İnsancıl bir başyapıt

Drama dalında En İyi Film Altın Küre Ödülü ‘ÜÇ BİLLBOARD EBBİNG ÇIKIŞI, MİSSOURİ’ Oscar’ın en ciddi favorisi

Viktor APALAÇİ Sanat
21 Şubat 2018 Çarşamba

Kızının cinayetini aydınlatmak isteyen bir anneyi temel alan film, ABD taşrasının sosyal sorunlarına değinen gerçekçi yapıtlar zincirinin son halkası. ABD taşrasının ahlaki ve vicdani değerlerden, adalet duygusundan uzak olduğunu iddia eden, insanlıktan umudunu kestiğini düşünen Martin McDonagh, öfke, intikam, ahlak temalarına odaklanan bir kara mizaha imzasını atmış. Shakespeare’in tragedyalarını akla getiren konusuyla filmin, sıradan kasaba insanlarının dünyasından beslenen gerçekçi, vicdanlı, insancıl ve sahici bir öyküsü var. McDonagh, deneyimli, usta bir tiyatro yazarı olmanın kendisine sağladığı avantaj ile yazdığı, incelikli hesaplanmış diyalogları, keskin bir hiciv anlayışını yansıtan kara mizahıyla, özgün bir dramaya imzasını atmış. Azimli ve kararlı acılı anne rolünde kariyerinin en parlak performansını çıkaran Frances McDormand, ikinci Oscar ödülüne çok yakın. Şerifin sağ kolu, ırkçı, şiddet eğilimlisi polis rolünde Sam Rockwell, Yardımcı Aktör Oscar’ının favorisi.

‘THREE BILLBOARDS OUTSIDE EBBING, MISSOURI’

Sen ve Yön: Martin McDonagh, Gör: Ben Davis, Kurgu: Jon Gregory, Müz: Cartel Burwell, Kostüm: Melisse Toth, Oyn: Frances McDormand – Sam Rockwell – Woody Harrelson – Peter Dinklage – Abbie Cornish – Lucas Hedges – Zeljki İvanek – Clarke Peters – John Hawkes

 

‘Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri / Three Billboards Outside Ebbing, Missouri’, Hollywood’un ABD taşrası üzerine yaptığı ilginç ve özgün, sosyal sorunlara değinen gerçekçi filmler zincirinin son halkası.

Geçen yılın sinema olayı, kendisine En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar getiren, SİYAD’ın Yılın En İyi Filmi seçtiği, Kenneth Lonergan’ın ‘Yaşamın Kıyısında / Manchester By The Sea’ başyapıtıydı.

Bu yıl, İngiliz gözüyle ABD taşrasına bakan Martin McDonagh’ın ‘Üç Billboard…’u, drama dalında En İyi Film Altın Küre Ödülü’nden sonra, En İyi Film ve En İyi Senaryo dallarında Oscar’a layık gösterilmezse, Akademi büyük bir haksızlık yapmış olacak.

ABD taşrasının ahlaki ve vicdani değerlerden adalet duygusundan uzak olduğunu iddia eden, insanlıktan umudunu kestiğini düşünen Martin McDonagh, öfke, intikam, ahlak temalarına odaklanan bir kara mizaha imzasını atmış.

Sıradan kasaba insanlarının dünyasından beslenen gerçekçi, vicdanlı, insancıl ve sahici bir öyküye sahip olan film, aday gösterildiği yedi dalda Oscar için yarışacak.

Shakespeare’in tragedyalarını akla getiren konusuyla, film evlerine yakın bir yerde kızı tecavüz edilerek katledilen bir anneyi gözlemliyor.

Martin McDonagh, deneyimli ve usta bir tiyatro yazarı olmanın kendisine sağladığı avantajı ile yazdığı, incelikli hesaplanmış diyalogları, engin hayal gücünün ürünü gerçekçi karakterleri, keskin bir hiciv anlayışını yansıtan kara mizahı ile özgün bir dramaya imzasını atmış.

İrlandalı yönetmen tutucu, duyarsız ve seksist bulduğu taşra insanlarını, incelikli ama sert bir üslupla hedef tahtasına oturtmuş.

