Kadirhan Öztürk
TUIK’in 2017 yılı gelir dağılımı adaletsizliği raporuna göre gelir eşitsizliği önceki yıla göre % 0,007 arttı. Ülkelerin geliri ne kadar eşit dağıtabildiğini gösteren GINI katsayısı ise Türkiye için 0,404 olarak belirlenmiş. Bu sayının ideal olarak 0,20 ile 0,30 arasında olması beklenirken, örnek vermek gerekirse sosyal demokrasinin güçlü olduğu İskandinav ülkelerinde bu rakam 0,23 seviyesi civarındayken, Almanya’da 0,26, ABD’de ise 0,40 seviyesinde.
Türkiye’de banka hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat tutan yerlilerin sayısı yaklaşık 128 bin kişi iken, ülkenin en zengin % 20’lik grubu toplam servetten % 47,2 pay alıyor. En yoksul % 20’lik dilimde ise (yani yaklaşık 16 milyon kişi) servetten alınan pay yalnızca % 6,2. Ortalama kişi başı gelirin 10 bin dolar olduğunu düşünürsek ülkede yaklaşık 16 milyon insanın oldukça zor şartlar altında yaşadığını görebiliriz. En yoksul ikinci kesim yaklaşık % 10,6’lık bir paya sahipken, üçüncü en yoksul kesimin servetten % 15 pay alabildiğini görüyoruz. Gelir dağılımı üzerine uzun süre araştırma yapmış biri olarak verileri özetlemem gerekirse şunu söyleyebilirim ki; Türkiye kendi klasmanındaki Güney Amerika ülkelerine göre daha adil bir gelir dağılımına sahipken, gelişmiş Avrupa ülkelerine göre oldukça bozuk bir gelir dağılımına sahip. Gelir adaletsizliği ile bilinen ABD ile kabaca baktığımızda aynı seviyede olduğunu söyleyebiliriz ancak ABD’de en zengin % 20’lik kısmın kendi içerisindeki dağılımının Türkiye’ye göre daha bozuk olduğunu kaydetmek gerek. Yani ABD’de en zenginler içerisindeki gelir farkı da oldukça yüksek.
Türkiye’ye dönecek olursak, TÜİK rakamlarına göre ortalama yıllık hanehalkı kullanılabilir fert geliri 19.139 TL. Yani ortalama olarak 3 kişilik bir ailenin bütçesine yılda 60.000 TL girdiğini söyleyebiliriz. Bir ev ya da araba alırken, bunu hatırlamak ve alınan malın fiyatını yılda yaklaşık 19.000 TL harcama kapasitesi olan insanların ülkesinde yaşadığımızı unutmadan değerlendirmekte fayda görüyorum. Özellikle zaman zaman tartışılan emlak balonu kavramı için önemli ve düşündürücü bir veri.
Yine aynı raporda dikkat çekici başka bir nokta ise insanların konut konusundaki yoksunlukları. Türkiye’deki hane halklarının % 42,2’si izolasyondan dolayı konutunda ısınma problemi yaşıyor. Neredeyse % 50! Ülkenin % 68’inin borcu varken, % 65,4’ü maddi nedenlerle yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını değiştiremiyor.
Rakamlar bu şekilde uzayıp gidiyor. Ancak ortada acımasız bir adaletsizlik olduğu ortada. Bazen küresel olarak uygulanan politikalar, bazen de doğanın aritmetiği gereği; gelir dağılımı adaletsizliği giderek büyüyen bir problem olarak hem ülkemizde hem de dünyada karşımıza çıkıyor. Daha önceki yazılarımda değindiğim robotik devrim ile birlikte gelir dağılımındaki adaletsizliğin daha da keskinleşmesi ise maalesef yakın gelecekte en kabul edilen senaryolardan biri. Bu noktada tüm dünyada yöneticilerin ciddi önlemler alması, toplumsal huzurun devam edebilmesi açısından elzem görünüyor. Aksi takdirde artan yoksulluk terör ya da toplumsal huzurluk olarak çok daha yüksek maliyetlerle karşımıza çıkabilir.