• “Tüm İsrailli askerleri Akmerkez’e götürdük. Üstlerinde üniformaları ve armaları vardı. Hiç bu kadar içtenlikli bir karşılama görmedim . İnsanlar sarılıp, kucakladılar, hediyeler vermek istediler, fotoğraf çektirdiler.Türklerle İsraillilerin arasında güçlü bir bağ olduğunu gördüm. Hem de en zor zamanlarda gördüm. Arkadaşlarınızı böyle zamanlarda tanırsınız. Bu nedenle gelecekte işlerin değişeceğine dair umudum var. Zaman zaman anlaşmazlıklar, alınganlıklar olmuş olabilir. Ama benzer karakterlerimiz var, çabuk sinirlenip, çabucacık unutuyoruz.” EİTAN NAEH - RÖPORTAJ: SEVİL ERKUŞ - HÜRRİYET
1999 depreminde İsrail ordusunun arama kurtarma ekibi ile birlikte bölgedeydim. O dönemde henüz AFAD kurulmamıştı. AFAD daha sonra, özellikle de İsrail’in tecrübesine dayanarak kuruldu ve çok gelişti, dünyaca ünlü bir kuruma dönüştü.
Türk halkının kimyasını orada öğrendim. Türk askerleri komutanlarının talimatlarına karşı çıkıyordu. Çünkü kurtarma çalışmaları için üç vardiyada çalışmaları istenmişti. Askerler itiraz edip iki vardiya çalışıyorlardı.
İsrail halkı Türkiye’yi biliyordu, sempati duyuyordu ve o dönem kutularca yardım yağdı.
Türk ordusundaki bir binbaşı ile birlikte enkazın altında kalan eşini çıkarmak için uğraşıyorduk. Bacağı çok zarar görmüştü, çıkardığımızda bacağını kesmek istediler. Durdurduk ve İsrail’e gitmesini sağladık. Bacağını kurtardılar. Aramızda lakabı ‘binbaşının eşi” olarak kaldı.
Tüm İsrailli askerleri Akmerkez’e götürdük. Üstlerinde üniformaları ve armaları vardı. Hiç bu kadar içtenlikli bir karşılama görmedim . İnsanlar sarılıp, kucakladılar, hediyeler vermek istediler, fotoğraf çektirdiler.
Türklerle İsraillilerin arasında güçlü bir bağ olduğunu gördüm. Hem de en zor zamanlarda gördüm. Arkadaşlarınızı böyle zamanlarda tanırsınız. Bu nedenle gelecekte işlerin değişeceğine dair umudum var. Zaman zaman anlaşmazlıklar, alınganlıklar olmuş olabilir. Ama benzer karakterlerimiz var, çabuk sinirlenip, çabucacık unutuyoruz.
(…) Bugün Ankara’da büyük bir Yahudi Cemaati yok. Ancak pek az kişinin bildiği, zamanın en güzel evlerinin bulunduğu bir Yahudi mahallesi Ankara’nın kalbinde sessizce varlığını koruyor.
Resmi adı Sakalar olan mahalle Ulus’ta, Anafartalar ve Denizciler caddelerinin arasında kalıyor. Merkezinde tarihi Şengül Hamamı’nın hemen çaprazındaki sinagog yer alıyor. Ankara Musevi sinagogu yılda iki kez ayine açılıyor. Mahalledeki evler artık harap vaziyette, restorasyon görmemiş ama dokusunu koruyor.
Türkiye Yahudilerinin hepsinin İspanya ve Portekiz göçleriyle geldiğine ilişkin genel kanının aksine, çok daha öncesinde Yahudiler Anadolu topraklarında yaşamış. Ankara Yahudi cemaati, İstanbul ve İzmir cemaatlerinden daha eski bir topluluk, tarihi Roma zamanına uzanıyor.
‘Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri’ kitabının yazarı Beki Bahar, Cumhuriyet’in ilk döneminde Yahudi Mahallesi’nin popülaritesini şöyle anlatıyor:
‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı için Ankara’ya gelen milletvekilleri ve delegeler kalacak yer sıkıntısı çekerlerdi. Oteller yeterli değildi ve konforsuzdu. Yahudi Mahallesi’ndeki evler, zamanının en iyi evleri durumundaydı. Milletvekilleri, Yahudi Mahallesi’ndeki evlerde pansiyoner olarak kalırlardı. Atatürk’ün de Ankara’da bir gece Yasef Ruso’nun evinde kaldığı söylenir. Atatürk’ün ablası Makbule Hanım da, Atatürk’ü görmeye geldiğinde Kemal Sevilya’nın evinde misafir edilmiştir. Ali Çetinkaya, Tunalı Hilmi mahallenin renkli kişilikleri ile anımsadıkları arasındaydı.’