İRLANDALI GÖZÜYLE ABD TAŞRASI

Olayın ırkçılıktan sabıkalı, Amerika’nın güneyindeki Missouri eyaletinin bir kasabasında geçmesi tesadüf değil. Bu karanlık öykü, önyargı, şiddet, acılara duyarsız toplum temalarıyla desteklenerek anlatılmış.

Gönlünü genç bir kıza kaptıran kocası (John Hawkes) tarafından terkedilen Mildred Hayes (Frances McDormand), kızı ve oğlu (Lucas Hedges) ile birlikte acılı bir hayat sürdürmektedir.

Çünkü tecavüz edilip vahşice öldürülen kızı Angela’nın travmasını atlatmaya çalışan bu kadın, kasabanın saygıdeğer ve onurlu şerifi Bill Willoughby (Woody Harrelson) ve kanun kuvvetlerinin bu konuda gerekli adımları atmadığına inanmaktadır.

Mildred, yerel polis departmanının gerçek suçları çözmek yerine, siyahilere işkence etmekle vakit geçirdiğine inanır.

Kızının cinayetini aydınlatmak isteyen bir anneyi temel alan film, yetkililerin dikkatini çekebilmek için bulduğu bir yöntemi anlatıyor.

Cinayetin üzerinden aylar geçmesine rağmen katille ilgili somut bir delile ulaşılamaması, sonunda acılı anneyi oldukça farklı bir çözüme iter. Kasabanın çıkışındaki eski üç büyük reklam panosunu kiralayan ve bunlara cinayetle ilgili şerifi suçlayan mesajlar yazdıran Mildred, vazgeçmesini isteyen herkese tek başına meydan okuyacaktır.

Panodaki yazıların yerel medya tarafından televizyona taşınmasıyla beklenen etki sağlanır. Polis şefi kendini bir vicdani hesaplaşmanın içinde bulur.

Şiddet eğilimlisi, ırkçı ve çocuksu bir annenin çocuğu olan, baskı altında dengesini yitiren, şerifin sağ kolu Dixon’un (Sam Rockwell) adı olaya karıştığında, acılı anne ile güvelik güçleri arasındaki savaş daha da şiddetlenecektir.

Tek silahı zekâsı olan Mildred ile kolluk kuvvetleri arasındaki şiddetlenen savaşta iki sürpriz yangın olayı yaşanır. Şerifin kanser hastası olması, gelişen olayları bambaşka kulvara taşır.

Bu kararlı bir adalet arayışı öyküsünde, Mildred rolündeki Frances McDormand’ın muazzam performansı, son derece güçlü oyuncu ve teknisyen kadrosuyla film, kalıpların dışına çıkıp kendi savaşını kendi yöntemleriyle veren güçlü kadınlara adanmış bir ağıt oluyor.

Kameraman Ben Davis’in etkileyici görselliği, Cartel Burwell’e ‘Carol’dan sonra kendisine ikinci Oscar adaylığı getiren mükemmel müzik partisyonu, yine bu filmin Oscar adayı Jon Gregory’nin dinamik kurgusu ve uyumlu bir oyuncu kadrosu, Martin McDonagh’ın mizansenine katkıda bulunuyor.

Film polis şiddeti ve ırkçı politikalar gibi sosyal meseleleri eleştiriyor. Mildred’in kiraladığı üç panoya yazdırdığı “Kızım tecavüz edilerek öldürüldü, hâlâ hiç tutuklama yok, bu nasıl oluyor şerif?” cümlesi büyük tepkiye yol açar. Ancak film, Şerif Bill ve yardımcısı Dixon’un gelişen olaylar karşısında yaptıkları iç sorgulama üzerinden “özünde iyi olan herkes değişebilir” mesajını da veriyor. Oyuncularına doğaçlama yapmalarına izin vermeyen McDonagh, onlardan yazdığı senaryoya sıkı sıkıya bağlı kalmalarını bekliyor.

