Yıl 1994
Saat 02.00
Miami Uluslararası Hava Limanı
28 yaşında genç bir Rus, İngilizce bilmiyor… Yanında altı yaşında bir kız çocuğu, cebinde 700 dolar.
Karşılamaya gelmesi beklenen Rus antrenör ortada yok ve gelmeyecek de.
Baba-kız hayatlarında Rusya dışına çıkmamış. Adamın adı Yurı Sharapov, küçük kızı da tanıdınız tabii Maria Sharapova.
Hani son zamanların doping olayının baş kahramanı, hiç bir kadın tenisçinin sevmediği, infaz ettiği, düşmüş melek, buz kraliçesi.
Hani 17 yaşında Wimbledon kazanan ilk ve tek Rus kadın tenisçi.
Hani dünya tenisinin zirvesini kimselere bırakmayan Sharapova.
Hani dünya sporunun en fazla kazanan, sponsorların markalarını tanıtmak için boş yer bulamadığı, ödül parasının onlarca katını sponsorluklardan kazanan Sharapova…
Rusya yılları
Yelena’nın hamile olduğu anlaşılınca ve Çernobil de o sırada patlayınca, 1986 yılında aile Sibirya’da Nyagan’a kaçar. Maria burada doğacaktır 1987 yılında. Yuri inşaatlarda çalışır. Fakat Nyagan soğuktur, hayat zordur. Para biriktirip Karadeniz kıyısında Soçi’ye yerleşirler. Yuri ve Yelena eski sporcudur ve tenis oynarlar. Hayat zor da olsa, spora zaman vardır. Maria’nın ilk oyuncağı raket alacak bütçe olmayınca sapını kestikleri ski bir rakettir. Yuri’nin arkadaşı Aleksandr Kafelnikov, Maria’yı fark eder. İsim yabancı gelmedi değil mi? Aleksandr, ünlü Rus tenisçi Yevgeny Kafelnikov’un babasıdır. Yevgeny’nin Roland Garros kazanmasına beş, Avustralya Açık kazanıp dünya bir numara olmasına daha sekiz yıl vardır. Henüz 1991 yılında Soçi’deyiz. Maria’ya ilk raketini ve ilk derslerini verir. 1993 yılında Martina Navratilova’nın, Moskova’da bir tenis kliniği yapacağı haberini Yuri kaçırmaz. Ülkede tenis haberlerinin nasıl takip edildiğine dikkat ediniz. Navratilova küçük kızı görür, çok beğenir ve Florida’da IMG Tenis Akademisine davet eder.
“Moskova’da bir gösteri maçı yapacaktım ve çocuklar için bir klinik yapmamı istediler. Maria’yı ilk orada gördüm. Sarı saçlı, beş yaşında bir kız fakat yeteneği anlarsınız. Maria geleceğin yıldızı olacak özelliklere sahipti. Böyle on çocukla çalışırsınız ama içlerinden sadece biri zirveyi görür. Maria’da gördüğüm sadece tenis değildi. Topla hareketi, kortta yürüyüşü, topu atışı ve hatta topu yerden alışı bile farklıydı. Bu akışkanlığı ve yatkınlığı öğretemezsiniz. Orada duruyordur ve yürürken bile anlarsınız ve dersiniz ki işte bu çocuk bir atlet!”
Yuri işareti almıştır. Artık hedef bellidir fakat Rusya’da ekonomi bozuktur, ücretler düşüktür, Miami için para biriktirmek mümkün değildir. Yuri ve Yelena’nın ailelerinden borç alınır ki onlar için de hayat çok zordur.
ABD’ye gidiş
Para toparlanır, vizeler alınır ama Yelena geride bırakılmıştır. Yelena’nın aileye katılmasına daha iki yıl vardır.
Biz Miami havalimanına geri dönelim.
