabı’nda söz edilmektedir. Talmud, hem erkek, hem kadın ataların peygamber olarak adlandırıldığını da iddia eder. Ayrıca rabiler Tanrı’nın kendisinin, Hz.İbrahim’e “Sara sana her ne söylerse, söylediği gibi yap” (Yaratılış, 21: 12) dediği zaman Sara’nın bir peygamber olduğunu ispatladığına dikkat çekerler.
Hanna: Tanah’ta (1.Samuel) Hanna, peygamber olarak geçmemekte. Sadece bir takım kehanetlerde bulunduğu ve bu kehanetlerin gerçekleşmesinin peygamberliği sayesinde olduğu ile ilgili olarak Talmud’da metinler vardır.
Abigail: Abigail hakkında 1.Samuel Kitabı’nda bahsedilir. Tanah’ta onun peygamberliğine dair bir işaret yoktur ama din bilginleri Abigail’i yedi peygamberden biri olarak kabul etmekteler. Abigail, Kral Davud’u (David Ameleh) kan dökmekten kurtarmış; onun düşmanlarına karşı zaferini ve geleceğin İsrail kralı olacağı kehanetini söylemişti. Talmud’a göre ise Abigail bütün kehanetleri peygamberlik gücüyle göstermişti.
Ester: Tanah’ta Ester hakkında bir peygamber olarak değil, bir kurtarıcı olarak bahsedilir. (Bak: Ester Kitabı). Onun peygamber olduğu sonucuna, Talmud’da verilen bazı ifadeler ile varılmakta.1
Kuşkusuz Yahudi dini tarihindeki yüce kadınlar bunlarla sınırlı değildir. Hz.Yitshak’ın (Yitshak Avinu) eşi Rivka, Hz.Yakup’un (Yaakov Avinu) eşleri Rahel ve Lea, eşleri üzerinde önemli bir nüfuz sahibiydiler. Moav kökenli olmakla beraber kendini Musevi dinine adayan Rut, Hz.Davud’un soyunu oluşturacak şekilde Boaz ile evlenmişti. Keza Yael, Yudit gibi Tanah’taki kahraman kadınlar, örneğin Haşmonaylar döneminde olduğu gibi Kraliçe Salome Aleksandra gibi hükümdarlar, kadına verilen değeri vurgular. Rabiler, Yisraeloğulları’nın her neslinin dürüst kadınlarının o nesli meziyetlendirdiklerini belirtirler. Kadınsız bir erkek, neşesiz ve kutsamasız yaşar ve bir erkek, karısını kendisi kadar sevmeli ve kendisinden daha fazla saygı beslemelidir…
Tora’ya göre kadın-erkek eşitliği
Maimonides, bir eserinde insanoğlunu Tanrı’nın zekâsı olarak tanımlar. Bu durumda; kadın erkekten biyolojik ve psikolojik olarak değişik olmakla beraber, erkekle eşittir. Talmud’un bilginleri de kadında erkekten daha fazla bir sezinleme kapasitesi saptar. Tora’nın Yaratılış bölümünde görüleceği gibi, erkeğin hammaddesi Tanrı’nın verdiği toz ve toprak, kadının hammaddesi ise zaten İlahi bir nitelik kazanmış olan erkeğin kaburgasıdır. Kadının bu durumda hammaddesi daha üstündür. Ayrıca tanrı Yisraeloğulları’na Tora’yı verdiğinde, kadınlar dâhil tüm halkın mevcut bulunmasını şart koşmuştur. Tora’ya göre kadın ve erkek bir bütünü tamamlar ve evlilik şarttır. Esasen görünüşte erkek ön plânda görünüyorsa da, hemen hemen her erkeğin arkasında yönlendirici bir kadın olduğuna dair Tevrat örnekler taşır.
Kadının şahitliği
Buna karşın Talmud’a göre: şahitlik için yemin etme erkeklere uygulanabilir ve kadınları kapsamaz. Tora’da (Tesniye, 19: 17) iki şahite değinildiğinde bunların erkek olacağı belirtilmiştir. Buna karşın büyük Alaha otoritesi Yosef Caro, her iki cinsiyetin kastedildiği savını ileri sürmüştür. Bazı bilginler de, kadınların şahitlikten menedilmesini yanlış şahitlikte bulundukları takdirde, tazminat ödeyememelerine bağlarlar. Çünkü Talmudik dönemlerde kadınların mülkiyeti yoktu ve geçimleri kocaları tarafından sağlanırdı. Ayrıca ev meşguliyetleri ve sorumlulukları, onların güvenilir bir şahit olmalarına engel olabilirdi…
Cinsellik ve örtünme
Kadın ve cinsellik ile ilgili olarak yazarın 2 Nisan 2014 tarihli ‘Yahudilikte Cinsellik’ adlı makalesine rücu edilmelidir. Örtünme ile ilgili olarak ise ‘Yahudilikte Kadın’ bahsinden evvel çıkan makalemizde açıklamalar verilmiştir. Cinsellik konusu Yahudilikte esas itibarı ile mutluluk veren, manevî ve kutsal bir olgudur. Evlilikte kadın da erkek de karşılıklı olarak cinsel ihtiyaçlarını karşılamak mecburiyetindedir. Ayrıca doğum kontrolü için cinsel münasebetle çakışacak tarzda engel kullanılamaz. Kürtaja ancak annenin sağlığını tehlikeye düşürdüğünde izin verilir. Kadının âdet döneminde cinsel ilişki olmayacağı bir Tora emridir. Talmud âlimleri kanamanın kesilmesinden sonra yedi gün daha ilişki kurulamayacağına karar vermiştir. Daha sonra kadının Mikve adında ritüel bir banyoya girmesi gerekir…2
Modern dünyada kadının statüsü
20. yüzyılda gerek Diaspora’da, gerekse İsrail’de Yahudi kadını aktif bir rol oynamaya başladı. Örneğin Filistin’de 1914 senesinin başlarında bir grup genç kadın ‘çalışan kadınlar divanı’nı kurdu. Bu teşkilât iş hayatında erkeklerle beraber çalışmayı temin ediyordu. Zamanla kadınlar kibutzlar da, öğretmenlik kurumlarında erkeklerle eşit oldular. İsrail’in ilk başbakanı Golda Meir’in de desteği ile kadınlar kültürel, bilimsel ve sanatsal alanlarda çok mühim birçok mühim yer tuttular. 1952’de vatandaşlık hukuku ise kadınlara ve erkeklere aynı hakkı verdi. ABD’de ve Avrupa’da kadınlar, cemaatlerinde tam eşitliğe kavuşmuş ve sinemadan yüksek teknolojiye varana dek her konuda başarılı olmakta… 3
Kaynakça:
1Peri Alesgerzadeh, Yüksek Lisans Tezi, Marmara İlâhiyat Fakültesi, S. 21- 24, S. 27- 29
2Yusuf Besalel, Yahudilik Ansiklopedisi, Cilt 2 S. 303- 305, Gözlem Gazetecilik B.ve Y. A.Ş, 2001
3Peri, Alesgerzadeh, S. 30.
Sara Yanarocak, Kadınlarımız, Gözlem Gazetecilik, 1998.