Tarihin tozlu sayfalarına karışan Ankara Yahudi cemaati için, “Bugün en fazla 30 kişi vardır” diyen Büyükelçi, mahalleyi şöyle anlatıyor:
“Ankara’daki Yahudi toplumu hiçbir zaman çok kalabalık olmadı. 1950’ler, 60’lara kadar birkaç yüz kişi varmış. Küçük kızım ilk adımlarını o sinagogda attı. Adım atmaya başladığını orada gördük. Şu anda Ankara’daki Yahudi cemaatinin sayısı çok az. En fazla 30 kişi vardır. Aktif şekilde gördüklerim 5-10 kişiyi geçmez. Ankara’daki Yahudi tarihi Roma zamanlarına gider. Ancak birçoğu İsrail’e göç etmiş. Kimi İzmir’e, İstanbul’a gitmiş. Göç ettikleri dönem 1940’ların sonundan, 50’ler, 60’lara kadar uzanıyor. İsrail devletinin kurulduğu döneme tekabül ediyor. İsrail’e Türkiye’den göç etmiş birçok Yahudiyle karşılaşabilirsiniz. Soyadı Urfalı, Antepi olan çok sayıda İsrailli var. Şu anda Dışişleri Bakanlığı’mızda soyadı Antepi olan insanlar var.”
Eiten Naeh / Röportaj: Sevil Erkuş
http://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/ankara/ankara-cok-degisti-ama-insanlari-degismedi-40759901
Türkiye’yle ilişkileri yeni yeni düzelme yolunda olan ve bir de “ABD’nin Kudüs’ü başkent tanıması arifesinde” başı daha da ağrıyacak olan İsrail’in Ermeni lobisi oyunlarına gelmemesi aklın yoludur.
Kaldı ki ABD Kongresi’ne “Ermeni Soykırımı“ karar ya da yasa tekliflerinin her gelişinde -son defasında tavırlarının ne olduğu bilinmiyor- Yahudi lobisi engellemek üzere devreye girmiştir.
Ciddi katkıları olmuştur.
Bir keresinde durum kritik hale gelince, Türk Musevi’si iş adamı Jak Kamhi İsrail’in küresel tanınırlığı olan Şimon Peres’le konuşmuş ve gerek lobiye, gerek Amerikalı parlamenterlere kişisel ilişki ağırlığını koymasını sağlamıştır.
İsrail’in böyle bir geleneksel tavırdan sonra “soykırımı kabul yasası” çıkartması en hafif söylemle “tutarsızlık” olurdu.
Hadisenin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana değişmeyen politik çizgisine de işaret edeyim.
6 milyon Musevi’yi toplama kamplarında “soykırım” yani “Yahudi ırkını yok etmek” kastıyla taammüden öldürmüş olan Nazi vahşeti eğer böyle “karışık, belirsiz, karşılıklı öldürme” vakalarıyla aynileştirilirse, sulandırılmış olur.
Sonuç...
İsrail’in elbette ciddi ve onaylanamaz yanlışları var ve sürüyor.
Ancak Türkiye’nin lehine olan bu son “Knesset’te ret” olayını Türkiye Avrupa’nın ve ABD’nin diplomasi ve de medya vitrinlerine koyabilmeli.
Güneri Cıvaoğlu
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/israil-den-asist-2618775/
Geçtiğimiz hafta İsrail Parlamentosu (Knesset), “Ermeni Soykırımı”nı tanıyan yasa tasarısını oyladı. İlişkilerimizin sıkıntılı haline bakınca, bu tasarının kabul edilmesi beklenirdi. Ama aksine, 28’e karşı 41 oyla reddedildi! Peki ama neden?
Aslında İsrail, bizatihi insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birine (Holokost) maruz kalmış olan Yahudilerin kurduğu bir devlet. Bu hassasiyetinden dolayı da 1915’te yaşananlar, kuruluşundan bu yana İsrail’in hep gündeminde olageldi. Ama İsrail resmi olarak “soykırım”ı hiç tanımadı. Nobel Barış Ödülü sahibi olan eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in 2001’de Türkiye’deyken sarf ettiği sözler, bu duruşun simgesi olmuştu: “Bizler Holokost ve Ermeni meselesi arasında benzerlik bulma girişimlerine karşıyız. Ermenilerin başına gelenler de bir trajediydi, fakat bir soykırım değildi.”
Aslında bazı çevreler, Holokost’un önemini yitirmemesi ve ikinci plana atılmaması için İsrail’in “soykırım” demediğini düşünüyor. Bazıları ise Türkiye ile diplomatik ilişkileri tümden koparmamak için bu tutumda olduğu görüşünde. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın son ret kararı sonrası “Ülkemiz, diplomatik sonuçları nedeniyle bu konuda resmi duruş sergilemeyecek” demesi de bunun göstergesi.
Verda Özer
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/verda-ozer/israil-den-ermeni-soykirimi--2620200/
Buluşma hazırlıklarını bana anlatan kaynağım, İsrail’in Suriye’deki etkinliğini hem çok artıran hem de çok yayan İran’ı birinci ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor ve bu konuda Amerika’ya yaptıkları birçok uyarıya rağmen İran etkisini dizginlemek için Amerika’nın fazla bir şey de yapmadığını düşünüyor.