 YILIN  EN BAŞARILI OYUNCU KADROSU

1970 Londra doğumlu, İrlandalı oyun yazarı-yönetmen-senarist Martin McDonagh’ı, İstanbul Film Festivalinde izlediğimiz ilk uzun metrajlı filmi, En İyi Senaryo Oscar Adayı, suç komedisi ‘Brüj’de / İn Bruges’ (2008) ile tanıdık. Bizde ticari sinemalarda vizyona girmeyen bu müthiş kara komedi, patronları tarafından Belçika’nın Bruges şehrine tatile yollanan iki kiralık katilin (Collin Farrell – Brendan Gleeson) öyküsüydü.

Bizde vizyon şansı bulan, ancak ilk filmin gölgesinde kalan ‘Yedi Psikopat / Seven Psychopaths’ın (2012) oyuncu kadrosunda, ‘Üç Billboard…) da da oynattığı Sam Rockwell, Woody Harrelson ve Abbie Cornish vardı.

McDonagh’ın bizde sahnelenen tiyatro oyunlarının en ünlüsü Devlet Tiyatrolarında oynanan ‘İnishmoreolu Yüzbaşı’ kara komedisidir.

2006 yılında ‘Six Shooter’ adlı filmiyle En İyi Kısa Film Oscar Ödülü’nü kazanan sanatçı, bu yıl ‘Üç Billboard…’ ile drama dalında En İyi Film, En İyi Senaryo Altın Küre Ödüllerini kazandı.

Frances McDormand Altın Küre yarışında En İyi Kadın Oyuncu, Sam Rocwell, En İyi Yardımcı Aktör seçildi.

61 yaşındaki, Chicago doğumlu Frances McDormand, aldığı dört Oscar adaylığından birini ödüle çevirdi. Kocası Joel Coen’in başyapıtlarından ‘Fargo’da (1997) canlandırdığı hamile polis memuru Marge rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandı.

Sıradan fiziğine rağmen Hollywood’un en iyi karakter aktrisleri arasında yer alan McDormand, yıllardır başrolde oynamayı kabul etmiyor. ‘Üç Bilboard…’ teklifini kocası Joel Coen’in ısrarı üzerine kabul etmiş.

Küçük bir taşra kasabasında hediyelik eşya satan bir mağaza işleterek ayakta kalmaya çalışan, kocası tarafından terkedildiği için iki çocuğunun nafakasını karşılayan, birikmiş bütün parasıyla üç devasa billboard kiralayan, bu azimli ve kararlı kadını canlandıran Frances Mc Dormand, kariyerinin en başarılı performansına imzasını atıyor. Egemen erkek dünyasına başkaldıran, kızının intikamını almak için hiçbir engel tanımayan açık annede, poker face McDormand oyunculuk dersi veriyor.

Aynı filmin iki aktörünün En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterilmesi olağan bir şey değil. Şerif Bill ve yardımcısı Dixon’da Woody Harrelson ve Sam Rockwell müthiş performanslarıyla büyülüyorlar.

Rolü nispeten kısa olan Harrelson’un yanında, kariyerinin belki de en başarılı kompozisyonunda Sam Rockwell Oscar’a en yakın aday.

Şerifin karısı Anne rolünde güzel Abbie Cornish, hayırsız koca Charlie’de John Hawkes, dev yürekli komşu James’te cüce aktör Peter Dinklage oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyorlar.

Geçen yıl ‘Yaşamın Kıyısında’ki hayırsız, bencil kardeş kompozisyonuyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday gösterilen, 21 yaşındaki Amerikalı aktör Lucas Hedger, Mildred’in oğlu Robbie rolünde yine mükemmel oynuyor.

Yönetmen Martin McDonagh’ın, senaryo yazarı – yönetmen olan kardeşi John Michael McDonagh ‘İtiraf / Calvery’ adlı filmiyle tanınıyor.

Yazımı Atilla Dorsay’dan dinlediğim bir anekdot ile bitireyim: “Fargo’daki rolünü nasıl aldığı konusundaki soruyu, Frances McDormand şöyle yanıtlamış: “Yönetmenin yatağına girmenin bunda büyük rolü var sanıyorum.”