Baba - kız geceyi bir otelde geçirirler ve sabah ilk iş otobüse binip Boca Roton’da Rick Macci Tenis Akademisi yolunu tutarlar. Yuri bu adı bilir çünkü Williams Kardeşleri çalıştırmaktadır. Resepsiyonda derdini anlatmaya çalışır fakat Yuri ters adamdır! Masanın arkasındaki kadının gözlerinde inançsızlık görür. Sonraki durak Bollettieri olacaktır. “Rusya’dan bu küçük çocukla geldim, İngilizce bilmiyorum, param yok fakat bu çocuk tenis oynuyor.” Hikâyesi budur işte. Yuri bu defa daha ısrarcıdır ve Maria’yı korta sokmayı başarır. Birkaç dakika sonra antrenör Nick Bollettieri’yi arayacak ve “Hey patron, burada bir şey buldum mutlaka görmelisin!” Nick bu sarışın, zayıf fakat toplara inanılmaz bir güçle vuran çocuğa hayran olur.
“Bu vuruşların güçle ilgisi yoktu, hızlı ayaklarıyla müthiş bir zamanlama ve pozisyon almaydı. Asla kopmuyordu, mental olarak o yaşta bir çocuk için inanılmazdı. Bunları öğretemezsiniz, içinde vardı.”
Dokuz yaşından önce çocuğun akademiye kaydolmasına izin vermezler. Yuri garsonluk yapar, bulaşıkçılık yapar ve kızına özel dersler aldırıp ilerlemesini sağlar. Bu arada Maria İngilizceyi öğrenir. Zamanı gelir ve Bolletieri hazırdır. Akademide hayat zordur. Anna Kournikova gölgesinde, ona benzer küçük bir kız. Hatta söylentiye göre Kournikova’nın annesi, kızı için bir tehdit olarak görür ve Yuri’nin bu küçük kızı kaçırmış olabileceği söylentisi yayar. Belgelerine el koyarlar, araştırırlar ve temize çıkar. Daha sonra da Yuri’nin Rus ajanı olduğu iddia edilir. Çünkü antrenmanlarda elinde kağıt kalem oyuncuları izlemekte ve notlar almaktadır. Ne malumdur bu notları memleketine göndermediği? Notlara bakarlar, incelerler ve yine temize çıkar.
“Omuzunda ağlayacak bir anneniz yoksa yanınızda, ağlamamayı öğrenirsiniz! Sadece öylece durursunuz ve acıların son bulacağı günü beklersiniz. Bir gün o anahtar dönecektir” diyor Maria Sharapova.
“Tenis bir iştir ve sen de yoluma çıktın” diyen Nick Bolletieri, bu küçük yeteneğin on bir yaşında Nike ile profesyonel sponsorluk anlaşma yapmasını sağlar.
“Hayatımda ilk defa, o zaman anladım ki tenis bir spor ama sadece spor değil. Bir tutku ama sadece bir tutku da değil. Bu bir iş. Bu para. Ailem için sağlam ve güvenli bir geleceğin yolu. Sonunda neyi ne için yaptığımı fark ettim ve karar verdim. O andan sonra benim için her şey açıktı - korta çık ve kazan!”
Eddiee Herr 16 yaş serisini kazandığında 13 yaşında; Wimbledon Jr. ve Avustralya Açık Jr. finalleri oynadığında 14 yaşındadır.
Ödenen bedeller ve çekilen acıların karşılığı 2002 yılındaki ilk profesyonel turnuvasına kadar beklemek zorundadır.
“Ağaçların altında, gölgelerde ve tellerin arkasında gizlice Serena ve Venus’ün antrenmanlarını izlerdim. Fakat asla onlara tapmadım, hayranları olmadım, yüceltmedim ve kendimden yukarı koymadım. Odamda karanlıkta oturup önümdeki 20 yılı planladım.”
2004 Wimbledon hayatının dönüm noktasıdır. 1974 yılında Olga Morosova’nın finalinden beri bu turnuvada unvan maçına çıkan ilk Rus sporcudur. Serena, dünya bir numarası ve önceki şampiyon olarak korta çıkar; bittiğinde artık Maria Sharapova vardır.
“Kadın tenisinin başına gelen en güzel şey”
Uzun boylu, atletik, sarışın ve güzel bir sporcudur ama bu kadar değildir. Navratilova’nın dediği gibi “kadın tenisinin başına gelen en güzel şey!”dir. 2004 Wimbledon ile dünya basını ve sponsorlar sıraya girer. Fakat düşman kazanmaya da başlar. En başta da Williams Kardeşler.