Amerikan tarafı da DEAŞ ile mücadeleye konsantre olduğundan İran konusunda getirilen eleştirilerde haklılık payı olabileceğini kabul ediyor.
Yönetimin istihbarat birimleri İsrailli mevkidaşlarının getireceği dosyalarda şu noktaların vurgulanacağını bildiklerinden bunlar üzerinde özelikle çalışıldı:
- İran, Şam yakınlarında bir füze üssü oluşturdu. Ayrıca Lübnan’da Hizbullah’ın insansız hava aracı ve ileri teknoloji içeren silahları üretmek için bir merkez kurmasına yardımcı oldu. Suriye’nin kuzeybatısına yakın bir bilimsel çalışma merkezinde kimyasal silahlar üzerine çalışma yapıldığı istihbaratı gelince bu İsrail’e iletildi ve onlar da bu merkeze hava saldırısı düzenledi.
- İsrail ile bir sıcak çatışma olması ihtimali büyüdüğünde Irak’taki Hizbullah milislerinin de Lübnan’dakilerin yanında olmaya hazırlandıkları düşünülüyor.
- Hizbullah’ın ilk aşamada 8 bin kadar milisi çatışmaya sokabileceği tahmin ediliyor.
- Esad, bugüne kadar hangi bölgede etkin olarak kullanacağı henüz belirlenmemiş olan “Beşinci Saldırı Birliği” adlı elit bir askeri güç oluşturdu. İsrihbaratçılar, bu birimin ya İdlib’de ya Rakka’da ya da Deyrizor bölgesinde kullanılması fikrinin ortaya atıldığını ama Esad’ın gerektiğinde bu elit bölüğü İsrail ile çıkacak bir sıcak savaşta da kullanmayı düşündüğünü tahmin ediyor.
- Amerikalılar, İsrail’in Suriye’de son düşürülen uçaklarından sonra hava güvenliği açısından endişeleri olduğunu biliyor ve bu konuda da Netanyahu’ya yeni bazı güvenceler verilmesi için çalışıldığını da söyledi.
Serdar Turgut
Netten okumalar
http://voiceoftheisland.com/74te-parasutler-kapimizin-onune-indi/78217/
http://www.gazeteekspres.com/haber-havra-sahipsiz-kaldi-61816.html
http://www.posta.com.tr/sinagogu-hayata-donduren-telefon-haberi-1387128
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-31-12040yy.htm
Takılan tweetler
Natali AVAZYAN @NataliAVAZYAN 4 Mar
Daha fazla
izmir-Tire’nin tarihi 5000 yıl öncelerine kadar gitmektedir. Dinler öncesi dönemde pagan topluluklara ev sahipliği yaptığı gibi sonrasında da Yahudilere, Hıristiyanlara, Ermenilere ve Müslümanlara kapılarını açmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sefarad, Romanyot ve Aşkenaz Yahudileri, Rum ve Ermeni Ortodoksları Müslüman halkla iç içe barış içerisinde yaşamıştır. Bu halklar çeşitli meslekleri benimsemiş ve o alanda uzmanlaşmıştır. Örneğin, Yahudiler, terzilik,manifaturacılık, konfeksiyon,ayakkabıcılık, hırdavat ve çerçilik alanlarında uzmanlaşmıştı.
Kentte yaşayan biri kıyafet diktirmek istiyorsa bir Yahudi terziye giderdi. Tarım ve çiftçilik Müslümanların uzmanlık alanıydı. Pazarda satılan ürünlerin hemen hepsi onların emeğiydi. Az sayıda olan Ermenilerin genellikle taş ustası olduğunu görüyoruz. Rumlar ise yurtiçi ve yurtdışı ticareti yönlendirirdi. 1922 yılında kentten ayrılmalarıyla birlikte tarım ürünlerinin ihracatı Yahudilere geçti.
Daha fazla
ivo molinas Retweetledi: barisozcan
Hala bunu tartışıyoruz.Bu arkadaşın iyi niyeti örnek olsun antisemitlere!
TrakyaBalkan @TrakyaBalkan 11 sa.11 saat önce
Daha fazla
Kırklareli'nde Musevi Mahallesi. Museviler Osmanlı'da devletle en iyi ilişkileri olan gayrimüslim toplumdu. Hatta bu yüzden Balkanlar'daki savaşlarda Müslümanlarla birlikte Museviler de katledildi. Tüm Trakya'da olduğu gibi Kırklareli Musevileri de 1934 Olayları sonrası göç etti.
Karboğazı Tarih @karbogazitarih 28 Şub
Daha fazla
Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı üsteğmeni olarak çarpışan, İsrail'in ilk başbakanlardan Osmanlı yahudisi Moshe Sharett, 1915.