Maçtan sonra soyunma odasında Serena’nın çığlık çığlığa ağlayıp etrafı yıkıp döktüğüne şahit olacaktır bu genç ve zayıf Rus tenisçi.
“Serena ve ben arkadaş olabiliriz ama değiliz. İkimizde de aynı tutku var. İkimiz de aynı yokluktan geldik. Birbirimizi tetikliyoruz, belki de böyle olması doğrudur. Sadece güçlü bir düşmanlık hissedersen, rakibini yoldan çekmek için her şeyi yapabilirsin. Belki bir gün her şey geride kalırsa arkadaş olabiliriz.”
Maria Sharapova sevilmiyordu. O bir buz kraliçesiydi.
“Eğer birini severseniz onu yolunuzdan kaldırmanız çok zor olur. Bu yüzden ben rakiplerimi sevmem. Aslında hepsi için bu gerçektir ama ben itiraf edebiliyorum.”
Maria Sharapova’yı anlatırken diyorlar ki “Turnuvalarda kimseyle konuşmaz hatta yemek ya da dinlenmek için sporculara ayrılmış bölüme adım attığında ortamda bir sessizlik olur, herkes konuşmayı keser. Hortlak görmüş gibi olurlar. Dimitrov da dahil kendi ekibinden herkes yanındakiyle konuşuyorsa susar ve Maria ile göz teması sağlamak zorundadır.”
En büyük rekabetin Azarenka ile olduğu biliniyor. “İkisi de Kaliforniya’da Manhattan Beach’de oturmasına rağmen yan yana dursalar birbirlerini hayatta hiç görmediklerini düşünürsünüz.”
Ünlü Forbes dergisi ‘spor dünyasının en fazla kazanan atleti’ olarak Sharapova’yı yazar.
Tabii Sharapova yazarken doping olayını da atlamayalım.
2016 yılında Avustralya Açık sonrasında bir basın toplantısı yaparak yasaklı madde testinin pozitif olduğunu, bütün sorumluluğun kendisine ait olduğunu ilan eder. On yıldır düzenli almakta ve WADA’ya bildirmektedir. Fakat WADA aniden bu maddeyi yasaklamış ve sporculara bildirmiştir. Sharapova’nın kendisi neyse de 25-30 kişilik dev kadrosu bunu nasıl atlamıştır bilinmez. Üstelik de Avustralya Açık en fazla çeyrek finalinde doping testine gireceğini bilir. Kariyerini bitireceğini bile bile yasaklı madde kullanacak kadar da aptal olmadığı kesindir. Birisi bir yerde hata yapmış olmalıdır.
Sonuçta 15 ay ceza ile kurtulur ama bütün sponsorlar anlaşmaları iptal eder. Zirveden 260 numaraya kadar düşer. 2017 Nisan’da Stuttgart ile yeniden tırmanmaya başlar. Bugün 40 numara ve bundan sonrası nasıl gelişecek bilinmiyor ama John McEnroe’nun dediği gibi “Sharapova tenis tarihinin gördüğü en büyük yarışmacılardan biri.”
“Bu pozisyondan geri gelmek ve tırmanmak benim için kolay değil ama benim işim bu. Bunca Grand Slam serisi kazanıp dünya 1 numara olduktan sonra sağlık için spor yapmak adil olmaz.”
Kariyerinin hiçbir anında pes etmeyen bir sporcu Maria Sharapova. 6 yaşında bir gece Miami’ye adım attığında babasına ve kendisine olan inancıyla buralara gelebildi.
“Babam asla evet demeyen bir insandır. Önce hayır der ki sonrasında evet için iyi bir pozisyonda kalabilsin. Fakat hayır kelimesini de karşısındakinden duymayı sevmez.”
1994 yılındaki o gece yabancı bir ülkeye karısını geride bırakıp küçük kızıyla adım atan Yuri Sharapov risk aldı çünkü babalık içgüdüsü ona bu işin olacağını söylüyordu. Yuri Sharapov kızına sonuna kadar inandı ve Maria Sharapova da bu güveni boşa çıkarmadı.
“Beni başarılarımla yargılamayın. Beni kaç defa yere düşüp, kaç defa ayağa kalktığımla yargılayın!”
Nelson Mandela